Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/194 E. 2022/1760 K. 02.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/10/2020
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 02/12/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Müvekkil Konya’da kimyasal gübre alım satımı yapan güvenilir bir şirket olduğunu, davalı şirketin ise Antalya’da kimyasal gübre üretim işi yaptığını, müvekkil ile davalı şirket arasında evvelce de gübre alım satımı yapıldığını, davalı şirket müvekkil ile yaptığı son alım satımda müvekkil ile anlaştıkları ürün bedelini eksik ödendiğini, Müvekkil ile davalı …. adlı ürünün alım satımı konusunda anlaştıklarını, Anlaşmaya göre 25 kg …. ürünü 98.000,00 TL karşılığında davalıya satılacağını. Müvekkil 25 kg ürünü davalı tarafa teslim ettiğini, ancak davalı ürün bedelinin 21.708,00 TL’sini ödemediğini, davalı hakkında Antalya 9 İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile icra takibine geçtiklerini, davalının yetkiye ve borca itirazında bulunduğunu, bunun üzerine müvekkilinin takip dosyasının, borçlunun yetki itirazında bildirdiği Antalya İcra Müdürlüklerinde devamını istediğini, Antalya 14. İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, Davalı 07.01.2019 tarihli dilekçesi ile borca itiraz etmiş ve Antalya 14. İcra dairesince takibin geçici olarak durdurulmasına karar verildiğini, borçlunun itirazı haksız olduğunu, borçlu itirazında kötü niyetlidir. İcra takibini uzatmak maksadıyla borca itiraz ettiğini borçlunun itirazının iptali (asıl alacak, faiz ve fer’ilerine masraflarına itirazının iptaline ) takibin devamı ve borçlunun haksız itirazı sonucu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, “… davacı tarafın incelenen ticari defterlerin usulüne uygun tutulup takibe konu alacak kalemlerinin de bu defterlerde kaydedilmiş olması tek başına alacağın varlığına ve fatura içeriği malların teslimi konusuna delil oluşturmamaktadır. Ancak Mahkememizce 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 83. maddesi gereğince, ticari defterlerin incelenmesine karar verilmiş, yapılan incelemede davacı ile davalı tarafın usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defter kayıtlarının birbirlerini doğrular nitelikte olduğu görülmüştür. Buna göre davacı ve davalı şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine göre taraflar arasında gübre alım-satımından kaynaklı ticari ilişkinin mevcut olduğu, taraf defterlerinin delil vasfı taşıdığı, davaya konu faturanın her iki tarafın da ticari defterlerine kayıt edildiği, davalı tarafça davaya konu faturanın BA bildirimli olarak ilgili vergi dairesine bildirildiği sabittir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında, davacı tarafın ticari defter kayıtları ve Ba formları ile gübre satışından kaynaklı edimlerini ifa ettiği hususunu ispat ettiği Mahkememizce kabul edilmiştir. Buna karşılık olarak davalı tarafın davacı tarafın yerine getirdiği mal ve hizmetler karşılığında faturadan kaynaklanan ve bilirkişi raporuyla sabit olan 21.708,00 TL borcunu ödediğini yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine varıldığından davalı tarafça yapılan itirazın iptaline ve takibin taleple bağlı kalınarak asıl alacak üzerinden ve takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz üzerinden devamına karar verilmiştir.Davacı vekili, itirazın iptali talebi ile birlikte icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. Borçlu lehine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit ve belirlenebilir bir alacağın mevcut olması gerekmektedir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.Buna göre davalı borçlu tarafından fatura ile sabit olan alacağın tereddütsüz bir şekilde likit ve belirlenebilir olması nedeni ile davalı borçlu aleyhine kabul edilen alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına…” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 25/03/2020 tarihli alınan kök raporda davalının 2018 yılı Haziran ayına ilişkin BA bildiriminde davacıdan 3 adet KDV hariç 101.900,00 TL’lik alım yaptığının bildirildiğinin tespit edildiğini, davacının 2018 yılı Haziran ayında düzenlendiği faturaların ve tutarlarının karşılaştırılması halinde müvekkili tarafından Vergi Dairesine bildirimi yapılan 3 adet fatura içinde olup olmadığının tespitinin yapılabileceğinin bildirildiğini, aynı bilirkişiden alınan ek raporda ise herhangi BA formu dökümü karşılaştırılması yapılmaksızın dava konusu faturanın davalıca BA bildirimi olarak bildirildiği kanaatine ulaşıldığının belirtildiğini, ancak bu hususun şüpheye yer bırakmayacak şekilde aydınlatılması gerektiğini, ispat yükünün davacı taraf üzerinde bulunduğunu, öncelikle ürünü teslim ettiğini ispatlaması gerektiğini, müvekkilinin defterlerini sunmamasının borçlu olduğu anlamına gelmediğini, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, cevap dilekçesinde, dava dilekçesinde bildirilen takibe dayanak fatura içeriğindeki malların davalı tarafça teslim alınmadığına ilişkin savunmanın da bulunmadığı gibi ödeme savunmasında bulunulduğu, bilirkişi raporunda takibe dayanak davaya konu fatura için davalı tarafça Vergi Dairesine BA bildiriminde bulunulduğunun belirtildiği, böylece davacının teslimi ispat etmesine rağmen davalının ödemeye ilişkin yazılı ve kesin bir delil sunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 1.482,87 TL nispi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 370,72 TL harcın mahsubu ile bakiye ‭1.112,15‬ TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi..02/12/2022