Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/2953 E. 2021/2191 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 05/10/2021
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 27/12/2021

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde davacı vekilince istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalının müvekkili şirketten satın ve teslim aldığı ürünlere karşılık iki ayrı çek verdiğini, 2013 yılına ait çeklerin üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen ödenmediğini, 35.000,00TL bedelli çekin denizli 8. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, 34.220,00TL bedelli çetin 25/11/2013 tarihinde Denizli 9. İcra Müdürlüğünün …. sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, takibe ve imzaya karşı herhangi bir itiraz bulunmadığını, davalının çekin keşide edildiği tarihten 5 yıl sonra savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının … ve … sayılı soruşturma dosyalarında takipsizlik kararı verildiğini, borçlu tarafından Denizli Asliye Ticaret Mahkemesine … ve … esas sayılı dosyaları ile menfi tespit davası açtığını, Sarayköy İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini, itirazın iptaline karar verilerek icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili özetle, davanın reddini talep etmiştir.
Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesince, “1-Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 numaralı kararı gereği yargı çevremiz dışında kalan dosyanın Denizli Asliye Ticaret Mahkemesine DEVREDİLMESİNE,” karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği Denizli Asliye Ticaret Mahkemesince 05/10/2021 Tarih …. Esas, … karar sayılı ilamı ile; “…Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarih 2017/11-10 E- 2019/401 K sayılı ilamı) Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin Denizli İli mülki sınırları olarak belirlenmesine, iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların Denizli Asliye Ticaret Mahkemesine devredileceğine dair bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle iş bu davanın açılış tarihinin 01/09/2021 tarihinden önceki bir tarih olan 26/11/2019 tarihi olduğu da göz önüne alınarak HSK’nın yukarıda anılan kararı nedeniyle istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik yada gönderme kararı ile derdest dosyaların Denizli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine olanak bulunmadığı, yukarıdaki açıklamalar göz önüne alındığında uyuşmazlığın meydana geldiği ve davanın açıldığı tarihte görevli olan mahkemenin uyuşmazlığı çözmesi gerektiği yönündeki ara kural doğrultusunda mahkemenin görevsizliğine “
Karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; herhangi bir talep olmamasına rağmen dosya üzerinden yokluklarında HSK kararı gereğince zaman, hak kaybı ve istinaf harç ve gider avansı yatırılması sebebiyle masraf kaybına neden olacak şekilde davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddi kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05.10.2021 tarihli … E.-…. K. sayılı usulden red kararının kaldırılmasını istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi uyarınca mahkemelerin görevi ancak yasa ile belirlenebilir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir.
Anayasa’nın 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Tabii hakim ilkesi gereği yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi belirlenmiş olan mahkemede görülmesi gereklidir.
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul Genel Kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılacaktır.
Bu durumda; HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve yasaya uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacılar vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1.b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar harcı peşin alındığından yeninden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacılara iadesine,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a ve 362/1-g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.