Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/137 E. 2022/1732 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 30/09/2020
DAVANIN KONUSU :Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 29/11/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesilerde özetle; müvekkilinin yetkilisi olduğu … LTD Şti. nin keşidecisi, davalılardan …’ın lahtarı olduğu 100.000 TL bedelli bono sebebi ile davalılardan …’e 98.500 TL ödemde bulunulduğu halde, davalı …’in bu bonuyu akrabası olan kötü niyetli hamil diğer davalı …’e ciro etmesi üzerine davalı … tarafından müvekkili hakkında Antalya 10. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, davalı …’in takibine dayanak ettiği senet nedeniyle müvekkilinin diğer davalı …’e 98.500 TL ödeme yaptığını, bononun arkasındaki müvekkili tarafından atılı imzanın ise bonunun ciro yoluyla devrine engel olmak amacıyla atıldığını, davalı …’in imzasının daha sonradan kendinden önceki üst kısma sıkıştırıldığını, davalı hamil … ’in kötü niyetli olduğunu, kaldı ki mü- vekkilinin bu bonodan dolayı şahsen bir sorumluluğunun olmadığını zira bu bononun şirket hesabına keşide edildiğini belirterek; hakkındaki takip sebebi ile 98.500 TL borçlu olma- dığının tespitine ve tazminata; kalan 1.500 TL için de davalının talep ettiği gibi mevduat faizi değil ticari faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevabında; müvekkilinin yapıldığı iddia edilen ödemeden haberinin olmadığını, bu ödemenin bono metni üzerine de işlenmediğini, müvekkilinin bu bonoyu davacıdan ciro yolu ile aldığını belirterek; davanın reddine ve tazminata hükmedil- mesini talep etmiştir.
Davalı … vekili mahkemeye sunduğu yazılı beyanında özetle; gerçekte bedelini tahsil ettiği halde içine düştüğü maddi sıkıntılar sebebiyle takibe dayanak bonoyu iyi niyetli davalı …’e mükerrer tahsilat sağlamak için verdiğini, bilahare bundan vicdani rahatsızlık duyduğunu, bu sebeple davalı …’den bu bonoyu takipten geri çekme- sini istediğini, davalının ödenmesi gereken harcı bahane ederek takibi geri çekmediğini, iş bu davadan sonra ise davalının Müvekkili hakkında da haciz işlemleri yaptığını, davacının öde- meye dayanak gösterdiği belgelerdeki kendilerine isnat edilen imzayı kabul ettiklerini belir- terek davayı kabul ettiklerini beyan etmiştir.
Mahkeme istinafa konu kararında özetle; davacının davasında hem takip hem de takibe dayanak bonu yönünden borçlu olmadığının tespitini istediğinden davacının diğer takip borçlusu … ’e karşı da bu davayı açmakta hukuki yararının olduğunu, her ne kadar davacı dava konusu bononun arkasında atılı imzasının bu bonunun cirosuna engel olmak için atıldığını ve aynı zamanda lehtar olan davalı …’in kendisinden önce atılı imzasının araya sonradan sıkıştırıldığını öne sürse de davacının bu iddiasını davalı … yönünden ispatlaya- madığını, ödeme def’i sinin kişisel bir defi olduğu ancak taraflar arasında hüküm ifade ede- ceği, ödemenin senet metni üzerine yazılmaması halinde bu ödemenin bono hamiline yal- nızca davalı hamilin bu bonuyu davacı borçluyu zarara uğratmak kastıyla ciro yoluyla aldığı- nın ve kötü niyetle bonuyu iktisap ettiğinin ispat edilmesi yoluyla ileri sürülebileceği, taraf- ların akraba olmalarının aynı evde yaşama ve bir birlerinin alacak borç durumlarını bilebilme düzeyinde olmaması karşısında bu hususun ispatlanamadığı gerekçesi ile; davanın davalı … yönünden kabulüne, davacının dava konusu 20.03.2007 ödeme tarihli 100.000,00 TL bedelli senedin 98.500,00 TL ve işleyecek faizi yönünden bu davalıya karşı borçlu olmadı- ğının tespitine; davanın Davalı … yönünden Reddine, karar vermiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; takibe dayanak bono metninden (arka- sından) Davalı …’in imzasının kendisinin cirosundan önceki araya sıkıştırılmış olduğu- nun açıkça anlaşıldığı, davalı hamil ile davalı lehtarın yakın akraba (davalı … in davalı ….. in amcasının eşi olması) olduğu, davalılardan …’in ikrarı, davalıların bonu keşide- cisi şirketin bir şubesinin gayri resmi ortağı olduğu, davalıların altlı üstlü olarak aynı binada oturmaları karşısında davalı … in kötü niyetli olduğu ortada iken isticvabının dahi yapıl- maması karşısında hatalı mahkeme kararının kaldırılarak davalı … yönünden de davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava ödeme sebebine dayanan menfi tespit davasıdır.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Uyuşmazlık, davalı takip alacaklısı hamil … tarafından senedin ken- disine cirosundan önce davacının hakkındaki takibe dayanak bu bono bedelini bono lehtarına ödediğini bilip bilmediği, sırf davacıyı zarara sokmak için senedi edinip edinmediği noktasın- dadır.
Takip dosyası incelendiğinde, davalı alacaklı tarafından davalı borçlular hakkında 14/11/2009 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine girişildiği, dos- ya arasında mevcut bono örneği incelendiğinde, bono keşidecisinin dava dışı şirket, lehtarının davalı …, keşide tarihinin 15/02/2007 vade tarihinin 20/03/2007 tarihli olduğu, lehtar …’tan ciro yoluyla davacıya geçtiği ondan da ciro yoluyla davalı …’a geçtiği, bonoda ilki keşideci şirket kaşesi üzerinde diğeri kaşenin altında ve fakat üstten kısmen kaşeyle çakışmış şekilde olan iki imzanın bulunduğu görülmüştür.
Davacının davalı lehtar … karşı açtığı menfi tespit davasında sorumluluğuna esas olan imzası keşideci şirket kaşesi altındaki aval yerine geçen imzasıdır. Davalı … in açık kabulü karşısında belirtilen miktar itibarıyla davalı …’e borçlu olmadığına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum yoktur, bu istinaf sebebi de değildir.
Davacının davalı …’e karşı sorumluluğu ise hem keşideci şirkete aval veren sıfatıyla atılı imzası hem de lehtar cirosundan sonra atılı imzası sebebiyledir. Davacı ödeme ve bu ödemenin davalı alacaklı tarafından da bilindiği iddiasını, bonoyu kendisinin davalı alacaklıya teslim etmediği, bononun davayı kabul eden lehtar tarafından araya imza atılıp davalı alacaklıya teslim edildiği iddiasına dayandırmaktadır. Ancak bu iddiasını destekleyen bir delil dosyaya sunulmamıştır. Diğer davalının davayı kabul beyanında bile kendisinin bedelini tahsil ettiği bonoyu “iyi niyetli 3. Kişi durumundaki davalıya” verdiğini belirttiği görülmektedir. Bu durum karşısında davalı İsmal’in bonoyu ciro yolu ile devraldığı sırada kötü niyetli olduğu, sırf davacıyı zarara uğratmak niyeti ile teslim aldığı ispatlananamıştır.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 420,55 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 339,85 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.29/11/2022