Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/946 E. 2021/1647 K. 04.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/02/2020
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
YEREL MAHKEME KARARI : Davanın Reddi
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 04/10/2021

Taraflar arasındaki Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yargılaması sonucunda verilen kararın süresi içinde davacı vekilince istinaf edilmiş olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalının 12.05.2012-08.10.2016 tarihleri arasında müvekkili şirkette belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışırken sözleşmenin davalı tarafından istifa ile sona erdirildiğini, davalının sözleşmedeki iş ilişkisinin sona ermesinden itibaren 2 yıl süre ile aynı ilde, aynı iş kolunda çalışmama, rekabet etmeme yasağına aykırı olarak …’de bulunan …’te çalışmaya başlayarak sözleşmenin 13 ve eki Rekabet Yasağı Sözleşmesinin 7. maddesine aykırı davrandığını, davalının davacı tarafından düzenlenen eğitim seminerleri sayesinde optik alanında nitelik ve deneyim kazandığını, hizmet sözleşmesinde herhangi bir nedenle fesih halinde son aylık brüt ücretin 6 katı tutarında cezai şart kararlaştırıldığını ileri sürerek, 14.722,68 TL cezai şart bedeli ile 300,00 TL eğitim giderinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin satış elemanı olarak bir çok kurumsal işyerinde çalıştığını, Rekabet Yasağı Sözleşmesinin iş akdinin feshedileceği tehdidi ile imzalatıldığını, sözleşmenin genel işlem koşulu oluşturan hükümler içerdiğini, davacının müşteri çevresi ve sırlarını bilmesinin yeterli olmadığını, aynı zamanda işçinin müşteriler ile kişisel ilişki içerisinde olması ve müşterilerin kendine has özellikleri ve talepleri konusunda bilgi sahibi olması gerektiğini ve işçinin haksız rekabet eylemi sonucunda işverene önemli bir miktarda zarar vermesi koşullarının gerçekleşmesi gerektiğini, müvekkilinin davacı şirkette satış danışmanı olarak çalıştığını, … A.Ş.’de ise farklı iş kolu olan satış nezaretçisi olarak çalıştığını, bu hali ile davalının yeni başladığı işyerinde farklı SSK koduyla ve farklı görev tanımı ile çalıştığını, davacının ileri sürdüğü seminerler ile müvekkilinin optik alanında nitelik ve deneyim kazandığı hususunun gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin hem davacının işyerinde hem de mevcut işyerinde teknik yetenek ve eğitim gerektiren optik faaliyetlerde bulunmasının da yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin optik faaliyeti ile ilgili eğitiminin bulunmaması nedeniyle davacı şirkette çalışırken de aksesuar bölümünde çalıştığını, davacı tarafından müvekkilinin istifa ile işten ayrıldığı ileri sürülmüş ise de, müvekkilinin işten ayrılışının tamamen davacının isteği üzerine olduğunu, bu nedenle rekabet yasağının sona erdiğini, davacının davasını ispatlaması halinde de talep ettiği cezai şartın fahiş olması nedeniyle mahkemece indirilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi tarafından; tarafların tanıkları dinlenip bilirkişi raporu alınmak suretiyle tüm dosya kapsamına göre taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin 7. maddesinin sadece davalı aleyhine ve onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olması nedeniyle TBK’nın 25. maddesine aykırı olduğu, davalının davacının müşteri çevresi veya iş ve üretim sırlarına vakıf olması halinde bile bu bilgilerin kullanılmasının işverene önemli bir zarar verebilecek nitelikte olmadığı, davalının eğitim seminerlerine katılması ve çalıştığı alanda deneyim kazanmasının rekabet yasağının ihlali için yeterli sayılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili, davalının iş sözleşmesini haklı sebep olmaksızın istifa ile sonlandırmasının üzerinden 2 yıl geçmeden …’te çalışmaya başlayarak rekabet yasağını açıkça ihlal ettiğini, sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin 13. maddesinin geçerli olduğunu, davalının iş akdinin feshinden 2 yıl dahi geçmeden başka optikte çalışmaya başladığını, sözleşmenin rekabet yasağı ve ceza koşuluna ilişkin hükmünün geçerli olduğunu, istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüş, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasında feshedildiği konusunda uyuşmazlık bulunmayan iş sözleşmesindeki rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün ihlali iddiası ile ceza koşulu istemine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 Sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasındaki 12.05.2012 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinin 13. maddesinde işçinin işe girişinde ve iş sözleşmesi süresince masrafların işveren tarafından karşılanan bir hizmet içi mesleki eğitime tabi tutulacağı, bu nedenle işçinin sözleşmenin herhangi bir sebeple sona ermesinden itibaren iki yıl boyunca aynı il sınırları içerisinde, aynı iş kolunda, aynı iştigal konusu ile faaliyet gösteren başka bir iş yerinde çalışmayacağı, aksi halde işverenin bu nedenle uğradığı zararların dışında kendisi için yapılan eğitim giderleri ile birlikte fesih tarihindeki son 6 aylık brüt ücretinin 6 katı tutarında işverene cezai tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğine ilişkin düzenlemenin yer aldığı, iş sözleşmesinin feshedildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı tarafından, sözleşmenin anılan bu hükmüne dayalı ceza koşulu ve eğitim giderlerinin tahsili için dava açılmış ise de, taraf tanıklarının anlatımları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sözleşmelerdeki davacı dayanağı hükümlerin yalnız davalı işçinin durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olduğu, davalının davacı işyerinde çalıştığı iş kolu ile halen çalıştığı işyerindeki iş kolunun farklı olduğu, davacının optisyenlik eğitiminin bulunmadığı, mağazada satış nezaretçisi olarak mağaza düzeni, mağazanın temizliği, satış sonrası hizmetler, fatura evrak işlemleri gibi işler ile uğraştığı, bu hali ile İlk Derece Mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere davalının davacının müşteri çevresi veya üretim sırlarına vakıf olduğu ve bu bilgileri işverene önemli bir zarar verebilecek nitelikte kullandığının davacı tarafça ispatlanamadığı, İlk Derece Mahkemesi tarafından sözleşmenin TBK’nın yürürlülük tarihinden önce düzenlendiği gözden kaçırılarak TBK’nın 20. maddesinde düzenlenen genel işlem koşullarına aykırılık oluşturduğu yönündeki gerekçeye de yer verilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, kararın sonucu itibari ile doğru olduğu anlaşılmış, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan TAHSİLİNE,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.04/10/2021