Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1454 E. 2022/1451 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/02/2021
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 20/10/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalıdan 181.527,40 TL alacağının tahsili amacıyla Antalya 10. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyası ile ilamsız icra takibinin yapıldığını, borçlunun anılan takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, beyanla itirazın iptaline, takibin devamına, aracın kaza sonucunda pert olması nedeniyle meydana gelen zarar bedeli olan 181.527,40 TL nin temerrüt tarihinden itibaren uygulanacak reeskont faizi ile tahsilini, davalı aleyhine %20 oranında inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Kazanın alkollü sürücünün sevk ve idaresi sırasında meydana geldiğini, sürücünün kaza sırasında alkollü olduğunun, resmi tutanak ve hastane kaydı ile sabit olduğunu, bu hususun davacının da kabulünde olduğunu, sürücünün alkollü olduğu hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kazadan sonra sevk edildiği … Devlet Hastanesi’nce kazadan yaklaşık 50 dakika sonra sabah 03:50 itibariyle yapılan alkol ölçümüne göre sürücünün alkol seviyesinin 0,50 promil olduğunun tespit edildiğini, ihtiyati haciz talebinin reddini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller, kaza tespit tutanağı ve trafik bilirkişisi raporu uyarınca kazanın yol ve hava şartları yönünden sürücülüğü etkileyecek olumsuz bir faktör olmayan yolda tek taraflı olarak gerçekleştiği, davacı olayda bir başka aracın varlığını ve kazaya sebebiyet verdiğini iddia etmiş ise de buna ilişkin somut delil bulunmadığı, kaza tespit tutanağında bu iddiadan bahsedilmediği, davacının taraflarca getirme ilkesine tabi davada karakol ifade tutanağını delil olarak bildirmediği ve dava dilekçesindeki ifadesinde kazanın oluşumuna ilişkin bir başka aracın sıkıştırmasına dair anlatımını olayın şoku ile ifade etmediğini belirttiği, olayda bir başka aracın kusurunun ispatlanamaması nedeniyle kazanın münhasıran alkol nedeniyle meydana geldiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kazanın başka bir aracın sıkıştırması nedeniyle meydana geldiğini, salt alkolün etkisiyle meydana gelmediğini, kazadan sonra sürücünün yüzüne kolonya, ıslak mendil gibi şeyler sürüldüğünü, bu nedenle alkol çıktığını, alkolmetrenin kalibrasyonlarının yapılmadığını, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5. Maddesine göre rizikonun teminat dışı kalması için kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmiş olması gerektiğini, ispat külfetinin davalı sigortacıda olduğunu ancak iddiasını ispat edemediği halde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddinin usul ve yasaya uygun olmadığından bahisle kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, sigortalı tarafından kasko sigortacısına karşı açılan tazminat davası olup itirazın iptali formatında ileri sürülmüştür.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı sigortalı vekili her ne kadar alkol ölçümünde kullanılan alkolmetrenin kalibrasyonları ile ilgili araştırma yapılmadığını istinaf sebebi olarak belirtmiş ise de mahkemece bu hususun araştırıldığı ve gelen müzekkere cevabına göre ölçümden dört gün önce kontrollerinin yapıldığı tespit edilmiş olup buna ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Yine kazadan sonra sürücünün yüzüne kolonya, ıslak mendil gibi şeyler sürüldüğünü, bu nedenle sürücüde alkol çıktığı iddia edilmiş ise de bilirkişi raporunda nörolog bilirkişi tarafından bu hususun irdelendiği, tıbbi olarak yüze kolonya dökülmesi, ıslak mendil ile silinmesi gibi hallerin kandaki alkol oranını etkilemeyeceği hususunda bilimsel açıklama yapıldığı anlaşılmış olup buna ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Dava dışı sürücünün kazadan sonraki ifadelerinde kazanın şoku ve heyecanı ile bazı hususları anlatmayı atladığı aslında kazanın normal yolda giderken değil de sürücünün sollamaya çıktığı esnada arkadan hızla gelerek sürücüyü sıkıştıran plakası belirsiz bir jip nedeniyle meydana geldiği iddia edilmiş ise de kazadan sonra tutulan tutanakların aksi bu iddiayı ispata elverişli delil ibraz edilmediğinden bu yöndeki istinaf taleplerinin de reddi gerekmiştir.
Sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değilde; sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise; oluş şeklinin Kasko Sigortaları Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1/5 maddesi uyarınca sigortalı, rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde ihbar ederse; ispat külfeti yer değiştirip gerçekleşen rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfeti sigortalıya geçer.
01.04.2013 tarihine kadar Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5. Maddesinde “Taşıtın, uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafık Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,” ın teminat dışı olduğu belirtilmekteydi. Bu maddenin atıf yaptığı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. Maddesi de 11/06/2013 tarihinde yürürlüğe giren değişikliğe kadar “Uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin kara yolunda araç sürmeleri yasaktır.
Uyuşturucu veya keyif verici maddelerin cinsleri ile alkollü içkilerin etki dereceleri ve kandaki miktarlarını tespit amacıyla, trafik zabıtasınca teknik cihazlar kullanılır. Tespit usulleri ve muayene şartları, Sağlık Bakanlığının görüşüne uygun olarak hazırlanacak yönetmelikte düzenlenir. …” şeklinde olup, bu düzenlemelerden hareketle Yargıtay Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5. maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz olarak kabul etmekte ve geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulünün de mümkün olmadığından bahisle hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerektiğini kabul etmekte idi ve uygulamada buna göre yapılmaktaydı.
Ancak Kasko Sigortası Genel Şartlarının 01.04.2013 tarihinden itibaren yürürlüğe giren A.5.5. Hükmüne göre “Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” ın teminat dışı olduğu belirtilmiş ayrıca 01.06.2015’ten itibaren de aynı şekilde “Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” teminat kapsamı dışında tutulmuştur.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. Maddesi ise “Uyuşturucu, uyutucu ve keyif verici gibi özelliklere sahip doğal ve sentetik psikotrop maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.
Alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı;
1) Taksi veya dolmuş otomobil, minibüs, otobüs, kamyon, çekici gibi araçlarla kamu hizmeti, yük ve yolcu taşımacılığı yapan sürücüler ile resmi araç sürücüleri alkollü içki kullanmış olarak bu araçları süremezler.
2) Alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üstünde olanlar araç kullanamazlar.” şeklindeyken 19/02/2014 tarihinden geçerli Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. Maddesindeki düzenleme ise şu şekilde düzenlenmiştir: “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin ve kanlarındaki alkol miktarı 0.20 promilin üstünde olan diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.”
Paralel şekilde Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. Maddesinde 11/06/2013 tarihinde yürürlüğe giren 24/05/2013 tarihli 6487 Sayılı Kanun’un 19. Maddesi ile değişik yapılmış ve madde şu şekilde düzenlenmiştir: “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır. ……….
Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır. Alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında 877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle, üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması hâlinde belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar.
Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
Hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin, diğer araç sürücüleri bakımından 0.20 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.
……….”
Görüldüğü gibi Kasko Genel Şartlarında, Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. Maddesinde ve Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. Maddesinde yapılan değişikliklerle Yargıtay’ın yerleşik ve emsal kararlarında kendisine temel gerekçe olarak aldığı iki husus değiştirilmiştir. Yapılan bu değişikliklerle “… güvenli sürüş yeteneğini kaybetme…” şartını aramadığı gibi genel şartlarda doğrudan atıf yapılan yönetmelikte araç kullanmaya engel alkol seviyesi açıkça belirtilmiştir.
Somut olayda kazanın 20/08/2016 tarihinde meydana geldiği, kasko poliçesinin 14/12/2015 tarihinde düzenlendiği, poliçe tanzim tarihinde yürürlükte olan kasko genel şartlarında “güvenli sürüş yeteneğine” ilişkin herhangi bir şart içermediği, ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerinde belirtilen promil üzerinde araç kullanımının yasak olduğunun açıkça belirtildiği değerledirildiğinde, belirlenen promil değeri üzerinde aracın kullanılması halinde hasarın teminat dışında kalacağı anlaşılmakta ise de ilk derece mahkemesince alınan raporda kazanın “münhasıran alkolün etkisiyle ” meydana geldiğinin de tespit edilmiş olması karşısında davacı vekilinin buna ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Açıklanan tüm hususlarla birlikte, HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,75 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 775,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 694,50 TL istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı / davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 20/10/2022