Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/3069 E. 2022/40 K. 17.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ALANYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/10/2021 tarihli ara karar
DAVANIN KONUSU: İhtiyati tedbir
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 17/01/2022

Mahkemece ihtiyati tedbire ilişkin verilen ara kararın süresi içinde davacı vekilince istinaf edilmiş olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket yetkilisi … ile davalı … arasında akdedilen hisse devri protokolü ile hisselerin tamamının davalılardan …’ a emaneten devredildiğini, davalı … tarafından protokole uygun olarak hisselerin müvekkiline iadesinin gerçekleşmediğini bu nedenle müvekkili tarafından Serik 2. Noterliğinin 25/12/2019 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile şirket hisselerinin tamamının bedelsiz olarak tarafına iadesine, iade gerçekleşmez ise 5.000.000-TL’ nin ticari faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesi hususunda davalıya ihtar edildiğini, bu ihtar üzerine davalı tarafından şirket pay devir sözleşmesi ile söz konusu hisselerin bedelinin nakden ve peşinen ödenerek satın alındığının işbu hisse devir sözleşmesinden doğan hiçbir borcu bulunmadığına dair karşı ihtar çekildiğini, vekil edenin söz konusu şirket hissesini davalıya bedelsiz olarak inançlı işlemle devrettiği hususunda tereddüt olmadığını, taraflar arasında akdedilen hisse devir protokolünün davalılar açısından bağlayıcı olduğunun davalının emaneten devraldığı hisselerinin iade borcu doğurduğunun aşikar olduğunu, müvekkilinin davalının emaneten aldığı hisseleri geri devredileceği inancıyla hareket ettiğini ve davalının sözüne güvenilir biri olduğunu düşündüğünden protokolde kararlaştırılan 31/12/2019 tarihine kadar hiç şüpheye düşmediğini, davalılar hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu beyanla öncelikle kötü niyetli davalıların dava konusu hisseleri 3.kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için hisseler üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına, mahkeme bu talebi kabul etmez ise uygun görülecek teminat karşılığı ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davanın kabulü ile davalılar adına olan kayıtların iptali il dava konusu hisselerin müvekkili adına kayıt ve tesciline, bu talepleri de kabul görmez ise davalılardan … açısından dava konusu hisselerin dava tarihindeki rayiç bedelleri belirlenerek dava tarihinden itibaren işleyecek olan ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, yine fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak maddi manevi tazminat/cezai şart alacaklarına istinaden şimdilik 5.000,00 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyece olan ticari faiz ile birlikte davalı …’ tan tahsiline ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili 20/08/2021 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davanın hem yetki hem de görev yönünden reddi gerektiğini, şirket merkezinin bulunduğu yer olan Denizli mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkilinin söz konusu şirketi … kurduğunu ve bu kuruluşun 14/08/2017 tarih … sayılı resmi gazetede yayınlandığını, davacının müvekkili … ‘ e ait şirkete yapacağı yatırımı teminat altına almak başka bir deyişle pay oranının &30, %30, %40 olduğunu ortaya koymak amacıyla müvekkiline bir dizi kağıt imzalattığını, müvekkilinin halihazırda yapmakta olduğu inşaat ve hırdavat işlerinden bağımsız olarak havacılık faaliyetlerinde bulunmak istediğinden daha kolay bir şekilde bu dengeyi gözetebilmek için yeni bir şirket kurulumu yapmak istediğini, davacının daha önce kendisi tarafından müvekkiline sunulan inşaat ve hırdavat işleriyle olan faaliyetini havacılık faaliyetinde ayırma teklifinin müvekkili tarafından kabul edildiğini öğrenince kurulacak yeni şirketin vakit kaybetmeksizin hızlıca … ‘ da kendi muhasebecileri eliyle kurulabileceğini bildirdiğini, davacı tarafından kurulan şirketin 17/05/2019 tarihinde tescil edildiğini, bu hususa ilişkin kaydın ticaret sicil gazetesinde yer aldığını, ancak şirketin hisse devir protokolünde sözü edilen 19/01/2019 tarihinden önce hayatta olmadığını, dolayısıyla taraflar arasında imzalandığı iddia edilen sözde inanç sözleşmesinin hukuken bulunmayan bir tüzel kişiliği konu alamayacağını, davacının 17/05/2019 tarihinde tescil ettirdiği şirket için bu zamana dek yaptığı harcamaları ortaya koymak zorunda olduğunu beyanla imza incelemesi talep etmekle davanın reddine ve davacı yanın kötü niyetle dava açma tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar vekili 20/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davacı tarafından davanın Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığını, davacı dilekçesi taraflara tebliğ edilmeden yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Alanya’ ya gönderildiğini, müvekkillerine cevap hakkı tanınmadığını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, şirket merkezinin davanın açıldığı tarihte Denizli’ de olduğunu, davacının imzalı belge olarak ileri sürdüğü hisse devin protokolünün izim yazı ile yapın devir işlemlerinin muhatabının hiçbir zaman müvekkilleri olmadığını, davacının taleplerinin muhatabının sadece … olduğunu, davacının talebinin her ne kadar terditli olarak açmış ise de taleplerinin izahı gerektiğini, protokol hükmünde de belirtildiği üzere hisse devrinin gerçekleşmemesi halinde 5.000.000TL’ nin … tarafından ödenmesinin kararlaştırıldığını, müvekkilleri yönünden bir davacı ve talebi olmayan davacının yine müvekkilleri yönünden davanın reddinin gerektiğini, müvekkili yönünden yapılan arabuluculuğun geçerli olmadığını, müvekkillerinin hisse devrinin iptalini gerektirir kötü niyetinin bulunmadığını, davacı tarafça yapılan şikayet hakkında takipsizlik kararı verildiğini beyanla öncelikle yetkisizlik ve husumet gibi usule yönelik itirazları nedeniyle aksi takdirde esasa yönelik itirazları nedeniyle haksız ve kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 13/10/2021 tarihli ara kararı ile; “davacı yanın inanca bağlı işlem ile dava konusu hisselerin davalı …’a devredildiğini iddia ettiği, davacı yanın dayandığı belgenin adi yazılı olduğu, davalılardan …’ın adi yazılı belgenin içeriğini ve belge üzerindeki imzayı kabul etmediği, diğer davalılarla davacı arasında ise bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığı, bu davalıların kötü niyetli olarak davalı … ile muvazaalı olarak birlikte hareket ettiklerine dair kanaat getirecek bir delilin bu aşamada bulunmadığı anlaşılmakla ihtiyati tedbir isteminin reddine karar ” karar verilmiştir.
Ara karara karşı talep eden vekili vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, verilen kararın telafisi mümkün olmayan zararlar doğuracağını,davalı …, kötü niyetli bir şekilde diğer davalılar ile birlikte hareket ederek pay değişikliği yapmış ve muvazaalı bir şekilde, iş bu dosyamız diğer davalılarına, hisse devirlerini bedelsiz olarak gerçekleştirdiğini, davalının eylemlerinin kötü niyetli olduğunu, davalının hisse devir tarihi geldiğinde birden bire adresini değiştirmesi dahi hileli hareketler içerisine girdiğini ve hisseleri elden çıkarmak için zaman kazanmak niyetinde olduğunu, yerel mahkeme ara kararının kaldırılmasını ve dava konusu hisseler üzerine 3. kişilere devrini önler mahiyette ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
Talep, ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, talebin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İhtiyati tedbir 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup anılan düzenlemede açıkça mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir denilerek tedbirin verilmesi için gerekli şartlar sayılmıştır.
HMK’nın 390/3.maddesinde ” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesi yer almıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, HMK’nın 389. ve devamı maddelerindeki ihtiyati tedbir şartlarının bu aşamada bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacı vekilinin 13/10/2021 tarihli … Karar sayılı ara karara ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL istinaf karar harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına
6-Kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle ve HMK 394/5 maddesi gereğince kesin olarak karar verildi. 17/01/2022