Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 08/12/2021
İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde davacı vekilince istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili … ile Davalı … arasında ticari ilişki bulunmadığını, işbu ticari ilişki çerçevesinde müvekkil ve davalı arasında sürekli olarak alım satım akdi yapılmakta olup, ekte Mahkemenize sunulan 10.09.2020 tarihli cari özel hareket raporunda açıkça görüldüğü üzere müvekkilin davalı şirketten 27.943,02 TL alacağı bulunmadığını, müvekkil, davalı şirketten olan alacağının tahsili için defalarca şihafen davalı şirket ile görüşmeler yapmışsa da; davalı şirketin yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle müvekkilin alacağının tahsili için tarafımızca Denizli 7. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası kapsamında icra takibi başlatıldığını, İşbu icra takibi davalı borçlu şirketin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazı ile durdurduğunu, dolayısıyla müvekkilin, davalı borçlu şirketten olan alacağının tahsili için Sayın Mahkemenize başvurma zorunluluğunun hasıl olduğunu, müvekkili şirket borçlunun haksız ve dayanaksız itirazı neticesinde zarara uğramış olup, mağduriyetinin giderilmesi amacı ile takip bedelinin %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ettiklerini, netice itibariyle davalı borçlu şirket, yükümlülüklerinden kaçınmak amacıyla haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibine itiraz ettiğini, işbu davanın dayanağı icra takibinin konusu alacak likit (belirlenebilir) bir alacak olduğundan, davalının itirazının haksız, dayanaksız ve müvekkili zarara uğratmayı amaçlayan kötüniyetli bir itiraz olduğu sabit olduğunu savunarak itirazın iptali ile takibin devamını karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafça, müvekkil şirket ile davacı arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmamakta, ayrıca davacının iddia ettiği gibi davalı müvekkili şirketten böyle bir bir alacağı da bulunmadığını, davacı yanın, iyi niyetten yoksun olarak müvekkili şirket aleyhine başlatmış olduğu Denizli 7. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibinde de bu nedenle müvekkil şirket itirazını sunduğunu, davacı yan, müvekkil şirkete alacağının dayanağını kesin kanıtlarla ortaya koyması gerektiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki bir süre güvene dayalı olarak sürdürülmüş ise de müvekkil şirketin davacıya böyle bir borcu bulunmadığı gibi davacıdan hala alacağı bulunmadığını, taraflara ait ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde davalı müvekkili şirketin davacı yandan alacaklı bulunduğu açıkça ortaya çıkacağını, diğer yandan, yasa ve yerleşik Yargıtay İçtihat ve görüşleri karşısında, davacı yanın alacaklı olduğunu iddia ettiği fatura/faturalardan kaynaklanan malların davalı müvekkil şirkete teslim edildiğini davalı ya da daimi çalışanına ait imzalı irsaliye ya da diğer belgelerle kanıtlaması gerekmektedir. Yargılama sırasında kanıtlanacağı gibi davacı yanın müvekkil şirkete böyle bir mal teslimi de yapmadığı ortaya çıkacağını savunarak itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, 6102 sayılı Ticaret Kanunun 5.maddesiyle 01/01/2019 tarihinden itibaren arabuluculuk dava şartı olarak düzenlendiğinden ve davacının dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmadığı anlaşılmakla dava şartı yokluğu gerekçesiyle açılan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; itirazın iptali davasının hukuksal niteliği itibariyle müspet tespit davası olduğu bu kapsamda müspet tespit davasının dava şartı arabuluculuk kapsamına girmediği yönündeki Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin kararı uyarınca davanın açıldığı tarih itibariyle arabuluculuk başvurusunu yapmadıklarını, tensip zaptı hazırlandıktan sonra süresi içerisinde arabuluculuk başvurusu yapıp arabuluculuk son tutanağının mahkemeye ibraz ettiklerini, bu nedenle tahkikata devam edilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin usul ekonomisine uygun olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
06/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nun 18/A maddesi ” İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Taraflar arasındaki davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a. Maddesi gereği ticari dava olduğu, Türk Ticaret Kanununun 5/A. maddesi gereğince 4. maddede ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak davaları hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması gerektiği, davanın 18/12/2020 tarihinde açılmasına rağmen arabuluculuğa 25/12/2020 tarihinde başvurulduğu ve arabuluculuk sürecinin 25/01/2021 tarihinde sona erdiği anlaşılmakla mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olup, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi. 08/12/2021
….