Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/2055 E. 2021/1432 K. 10.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 30/04/2021

Taraflar arasındaki İhtiyati Tedbir talebinin yargılaması sonucunda verilen kararın süresi içinde talep eden vekilince istinaf edilmiş olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Talep eden vekili;
Müvekkilinin davalıya hem akrabası olması hem de kendisine olan ilgili alakadar yaklaşımları sebebi ile tüm iyi niyetiyle güvendiğini ve kendisinin Almanya’da yaşaması sebebi ile Türkiye’deki işlerini, şahsi ve hukuki ilişkilerini davalıya takip ettirdiğini, müvekkilinin 2018 yılı ortalarında Almanya’da Euro cinsinden borç verdiği yaklaşık 1.000.000,00 TL alacağının tahsili için davalıyla iletişime geçtiğini, davalının tavsiyesi üzerine vekaletname verdiği bir vekil aracılığı ile dava dışı üçüncü bir şahsa icra takibinde bulunduğunu, ancak borçlunun itirazı üzerine ilamsız takibin durduğunu, müvekkilinin hali hazırda güvenini kazanmış olan davalıya ülkemizdeki hukuki ilişkilerini de takip ettirmiş olması sebebi ile durumun ne olduğunu sorduğunda davalının müvekkiline süreç hakkında yanlış bilgi vererek yanılttığını, müvekkiline davayı kaybettiklerini karşı tarafın müvekkile dava açtığını ve kazandığını her şeyini kaybedeceğini söyleyerek uzun yıllardır yurt dışında kalan müvekkilinin ülkemizin hukuk sistemine yabancı olması ve işlerini bizzat yürütememesi sebebi ile bulunduğu durumdan faydalanarak müvekkilini yanılttığını, ardından davalı kendisine bütün iyi niyeti ile inanan ve güvenen müvekkiline bir çözüm yolu olduğunu söyleyerek adına kayıtlı malvarlıklarını kendisine devretmesi halinde kurtarabileceğini, eğer devretmezse her şeyini, bütün birikimlerini kaybedeceğini mallarına haciz konulacağını ve satılacağını söylediğini, oysa müvekkili aleyhine açılıp kaybedilmiş ne bir dava ne de bir icra takibi olmadığını, müvekkilinin bunun üzerine S.S. …Yapı Kooperatif Başkanlığı’nda yer alan üyelik haklarını ve hissesini davalıya devrettiğini, müvekkilinin davalıdan bu kooperatif hisseleri ve üyelik hakları karşılığında bir satış bedeli almadığını, hisselerin satılması halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı hattı imkansız hale geleceğini ileri sürerek teminatsız olarak davaya konu hisselerin satışını, devrini, temlikini, borçlandırıcı işleme konu edilmesini önleyecek mahiyette tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece;
Her ne kadar talep eden vekili tarafından arabuluculuk yoluna başvuru zorunluluğu nedeni ile, Arabuluculuk için gerekli süre geçip dava açılana dek geçecek süreçte müvekkilinin hak kaybına uğramaması için tedbir talebinde bulunulması gerektiği belirtmiş ise de, arabuluculuğun amacının bir uyuşmazlığı en kısa sürede ve tarafları daha aktif bir şekilde bir araya getirip kendi çözümlerini kendilerinin üretmesini ve böylece dava açılmadan tarafların anlaşmalarını sağlamak olduğu; arabuluculuk sürecinin altı haftalık süre gerektirdiği; arabuluculuk süreci sonunda bir anlaşma sağlanmaması halinde ise ikame edilecek esas davada da söz konusu taleple ilgili talepte bulunulabileceği hususları göz önüne alındığında talepçinin iş bu başvuruda hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı talep eden vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Talep Eden vekili istinaf dilekçesinde;
Talep dilekçesindeki hususları tekrarla, karşı tarafın kooperatif hissesini devretme riski bulunduğunu istinaf sebebi olarak bildirmiştir.
Talep, İhtiyati tedbir istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçeyle talebin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Geçici hukuki koruma tedbirlerinden olan ihtiyati tedbir müessesi; 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi hükmüne göre “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tam ispat koşulu aranmamış ise de, yaklaşık ispatın gerçekleşmesi gerekmektedir.
Somut olayda, talep eden vekilinin talep dilekçesinde ileri sürdüğü hususlarla ilgili, talep dilekçesine ekli deliller, ihtiyati tedbir için gereken yaklaşık ispat koşulunu gerçekleştirmemektedir. Ayrıca talep sahibinin hissenin devrinin iptali talebiyle açacağı dava zorunlu arabuluculuğa tabi bir dava olmadığından, bu gerekçelerle tedbir talebinde bulunmasında da hukuki yararı bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebini benzer gerekçelerle reddetmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Sonuç olarak, talep eden vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Talep Eden vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu harcı peşin alındığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-Talep eden tarafından istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talep edene iadesine,
5-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle ve 6100 Sayılı HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak karar verildi. 10/09/2021

……