Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/217 E. 2022/460 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/11/2018
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Ertelenmesi)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 15/03/2022

İlk Derece Mahkemesinin dava dosyası istinaf yasa yolu incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla, istinaf incelemesi HMK’nın 356. vd. maddelerince duruşmalı olarak yapılan açık yargılama sonucunda dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında ortak sağlık güvenlik birimi hizmet sözleşmesinin imzalandığını, davacı şirketin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen, davalı şirketin herhangi bir ödeme yapmadığını, ara buluculuk görüşmeleri sonucunda anlaşamadıklarını, davalı şirket aleyhine Burdur icra müdürlüğünün …. sayılı dosyası ile takibe geçtiğini, davalı şirketin itirazları üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazların iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, alacağın %20 sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; ödeme emrinde davacı şirket tarafından herhangi bir belge ve gerekçe sunmadan davalı firmadan 48.853,60 TL istediğini, ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde davalı şirketin 2.600,00 TL borcunun bulunduğunun tespit edildiğini, bu bedeli icra dosyasına ödenerek kalan bakiyeye itiraz edildiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşme ile davalı firmanın dava dışı şirketlerle ilgili herhangi bir mali yükümlülük altına girmediğini, herhangi bir taahhütte bulunmadığını, açılan davanın reddine karar verilmesini, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, “…davacı şirketin borca batık olduğu, şirketin iyileştirme projesinde bahsettikleri ticari faaliyetleri gerçekleştirebilme kapasitesine sahip olduğu, davacı şirketin borca batıklık tutarının -377.917,06 TL olup, şirketin ticari kapasitesine göre düşük tutarlı olması nedeniyle borca batıklıktan kurtulma ihtimalinin yüksek seviyede olduğu,revize iyileştirme projesine göre şirket ortağı ….’ın taahhüt ettiği 300.000,00 TL sermaye artışına ilişkin taahhütlerini yerine getirdiği anlaşılmıştır. Şu hale göre, borçlu şirketin mevcut ve geçmiş üretim ve müşteri kapasitesi, aktif ve pasifleri dikkate alındığında, şirketin borca batık olduğu anlaşılmıştır. Borçlu şirketin talebinde samimi ve iyiniyetli olup, özellikle öngörülen sermaye artırımının gerçekleştirilmiş olması, iyileştirme projesinin somut, gerçekçi ve uygulanabilir olduğu, bunların hayata geçirilmesi; her türlü icra ve haciz baskısından uzak bir ortamda, tam kapasite ile üretim ve faaliyet durumunda, şirketin içinde bulunduğu darboğaz ve kriz ortamından kurtulabileceği şeklinde, bunun da ülke ekonomisine katkı sağlayacağı, alacaklıların alacaklarına kavuşması ihtimalinin yüksek olduğu kanısına varılmış olmakla, TTK.nun 376 ve devamı maddeleri ile İİK.nun 179 ve devamı maddeleri uyarınca iflasın ertelenmesi koşulları oluştuğundan davanın kabulüne şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde Özetle; ilk derece mahkemesi iflas erteleme kararından sonra 4 yıl geçtiği değerlendirmesiyle müvekkili şirketin iflasına karar vermiş ise de iflas erteleme kararının 10/02/2020 tarihinde kesinleştiğini, henüz 1 yılın dahi dolmadığını ilk derece mahkemesinin hükmüne dayanak yaptığı 20/10/2020 tarihli bilirkişi raporu Mali Müşavirlerden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetine hazırlatılmış ise de bu heyette ticaret hukukunda uzman bir bilirkişinin yer almadığını bu durumun incelemenin sadece kaydi olmasına, defter kaydı olmasına sebep olduğunu, müvekkilinin özel uzmanlık gerektiren hizmet işi de yaptığını, kayyum raporunda iflasının ertelenmesine uygun olacağının belirtildiğini, müvekkili şirketin, piyasanın arz ve talep dengesizliği yapmış olduğu taahhüt işlemlerine ait ödemelerin taksite bağlanmış olması sebebiyle vadeli mal satışlarının durdurulması da söz konusu olduğundan henüz borca batık olmaktan çıkamadığını, iflas erteleme kararı tarihinden bu tarafa düzenli bir çalışma ile borçlarının bir kısmını ödediğini, piyasa şartları nedeniyle yeni almaya başlayıp taahhüt işleri ile para kazanmaya başladığını, araçlarından elde edeceği gelirlerin de borç ödemeye destek olacağını, bilirkişilerin sadece geçmişe yönelik olarak ticari kayıtlara bakıp şirket borçlarının ödenemeyeceğini değerlendirdiğini, bu görüşün yerinde olmadığını, bu nedenle hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olduğunu, bu raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu müvekkili şirketin borcunun aktifinden fazla olduğunun tespiti ile hakkında verilecek iflas kararının 1 yıl süre ile daha uzatılmasına karar verilmesi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, iflas erteleme istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
Dairemizce, istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce ilk derece mahkemesinin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda davacı şirketin aktif mal varlıklarının yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre hükme en yakın tarihteki rayiç değerlere göre belirlenip bilançosunun ve varsa borca batıklığının ortaya konulması gerekirken 2016 yılı rayiç değerlerine göre belirleme yapılarak borca batıklığının tespit edildiği ve davacı şirkete ait BMW X6marka aracın değerlendirilmediği şirketin iştigal alanına göre uzman bilirkişilerce bilançonun tespit edilmediği hususları gözetilerek duruşma açılmıştır.
1 inşaat mühendisi 1 makine mühendisi 1 kimya mühendisi ve serbest mali müşavir bilirkişilerden oluşan heyete hazırlatılan 29/07/2021 tarihli raporda özetle; davacı şirketin 09/07/2021 tarihi itibariyle -968.056,74 TL borca batık olduğunun tespit edildiği bildirilmiş olup davacı şirketin Bursa’daki diğer taşınmazı için de inşaat mühendisi bilirkişiye hazırlatılan 11/12/2021 tarihli raporda özetle taşınmazın toplam değerinin 920.000,00 TL olduğunun bildirildiği, davacı vekilinin rapora karşı 22/12/2021 tarihli dilekçesinde müvekkili şirketin bilirkişi raporlarına göre 48.056,74 TL borca batık olduğu kabul edilecek olduğundan süre uzatım taleplerinde arz ettikleri üzere 1 yıl içinde iflastan çıkmasının ve borçlarının kendi imkanlarıyla ödemesinin mümkün olacağını belirtip müvekkilinin borcunu aktifinden fazla olduğunun tespiti ile hakkında verilecek iflas kararının 1 yıl süre ile daha uzatılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga ancak derdest davalarda uygulanmasına devam edilen İİK’nın 179 ve devamı maddeleri uyarınca iflas erteleme davalarında ilk tedbir kararının verildiği tarihten itibaren iflas ertelemesinin toplamda 5 yılı geçemeyeceği, somut dosya kapsamında ilk tedbir kararının 19/02/2016 tarihinde verildiği, davacı şirketin dava tarihine en yakın 30/09/2016 tarihi itibariyle -377.917,06 TL borca batık olduğu, dairemizce davacı şirketin güncel rayiç değerlere göre aldırılan bilirkişi raporlarına göre borca batıklığının dava tarihinden itibaren 5 yıldan uzun süre geçmesine rağmen halen -48.056,74 TL olduğu, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ve dairemizce aldırılan bilirkişi raporlarına karşı beyan dilekçesinde de davacı şirketin borca batıklıktan kurtulduğuna ilişkin bir iddiasının da bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde HMK 356/2.maddesi gereğince dairemizce duruşma açılarak güncel rayiç değerlere göre davacı şirketin borca batıklığı konusunda rapor aldırılmış ise de davacı şirketin iflas erteleme talebinin reddi ile borca batıklıktan kurtulamadığı, böylece ilk derece mahkemesince davacı şirketin iflasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı davacı vekilinin istinaf taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 356/2 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 356/2.maddesi uyarınca Esastan REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 59,30 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL istinaf karar harcının istinaf eden davacıdan TAHSİLİNE,
3-Davacı tarafından istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince ilgilisine İADESİNE,
5-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, tarafların yokluğunda oybirliğiyle verilen 6100 Sayılı HMK’nın 362 ve İİK’nın 292/son maddesi atfıyla İİK’nın 164. maddesince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren 10 GÜNLÜK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 15/03/2022