Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/252 E. 2022/1920 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 25/11/2020
DAVANIN KONUSU : Alacak
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 29/12/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davacı şirketin ….. şehrinde uluslararası düzeyde yatırım danışmanlığı hizmetleri veren bir yatırım bankası olduğunu, davacı şirket ile davalı arasında 2003 yılı itibari ile yatırım hesabı açılmasına ve işletilmesine dair genel şartlar sözleşmesi ve ekleri ile 22.07.2014 tarihli Türev ve Forward İşlemlere Dair Yetki Sözleşmesi imzalanmış ve bu sözleşmeler çerçevesinde davalının, davacı şirket aracılığıyla yatırım işlemlerini gerçekleştirmiş olduğunu, taraflar arasındaki hukuki ilişki çerçevesinde Dolar, Euro, Japon Yeni gibi yatırımlar yaptığını ve yıllarca çok ciddi gelirler elde ettiğini, son olarak vadeli petrol (brent) sözleşmesi alarak yatırımda bulunmuş, ancak petrol fiyatlarındaki aşırı düşüş sebebiyle beklediği kârı elde edemediğini, davacı şirketin petrol fiyatlarındaki düşüş gebebiyle, davalının yatırması gereken bedeli (marjı) yatırması için kendisi ile iletişime geçtiğini, davalının davacının marj çağrısı üzerine 15.12.2014 tarihinde 150.000-USD gönderdiğini, 15.12.2014 tarihinden sonra petrol fiyatlarının daha da düşmüş ve davalınm davacıya ödemesi gereken tutarın (marj) 407.656,18 USD’ye ulaştığını, davacı şirketin 15.12.2014 tarihi ve devamında sürekli davalıyı durumdan haberdar ederek, bu miktarın ödemesi gerektiğini kendisine bildirdiğini, davalının borcunu kabul ederek davacıya para göndereceğini vadetmesine rağmen, bir daha para göndermediğini, tüm çabalar sonuçsuz kalınca 13.01.2015 tarihli hesap extresinin davalıya fax yoluyla iletilerek hesabın kapatıldığının kendisine bildirildiğini, 14.01.2015 tarihli fax metni ile de davalıdan 407.655,94-USD alacağın talep edildiğini, davacı tarafından anlaşma yollarının denendiğini ancak sonuç alınamadığını, davalıya tebliğ edilen ihtamameye karşı verdiği cevapta, kendisinin davacı şirkete iddia edildiği gibi bir borcunun bulunmadığını beyan ettiğini, taraflar arasındaki 11.03.2003 tarihli sözleşme ile İsviçre Hukuku “yetkili hukuk” olarak belirlendiğinden uyuşmazlığa İsviçre Hukuku’nun uygulanması gerektiğini, davacı tarafından gerçekleştirilen tüm iş ve işlemlerin İsviçre Hukuku açısından geçerli ve hukuka uygun olduğunu, taraflar arasındaki 11.03.2003 ve 22.07.2014 tarihli sözleşmeler uyarınca davacı aracılığıyla gerçekleştirilen tüm işlemlerin kârı/zararı ve riskinin davalının sorumluluğunda olduğunu, davacının yalnızca davalının talimatları doğrultusunda işlemler gerçekleştirdiğini, bu işlemlerin gerçekleştirilmesinin koşulunun davalının bu işlemlerin karşılık seviyesini (marj) davacı şirkete ödemesine bağlı olduğunu, davacı şirketin davalı marj çağrısının yerine getirmediği anda hesabı kapama hakkına sahip iken, davalının borcunu ikrar edip para yollayacağını ifade etmesi sebebiyle davalıya güvenerek bir süre daha beklediğini, ancak daha sonra davalı ile iletişimin kesilmesi ve davacı şirketin zararının her geçen gün büyüyor olması sebebiyle davalının hesabının kapatıldığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydı ile; davalının ikrar ettiği toplam 1.184.526,56 TL borcun tahsilini garanti altına alınmasını sağlamak için, öncelikle ihtiyati haciz kararı verilmesine, 407.656,18 USD alacağın 23.03.2015 tarihinden ihbaren işleyecek 3095 s. Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının Denizli’de yaşayan ve çevresi tarafından saygı duyulan bir şahıs olduğunu, davacı şirketin yöneticisi olan …’nin ikna etmesi üzerine davalının kazanç sağlamak amacıyla bazı belgeler imzaladığını ve davacı şirketten finansal işlemlere ilişkin hizmet satın almaya karar verdiğini, …’nin Türkiye’ye bir ziyareti sırasında tekrar davalı ile iletişim kurarak türev forward işlemler alanlarında kazanç sağlayabileceği hususunda müvekkiline bilgi verdiğini, bu kapsamda bir miktar teminat (marj) yatırması gerektiğini ve bu teminatın yeterli olduğu ölçüde müvekkili adına ve müvekkilin talimatıyla bazı finansal işlemler yapılacağını, teminatın yetersiz kalması halinde teminatın tamamlatılmasının isteneceğini, ek teminat sağlanmadığı takdirde işlemlere devam edilemeyeceğini belirttiğini, davalının de en fazla yatırdığı teminat kadar zarara uğrayacağı saikiyle söz konusu finansal hizmeti satın almaya karar verdiğini, taraflar arasında 22.07.2014 tarihli Türev ve Forward İşlemlere Dair Yetki Sözleşmesinin imzalandığını, iddiaya göre davacı şirketin davalının teminatı yetersiz kalmasına rağmen davalı adına işlemler yapmaya devam ettiğini, yatırılan teminatın çok üzerinde işlemler yaptığını, davacının davalı adına yaptığını iddia ettiği bu işlemler nedeniyle bir alacağının doğduğunu ve bu alacağın davalı tarafından ödenmesi gerektiğini bildiren ihtarnameyi keşide ettiğini, davalının de bu işlemlerden dolayı bir borcunun olmadığını davacı şirkete bildirdiğini, davacı şirketin davasının maddi gerçeklere ve hukuka aykırı olduğunu, davacı şirketin verdiği hizmetin TKHK uyarınca finansal hizmet niteliğinde olduğunu ve davada görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu, davacı şirketin Sermaye Piyasası mevzuatı kapsamında SPK’dan alması gereken faaliyet iznini ve yetki belgesini almadığını, bu nedenle kanunun emredici kurallarına aykırı olan yetki sözleşmesi ve taraflar arasında imzalanan diğer belgelerin kesin hükümsüz olduğunu, davacı şirketin işlem yapma yetkisini dayandırdığı yetki sözleşmesinin davalının iradesini yansıtmadığını, sözleşmenin İngilizce olduğunu, davalının İngilizce bilmediğini beyan ederek davanın öncelikle görev yönünden usulden reddine, davacı şirketin maddi ve hukuki dayanaktan davasının esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davacı şirket ile davalı arasında 2003 yılı itibari ile yatırım hesabı açılmasına ve işletilmesine dair genel şartlar sözleşmesi ve ekleri ile 22.07.2014 tarihli Türev ve Forward İşlemlere Dair Yetki Sözleşmesi imzalanması ve bu sözleşmeler çerçevesinde davalının, davacı şirket aracılığıyla yatırım işlemlerini gerçekleştirdiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.Çekişme davacı şirketin davalının teminatının yetersiz kalmasına rağmen davalı adına işlemler yapmaya devam edip edemeyeceği, yatırılan teminatın çok üzerinde işlemler yapması nedeniyle oluşan zararın davalıdan tahsilinin mümkün olup olmadığı noktasındadır.Dosya kapsamına uygun bilirkişi asıl ve ek raporlarına göre,davacı firmanın bir aracı kurum niteliğinde olduğu, kurum merkezinin İsviçre ülkesinin Cenevre şehrinde olduğu, Türkiye’de şubesinin bulunmadığı, sözleşmenin Cenevre’de imzalanmış olması nedeniyle 01.07.2014 tarihinde yürürlüğe giren tebliğin kapsamı dışında kaldığı ve SPK hükümlerine tabi olmayacağı,Türev yatırım araçlarının, belli bir varlığın gelecekte oluşacak fiyat ve miktar üzerinden alma yada satma hakkı verdiği, klasik yatırım araçlarının aksine özünde belirsizlik riski taşıdığı, işlemlerin yabancı para ile yapılması halinde kur riskide söz konusu olacağından kaldıraç riski nedeniyle öngörülemeyecek şekilde kar etme veya anaparanında üzerinde zarar etme olasılığının mevcut olduğu, taraflar arasındaki sözleşmeye göre kontrat emirlerinin e-mail, faks veya telgraf yolu ile iletileceğinin belirtildiği, davacının teminat tamamlama isteğine davalının 14.12.2014 tarihinde 150.000 USD yatırmasının bu işleme icazet verdiği anlamını taşıdığı, bu tarihte davalının potrföyünde zararı olmadığı,para göndermesi için bir nedeninde olamayacağı, davalının daha önce uzun süre işlemler yapmasınında icazet verildiğini teyit anlamına geldiği, brent petrol beklentileri üzerine yapılmış olan bu kaldıraçlı işlemde piyasada fiyatların beklenmedik şekilde düşmesi üzerine davalının pozisyonda kalarak zarar ettiği, bu işlemler nedeniyle davalının davacıya 407.619,18 USD borçlu olduğu tespit edilmekle davacının davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirketin müşterinin yararına hareket etmediğini, davacı şirketin bir kredi kuruluşu olmadığını, komisyonculuk yapan bir şirket olduğunu, %2 komisyon ücretinin alındığının raporda sabit olduğunu, bunun bir alacak olmadığını, zarardan kaynaklanan tazminat olduğunu, ortaya çıkan zararın müvekkilinden sanki bir alacak gibi talep edilmesinin ve değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, olmayan teminatla yatırım işlemlerinin yapılamayacağını, aracı kurum tarafından kredi kullandırılamayacağını, teminat tutarının 0 olması nedeniyle aracı kurum tarafından hesabın kapatılmasının gerektiğini, ticaret mahkemesinin görevli olmayıp tüketici mahkemesinin görevli olduğunu, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, Y. 11. H.D 2016/13069 Esas 2018/1377 Karar sayılı emsal kararına göre, davalı tarafından davacı şirket nezdinde yürütülen Türev İşlev faaliyetinin süre ve miktarı dikkate alındığında davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesine ait olmasına, davacının teminat tamamlama çağrısına karşı davalının 150.000,00 USD yatırarak karşılık verip sözleşme ve işlemlerin benimsenmesine, yargılama sırasında alınan ve aralarında akademik kariyere sahip hukuk fakültesinin uluslararası hukuk ve medeni hukuk öğretim üyeleri ile SPK ve bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişilerin de olduğu toplam 5 kişilik bilirkişi kurulunun vermiş olduğu kök rapor, 29/05/2018 tarihli ek rapor ile davalı tarafça sunulan hukuki mütalaaların da değerlendirildiği, 22/03/2019 tarihli ek bilirkişi raporlarına göre, davalının yapmış olduğu işlemler nedeniyle davacıya 407.619,18 USD tutarında borcu olduğunun tespit edilmesine, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 82.191,29 TL nispi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar harcı ile 52.000,00 TL nispi istinaf karar harcı toplamı 52,054,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 30.136,89 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 29/12/2022