Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 16/12/2020
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 17/03/2023
İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, borçlu şirketin yetkilisi …’in , 02/05/2016 tarihinde müvekkili şirket yetkilisi … arayarak 30.000.TL borç istediğini, müvekkilininde kabul ederek dava dilekçesine ekli banka dekontundan da anlaşılacağı üzere parayı gönderdiğini, borcun ödenmediği, alacaklarının tahsili için Antalya 11. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosya ile icra takibi başlattıklarını, takibe haksız olarak itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulduğunu, arabuluculuk sürecinin olumsuz sonuçlandığını belirterek, itirazının iptaline, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, öncelikle ödünç olarak verildiği iddia edilen nakit paranın havale tarihinin 02.05.2016, icra takibinin başlatılma tarihinin ise 14.06.2019 olduğunu, aradan 3 yıldan uzun bir süre geçtiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının sunmuş olduğu dekont üzerinde “ödünç/borç/geri ödenmesi kaydıyla” gibi bir ibare yazmadığını, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, eğer bir ödemenin nedeni bildirilmemişse borç ödemesi olarak kabulü gerektiğini, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 20.06.2019 tarihli 2016/28781 E. 2019/7489 K. sayılı kararının da bu yönde olduğunu, Yine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 10.12.2015 tarihli 2015/29305 E. 2015/36188 K. sayılı kararına göre de banka havale dekontunun yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceğini, bu nedenle tanık dinlenemeyeceğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, günümüz şartlarında bile oldukça yüksek bir meblağın 3 yılı aşkın bir süre boyunca ödenmesinin peşine düşülmemesinin, davanın haksız ve kötü niyetle açıldığını ortada koyduğunu, whatsapp mesaj ekran görüntülerini de kabul etmediklerini, bir uzman tarafından hazırlanmayan sadece davacının telefonundan aldığı ekran görüntülerinin de bir borca karine teşkil etmesinin mümkün olmadığını, ekran görüntüsünde sadece isim yer aldığını, herhangi bir numara görünmediğini, dosyaya sunulan mesaj içeriklerinde da bir borcun ikrarının da yer almadığını, mesaj içeriklerini kabul etmediklerini, niteliği itibariyle de bu mesaj içeriklerinin hükme esas alınamayacağını belirterek. davacının başlatmış olduğu icra takibi ve açmış olduğu eldeki davadanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, davanın reddini ve davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “Tarafların 2016 yılı ticari defter kayıtlarının incelenmesinde, ticari defterlerinin TTK.nun 64/3. maddesi gereğince açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, defterlerinin TTK.nun 64/3. maddesi gereğince usulüne uygun olarak tutulduğu, bu nedenle sahibi lehine delil oluşturma vasfına sahip olduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafından 02.05.2016 tarihinde … bank aracılığı ile davalının banka hesabına gönderilen 30.000,00.-TL tutarındaki ödemenin davacı defterlerinde davalı adına borç kaydedildiği, karşılığında herhangi bir tahsilat yapıldığı ile ilgili bir kaydın olmadığı, takip tarihi itibariyle dava konusu ödemeye istinaden davacının 30.000,00.-TL tutarında davalı şirketten alacağının kayıtlı olduğu görülmüştür.
Davalı tarafın ticari defter ve belgelerinin İncelemesinde de; davacı tarafından gönderilen paranın “02.05.2016 Tarihli EFT ile gelen 30.000,00.-TL” olarak davacı adına alacak kaydedildiği, daha sonra 20/07/2016 tarih ve … yevmiye numaralı kayıt ile 11.07.2016 tarihli … nolu çek teslimi ile borcun 9.000,00.-TL’isinin ödendiği ve böylelikle davalı şirketin bakiye 21.000,00.-TL tutarında davacı şirkete borcunun kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.
Böylece davacı taraf iddialarını ispatlamış durumdadır. Zira davacı tarafından davalıya gönderilen para, davalının defter kayıtlarında bir borç ödemesi olarak kabul ve kayıt edilmemiştir. Aksine kendisini borçlandırmış, davacıyı alacaklı olarak kabul etmiş, üstelik bu borç nedeniyle 11.07.2016 tarihli … nolu çek teslimi ile borcun 9.000,00.-TL’lik kısmını ödediğine ilişkin kayıt yaparak, borcunu 21.000,00.-TL’ye düşürmüştür. Bu nedenle davalının borç ödemesi savunmasına itibar edilmemiştir.
Davalı taraf başkan beri davacının iddialarını kabul etmemektedir. 9.000,00.-TL ödeme savunması hiç yapılmamıştır. Kendi defter kayıtlarında bulunan bu ödeme ile ilgili olarak dosyaya bir delil, belge sunmamıştır. Artık yeni delil de sunamayacağından bu ödeme kaydına itibar edilmemiştir.
İcra takibinde işlemiş faiz talep edilmiş ise de davalının temerrüde düşürüldüğüne dair bir belge sunulmadığından bu husus kabul edilmemiş, likit (belirlenebilir) alacak için başlatılan icra takibine itiraz haksız ve kötü niyetli olduğundan davacının icra inkar tazminatı kabul edilerek davalının % 20 oranında tazminata mahkum edilmesine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; borç verildiği iddia edilen tarih ile icra takibi başlatılan tarih arasında 3 yıldan uzun bir süre geçtiğini, alacaklı tarafın alacağının zamanaşımına uğramış olduğunu, davanın zamanaşımından dolayı reddinin gerektiğini, müvekkili şirkete karşı yapılmış olan ödemenin borç ödemesi olduğunu, ticari defterlerin başlı başına bir delil olduğunu, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı, davalıya 30.000,00 TL ödünç para gönderdiğini ancak geri ödenmediğini beyanla, alacağın tahsili için takibe geçmiş, vaki itiraz üzerine duran takibin devamı için eldeki itirazın iptali davasını açmıştır.
Takip ve dava dayanağı dekontta herhangi bir açıklama bulunmamaktadır.
Ödemeye ilişkin kaydın tarafların ticari defterlerinde yer aldığı, davalı defterinde 30.000,00 TL’lik ödemenin davacı adına alacak olarak kaydedildiği, 11/07/2016 tarihli çek ile 9.000,00 TL’sinin ödendiği, davalı şirketin bakiye 21.000,00 TL tutarında davacıya borcu olduğunun kayıtlı olduğu, ancak davalının ödeme savunmasında bulunmadığı, davacınında ödemenin yapılmadığını iddia ettiği anlaşılmıştır.
Mevcut delillere ve taraf defterlerine göre, davacının davalıya 30.000,00 TL göndermiş olduğu ödünç paranın ödenmediği, bu paranın hangi tarihte ödeneceğine ilişkin bir vadenin de kararlaştırılmadığı anlaşılmıştır.
Karz akdinden kaynaklı alacak istemleri, 10 yıl zamanaşımına tabidir. (TBK’nın 146. Maddesi) zamanaşımı ise alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Dolayısıyla davada zamanaşımının olmadığı, davalının bu yöne ilişkin istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
“… Dava, ödünç sözleşmesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından davalıya “borç olarak” kaydıyla yapılan havale tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 312. maddesi, takip ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ise 392. maddesi gereğince, ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir ödeme günü, ihbar süresi belirlenmemiş veya istenildiği zaman muaccel olacağı kararlaştırılmamış ise ödünce konu paranın ilk istemden başlayarak altı hafta içinde geri verilmesi gerekir. Yani, madde metninde yazılı hususlar söz konusu değilse ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir. Dolayısıyla somut olayda, davacı iade talebinde bulunup altı hafta bekledikten sonra takibe geçebileceğinden, anılan süreye uyulmadan başlatılan takip usul ve yasaya uygun değildir. Bu nedenle açılan itirazın iptali davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiğinden davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulüyle Dairemizin 29/02/2016 tarihli … Esas … Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, yukarıda anılan gerekçeyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” (Y 11 HD 2016/14533 Esas 2018/7099 Karar sayılı ilamı)
Gönderilen ödünç paranın hangi tarihte ödeneceğine ilişkin belirli ödeme günü, ihbar süresi veya istenildiği zaman muaccel olacağı yönünde kesin delil olmadığından ödünce konu bu paranın ilk istemden başlayarak 6 hafta içinde geri verilmesi gerekir. Bu tarihten önce borçlu ödüncü geri vermekle yükümlü değildir. Davacı, iade talebinde bulunup 6 hafta geçtikten sonra talepte bulunabilecektir. Davacı kesin delillerle davalıyı temerrüde düşürdüğünü ispatlayamadığından ve davalının ödeme emrinin tebliği ile haberdar olması nedeniyle ödeme emri tebliğinden itibaren 6 hafta sonunda borç muaccel hale gelecektir. (Y 13 HD 2015/13496 Esas 2016/18868 Karar, 2014/22220 Esas 2015/12603 Karar sayılı ilamları) Dolayısıyla takip tarihi itibariyle muaccel hale gelmiş bir borçtan söz edilemez. Bu nedenle vaktinden önce yapılan takip nedeniyle açılan bu davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince esastan kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/12/2020 tarih ve … Esas, … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
a-Davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE,
b-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL harcın peşin olarak yatırılan 512,50 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 332,60 TL harcın talebi halinde davacıya İADESİNE,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
d-Davalı tarafından yapılan ilk derece mahkemesinde herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
e-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
f-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince davacıya İADESİNE,
3-İstinaf incelemesi yönünden;
a-Davalının istinaf başvurusu kabul edildiğinden 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 512,50 TL nispi istinaf karar harcının talebi halinde davalıya İADESİNE,
b-Davalı tarafından istinaf incelemesi için yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 37,50 TL posta masrafı, 5,50 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 205,10 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
d-İstinaf gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince ilgilisine İADESİNE,
4-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.17/03/2023
…