Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/907 E. 2021/1507 K. 20.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 15/10/2019
DAVANIN KONUSU : ALACAK

Taraflar arasındaki alacak davasının yargılaması sonucunda verilen kararın süresi içinde davalı vekilince istinaf edilmiş olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı vekili;
Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında imzalanan 09/05/2017 tarihli “Satın Alma İşlemine Ait Kapora Sözleşmesi” uyarınca kargir apartmanın satışı hususunda anlaşmaya varıldığını, anlaşma öncesinde ve sonrasında satışa konu gayrimenkulün davalı tarafından müvekkili şirket yetkililerine gösterildiğini, gayrimenkul dosyasının ibraz edildiğini ve müvekkilinin güveninin kazanıldığını, sözleşmenin imzalanmasından bir gün sonra 10/05/2017 tarihinde müvekkili şirket tarafından davalı borçlu şirketin banka hesabına toplam 2.000.000,00 TL nakit para kaporo (pey akçesi) gönderildiğini, sözleşmenin imzalanması ve sözleşmede kararlaştırılan kapora ödemesinin davalı/borçlu hesabına gönderilmesinden sonra müvekkili şirket tarafın taşınmazların satışın yapılması hususunda davalı/borçlunun defalarca kez uyarılmasına rağmen davalıdan olumlu bir cevap alınamadığını, bunun üzerine müvekkili şirkette bir şüphe uyandığını ve satışa konu gayrimenkul detaylarının ilgili Tapu Müdürlüğünden araştırıldığını, yapılan araştırmada sözleşme konusu apartmana alt sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olarak sözleşme ekine konulan gayrimenkul dosyasında bulunan 14.09.2012 tarih … yevmiye nolu tapu senedinde ve davalı/borçlu tarafından müvekkili şirkete yapılan bilgilendirmede her ne kadar taşınmaz … adına kayıtlı olarak gözükse – bilgisi verilse de gerçekte söz konusu taşınmazın sözleşmenin imza tarihinden yaklaşık 4 yıl önce …ye 15/05/2013 tarih ve … yevmiye nolu işlem ile satıldığı ve halen ilgili şirket adına kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, müvekkili şirketten alınan 2.000.000,00 TL kapora ödemesini de haksız ve hukuka aykırı olarak uhdesinde tuttuğunu, söz konusu paranın iadesi için muhatabı davalı borçlu olan Antalya 13. Noterliğinin 20.12.2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiğini ancak davalı borçlu şirketin hiçbir şekilde cevap vermediğini ve 19.12.2017 tarih ve … seri numaralı fatura açıklaması “ekli sözleşme gereği yapılan gayrimenkuller için aracılık ve danışmanlık bedeli” olan ve genel toplamı 2.000.000,00 TL olan faturayı düzenleyerek müvekkili şirkete gönderdiğini, müvekkilinin davalı şirketten aldığı bir danışmanlık hizmeti bulunmadığını, söz konusu kapora ödemesinin tahsili için Antalya 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını ancak söz konusu takibe de davalı borçlu şirket tarafından haksız olarak itirazda bulunulduğunu ve bunun üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, alacağın dava dosyasında alınacak bilirkişi raporu ile sabit olacağından itirazın iptali davası yerine işbu alacak davasının ikame edildiğini ileri sürerek, 2.000.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı adına usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davalı tarafça süresi içinde cevap dilekçesi sunulmamış.
Davalı vekili duruşmadaki beyanında;
Öncelikle davalının ikametinin Ankara oluşu, edimin ifa yerinin İstanbul oluşu, Antalya Mahkemelerinin yetkisine dair sözleşmeyle kararlaştırılan bir hüküm olmaması münasebetiyle genel hüküm kuralları uyarınca yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu, dosyanın yetkisizlik kararıyla Ankara Nöbetçi Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, ayrıca zaman aşımı itirazında bulunduklarını, davanın zaman aşımı süresi içerisinde açılmadığını, müvekkilinin edimini ifa etmeye hazır olduğunu, geçmişte davacı tarafın devir alamamalarının nedeninin de gerekli nakdi hazır edememeleri olduğunu, gerekli nakdi hazır ettikleri takdirde edimi yerine getirmeye hazır olduklarını, bu konuda karşı tarafa sulh önerdiklerini, davanın konusunun kapora olmadığını, cayma akçesi olduğunu, sözleşmede kapora yazılmasının niteliğini değiştirmeyeceğini, zira sözleşmede açıkça edimlerin değerlerinin açıkça yazılı olduğunu ve verilen paranın mahsup edileceğine dair hiçbir kayıt bulunmadığını, Borçlar Kanunun ilgili maddeleri uyarınca davacı alıcının satıştan vazgeçmesi halinde ödenen cayma akçesinin geri alınmayacağının açıkça hükme bağlandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında varlığı ihtilafsız olan 09/05/2017 tarihli dava dışı 3.kişiye ait 2 adet gayrimenkulün satın alma işlemine ait kapora sözleşmesi imzalandığı ve sözleşme uyarınca davacının davalıya 10/05/2017 tarihinde 2.000.000,00 TL ödemede bulunduğu, ancak sonradan sözleşmede satımı kararlaştırılan taşınmazların davacıya devrinin gerçekleştirilmediği, taraflar arasında davacının davalıya ödediği 2.000.000,00 TL’nin pey akçesi mi yoksa cayma akçesi olarak mı verildiği hususunda ihtilaf bulunduğu, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşme bir tellallık sözleşmesi niteliğinde olsa da, ödenen tutarın taşınmazın alım satım işlemine ilişkin olarak yapıldığı ve simsarlık ücret alacağına ilişkin yapılan bir ödeme olmadığı, tapuya kayıtlı taşınmazların satışına ilişkin sözleşmenin resmi şekilde yapılmaması nedeniyle geçersiz olup taraflarına hak ve borç doğurmayacağı ve bu nedenle tarafların verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteyebilecekleri, satış konusu taşınmazların davacıya devrinin yapılmadığı, bu işlemde davacının bir kusurunun bulunmadığı, ayrıca sözleşmede ödendiği yazılı olan 2.000.000,00 TL’nin de pey akçesi (kapora) olarak verildiğinin açıkça yazılı olduğu, bunun aksinin yani cayma parası olarak verildiği hususunun davalı tarafça ispat edilemediği gerekçeleriyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde;
Sözleşmede satış bedelinin iade edilemeyeceğine dair açık hüküm bulunduğunu, bu hükmün cayma akçesine ilişkin olduğunu, taraflar arasında taşınmaz satımına ilişkin danışmanlık sözleşmesi bulunduğunu, davacı tarafın taşınmazı satın almaya hazır olduğunu belgeleyemediğini, sözleşmenin feshinde kusurlu olduğunu, davacının taşınmazları satın almaktan vazgeçtiğini, bunu gizlemeye çalıştığını, ilk derece mahkemesince faiz başlangıç tarihinin yanlış tespit edildiğini, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, taşınmaz satışı sözleşmesi uyarınca verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmede cayma akçesi düzenlendiğini, davacı tarafından verilen paranın bu nedenle iadesinin mümkün olmadığını istinaf sebebi olarak ileri sürmektedir.
6098 sayılı TBK’nın 177. Maddesinde “Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır.
Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür” hükmü düzenlenmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 178. Maddesinde “Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir” hükmü düzenlenmiştir.
Pey akçesi, asıl olan onun akdin mukruna delil olarak verilmiş olması olup açıkça cayma tazminatı olduğu şart edilmedikçe kapora, pey akçesi gibi verilen paralar cayma tazminatı olamayacağından akdi bozmada haklı olsun olmasın onu veren taraf istirdada yetkili olacaktır. Pey akçesi, cayma parası da ceza-i şart gibi borcu kuvvetlendirmeye yarayan feri nitelikte bir şarttır. Bu nedenle esas sözleşme geçerli olmazsa feri şart dahi geçerli olmaz.
TBK 177.maddedeki düzenlemeye göre; sözleşmede açıkça ne için verildiği anlaşılmıyorsa verilen paranın pey akçesi olarak verildiği karinedir. Açıkça cayma parası olarak kararlaştırıldığını davalı tarafın ispat etmesi gereklidir. Yani kapora olarak ödenen para pey akçesi niteliğinde ise, akit davacı alıcının kusuru ile gerçekleşmese dahi bunun geri verilmesi gerekir.
Taraflar arasındaki sözleşmede verilen paranın kaporo (pey akçesi) olduğu açıkça düzenlendiğine göre, davalı tarafın bu husustaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı taraf, ilk derece mahkemesince faiz başlangıç tarihinin yanlış tespit edildiğini, istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
6098 sayılı TBK’nın 117/2. maddesinde “Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır” hükmü düzenlenmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme gayrimenkul satımına ilişkin olup, resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir. Geçersiz bir sözleşme uyarınca verilen paranın sebepsiz iktisap kuralları gereğince iadesi gerekir. TBK’nın 117/2. maddesine göre, zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olduğundan ve ilk derece mahkemesince zenginleşme tarihinden faiz yürütülmesi yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin bu husustaki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 136.620,00 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 34.155,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 102.465,00 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara tebliğine,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 bendi gereğince aynı kanunun 361/1 maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 20/09/2021

……