Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/2694 E. 2021/2031 K. 29.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 01/06/2021
DAVANIN KONUSU : Şirketin İhyası

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde davalı tarafça istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, vekil eden …’ın terkin edilen ve ihyasını talep ettiği … isimli şirkette pay sahibi ve şirketi temsile yetkili kişi olduğunu, …’nin Antalya -… ticaret sicil numarası ile 16/11/1993 tarihinde tescil edildiğini, söz konusu şirketin Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince son 5 yıl olağan genel kurul yapılmaması nedeniyle 02/07/2014 tarihinde münfesih olarak resen terkin edildiğini, şirketin tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden silinme ile sona ereceğini, tüzel kişiliğin sona ermesi içinde tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerektiğini, tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa tüzel kişiliğin ticaret sicilinden silinse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulünün olanaksız olduğunu, şirketin tasfiye dışında kalmış aracının varlığı sabit olduğundan usulsüz olarak tasfiye edildiğini belirterek 26/06/2014 tarihinde resen terkin olunan …’nin ihyası ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrarlamıştır.
Davalı, İhyası istenen şirketin 6103 sayılı kanunun 20. Maddesi uyarınca sermayesinin asgari sermaye miktarına yükseltilmemesi nedeniyle 14/02/2014 tarihinde münfesih sayıldığı, münfesih olmalarına ve sayılmalarına rağmen TTK’ın geçici 7. Maddesi uyarınca kendilerine yapılan ihtar ve 31/03/2014 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nden yayınlanan ilana rağmen süresi içerisinde bildirimde bulunmadığından 26/06/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen terkin edildiğini, münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve ticaret sicili kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliğin 16-2 maddesine göre ihya davasının silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde açılabileceği, iş bu davanın beş yılık süre geçtikten sonra açıldığından usulden reddedilmesi gerektiğini, Türk Ticaret Kanunu Geçici 7. Maddesi kapsamına giren şirketler ve kooperatiflerin tespitinin yapılması, gerekli ihtar ve ilanların yapılarak ilgililerin haberdar edilmesi ve terkin işleminin mevzuata uygun gerçekleştirilmesi noktasında yükümlülük altında bulunduklarını, … ‘ne tüm ihtar ve ilanların usulüne uygun yapılarak sermaye miktarını anılan asgari tutara çıkarmayan şirketin resen terkininin müdürlüklerince ilan edilmiş bulunduğunu, söz konusu şirketin ticaret sicilinden terkin işleminin müdürlüklerince mevzuata uygun bir şekilde yerine getirildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı, ihtarnamenin Ticaret Sicil Gazetesi’nde 31/03/2014 tarihinde yayınlandığı, ancak cevap dilekçesi ekinde şirket yetkilisi …’a gönderilmek üzere hazırlandığı anlaşılan ihtarnamenin şirket yetkilisine tebliğe çıkartıldığı ancak tebligatın yapıldığına dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, yargılama sırasında da davalı kurum tarafından tebliğ belgesinin sunulamadığı, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7.maddesinin 1-4.a ve 11.bentleri uyarınca terkin işlemi öncesinde yapılması öngörülen ihtarın öncelikle şirkete ya da yetkilerine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtarin usule aykırı olduğu, bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı, terkin işlemi hukuka uygun olmadığından 5 yıllık hak düşürücü sürenin dikkate alınmaması gerektiği gerekçeleriyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı istinaf dilekçesinde; münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerine ticaret sicili kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliği 8. maddesine göre tebligatın ulaşmadığı durumlarda ihtarın sicil gazetesinde yayınlandığı tarihten itibaren 30. günün akşamı itibariyle Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligatın yapılmış sayılması gerektiğini, terkin kararının hukuka uygun olduğunu, yasal hasım olmaları nedeniyle aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, sicilden resen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
TTK’nın geçici 7.maddesinin 1-4.a ve 11.bentleri uyarınca terkin işlemi öncesinde yapılması öngörülen ihtarın öncelikle şirkete ya da yetkilerine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtar usule aykırıdır. Bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı açıktır. Terkin işlemi hukuka uygun olmadığından 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut davada uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Terkin hukuka aykırı olduğundan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasında yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalının istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı tarafın İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara tebliğine,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 29/11/2021

……