Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/1134 E. 2023/627 K. 27.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 02/02/2021
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 27/03/2023

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davacı şirket ile davalı … arasında 29/03/2018 tarihinde KDV dahil 140.430,50 TL değerinde çiğ nohut alışverişi yapıldığını, bu alışveriş neticesinde davacının davalıya 140.430,50 TL değerinde fatura verdiğini, faturayı alan alanının 8 günlük süre içerisinde faturaya itiraz etmediğini ve bu alışverişin yapıldığına dair bildirimin Gelir İdaresi Başkanlığına yapıldığını, bunun üzerine davalının davacıya ödeme yapmadığını ve davalı ile davacının aralarındaki faturaya dayanarak 20/02/2019 tarihinde Denizli 8.İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı tarafın borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek öncelikle takibin mal kaçırmak amacıyla kötü niyetli olarak durdurulduğu ve ileride tahsil kabiliyetinin kaybolmaması için borçlunun uyap üzerinden tespit edilecek araç ve taşınmazlarının üzerine ihtiyati haciz konulmasını, mahkeme aksi kanaatte ise 3.kişilere devrinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasına ve borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına ve borçlu itirazında kötü niyetli olduğundan takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yetki itirazında bulunmuş ayrıca davacı tarafından mevcut bulunduğu ileri sürülen satış sözleşmesinde satış konusu malın alıcıya teslim edilmediği için satış bedelinin de muaccel olmadığını, muaccel olmayan alacağın da talep edilemeyeceğini, malın teslim edildiği olgusunun ispatının davacının sorumluluğunda olduğunu, davacının keşide ettiği … seri numaralı sevk irsaliyesi incelendiğinde …’ın imzasının olmadığının görüldüğünü, örf ve adet hukuku uyarınca emtia teslim edilmişse irsaliyede alıcının imzasının bulunması gerektiğini belirterek davanın reddine, davacı aleyhine dava değerinin %100’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davalının, davacı tarafından düzenlenen dava konusu faturayı ticari defterlerine davacıya alacak olarak kaydetmiş olduğu, bu faturayı süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, mal/hizmet alımına ilişkin takip konusu faturayı Vergi Dairesi’ne verdiği Ba (bilanço alış) beyannamesinde gösterdiği; bu aşamadan sonra kural olarak, aksine adet veya sözleşme mevcut olmadığı sürece, mal/hizmet alımlarında, mal/hizmet veren davacı ile alıcı/davalının aynı anda borçlarını yerine getirmekle yükümlü bulunduğu; hizmet bedelinin, hizmetin alındığı anda ödenmiş sayıldığı “ana kuralı”nın aksini iddia eden hizmet veren/davacı bu iddiasını, Türk Medeni Kanun’un 6. maddesi hükmünde yer alan ilke gereğince; “olağan bir halin aksini iddia ediyor durumuna düşmüş sayılacağı için” hizmet bedelini alıcıdan peşin almamış olduğunu” kendisi ispat etmek zorunluluğunda bulunduğu; davacı/alacaklı tarafından davalıya düzenlenen faturaların açık fatura şeklinde düzenlendiği; açık faturanın, bedelinin alınmadığına ilişkin karine/teamül bulunduğu; bu durumun aksinin, alıcı/davalı tarafından ispatı gerektiği; TTK.’nun 21-(1) maddesi uyarınca; “bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır” hükmü uyarınca; davalı/alıcının açık faturayı ve içeriğindeki mal/hizmeti teslim aldığı dikkate alındığında; davalı yönünden faturanın, açık fatura olduğu ve bedele ilişkin kaydın [karinenin/teamülün] bağlayıcı olduğunun kabulü gerektiği; taraflar arasındaki ticari ilişkinin “veresiye hizmet alımı/satışı” olduğu; bu aşamadan sonra, mal alım bedelinin ödendiğini ispat yükünün ise davalı/alıcı üzerinde bulunduğu; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında, davalının, davacının yukarıda belirlenen alacağını ödediğini, TMK. 6. m. ve HMK. 200-(1) maddesi uyarınca yazılı delille ispat edilemediği; bu nedenlerle, davacının, tespit edilen alacağını tahsil için icra takibi yapmakta ve işbu davayı açmakta haklı ve hukuki yararının bulunduğu; buna göre, davalının hakkındaki icra takibine vaki itirazında haksız bulunduğu, davacının alacağının varlığını HMK.’nun 222. maddesi uyarınca ispatlamış olduğunun kabulü gerektiği gerekçeleriyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının alacağın varlığını ve miktarını ispat etmesi gerektiğini, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, borçlu ve alacaklı taraflarından birisinin önceden ifada bulunmak yükümlülüğü mevcut değil ise tarafların, edim ifalarını aynı anda yapmak zorunda olduğunu, satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesinin zorunlu olduğunu, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, takip konusu faturanın tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olmasına, faturanın davalı defterinde kayıtlı ve BA formunun bildirilmesi nedeniyle faturaya konu malların davalıya teslim edildiği yönünde karine oluşmasına, bu karinenin aksini ispat yükünün davalıda olup, malın teslim edilmediği veya mal bedelinin ödendiğinin davalı yanca ispatlanamamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 9.592,80 TL nispi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 2.398,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.194,60 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.27/03/2023

….