Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/2636 E. 2021/2124 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/04/2021
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 08/12/2021

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde davacı vekilince istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili şirketin Denizli ilinde oyun eğlence sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin TPMK Resmi Marka siciline … sayı ile kayıtlı “… ” isimli markası bulunduğunu, Denizli’deki faaliyetleri dışında iş bu marka ismini Türkiye’nin değişik illerine franchise verdiğini, müvekkili şirketin Kütahya ilinde … kurulmasına ilişkin davalı … ile 15.10.2018 tarihinde franchise sözleşmesi yaptığını, davalının franchise veren müvekkiline giriş bedeli ve kullanım bedeli olmak üzere ücret ödeme yükümlülüğü olduğunu, davalının müvekkili şirkete Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs aylarında olmak üzere 1.500,00’er TL’den toplam 7.500,00 TL isim hakkı kullanım bedeli borcu olduğunu ve davalı aleyhine Denizli 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı tarafın takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itiraz dilekçesinde sadece borca ve yetkiye itiraz ettiğini, müvekkili ile aralarında imzalanan franchise sözleşmesinin varlığını inkar etmediğini, müvekkilinin ticari merkezinin Denizli’de bulunduğunu bu nedenle takibe ilişkin açılacak olan takip ve davalarda Denizli İcra Daireleri ve Denizli Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamını, talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tarafların ikisinin de tacir olduğunu ve davanın franchise sözleşmesi kaynaklı icra takibine itirazın iptali davası olduğunu, bu nedenle Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılması gerektiğini, dava dilekçesinin kendisine haber verilmeden muhtara bırakıldığını ve kendisine 06.01.2020 tarihinde tebliğ edildiğini, dilekçeye konu dava ve olayların araştırılması için yeterli zamanının olmadığını, görevsizlik itirazı reddedilirse davaya karşı savunmasını yapabilmesi için tarafına makul süre verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın tarafların tacir ve taraflar arasındaki ticari işten kaynaklanması nedeniyle mahkememizin görevli olduğu, davanın görevsiz Asliye Hukuk Mahkemesinde 09/12/2019 tarihinde açıldığı, bu tarih öncesinde davacı tarafından dava şartı kapsamında arabuluculuğa başvuruda bulunulmadığı, görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine dosyanın mahkememize gönderildiği, görevsiz mahkemede dava açılmış olsa bile davanın açılma tarihinin görevsiz mahkemeye başvurma tarihi olduğu göz önüne alındığında davanın görevsiz mahkemeye açıldığı tarihte arabulucuk dava şartı yerine getirilmediği, 7155 sayılı Kanun ile ticari davalarda zorunlu hale getirilen arabuluculuğun tamamlanabilir bir dava şartı olmadığı da değerlendirilerek dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Denizli 4.Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosyanın Denizli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiğin, ticaret mahkemesine gönderilmeden önce arabuluculuk görüşmesinin yapılarak 30.11.2020 tarihinde anlaşamama tutanağının düzenlenip arabuluculuk aşamasının bitirildiğini, ancak yerel mahkemenin arabuluculuk dava şartı yerine getirmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar vermesinin hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
06/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nun 18/A maddesi ” İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Taraflar arasındaki davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a. Maddesi gereği ticari dava olduğu, Türk Ticaret Kanununun 5/A. maddesi gereğince 4. maddede ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak davaları hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması gerektiği davanın 09.12.2019 tarihinde açılmasına rağmen arabuluculuğa 19.11.2020 tarihinde başvurulduğu ve son tutanağın 30.11.2020 tarihinde düzenlendiği anlaşıldığından, mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olup, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar harcı peşin alındığında yeninden alınmasına yer olmadığına
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi. 08/12/2021