Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/2237 E. 2022/1643 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/09/2020
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 11/11/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin Ukrayna vatandaşı olduğunu, davalıya ait … Aş hissesinin %49 hissesinin devri ile anlaştıklarını, … Aş’ye ve hissedar … Aş’nin %80 hissesinin devri ile … Aş’nin %49 hissesi müvekkiline devir edildiğini, müvekkilinin Türkçe bilmemesinden faydalanarak davalının mesleğini de kullanarak hiçbir maddi değeri olmayan sözleşmenin yapıldığı zaman şirket ekonomik olarak son derece kötü durumda olduğunu, sözleşme de adı geçen yeminli tercüman … ’ın yardımı ile müvekkiline davalı Antalya Kaleiçinde ve Antalya’nın diğer yerlerinde lüks taşınmazları … Aş’ye ait gibi gösterdiğini, müvekkilinin güvenini kötüye kullanarak kendisine kandırdığını, müvekkilinin 72.688,00 TL para ödediğini, şirketin şu anda tasfiye halinde olduğunu, müvekkilinin kandırıldığını anladığını, bu nedenlerle hisse devir sözleşmesinin müvekkilinin hileli bir işlem sonucunda imzaladığının tespiti ile devir sözleşmesinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile dava dışı … Tİc. Aş arasında … Ticaret AŞ’nde %80 hisse sahibi olduğu … Tic. Aş’nde %49 hissesinin devri için anlaşma yapıldığını ve 27/02/2015 tarihinde hisse devrinin gerçekleştiğini, Antalya 1. Noterliğinin 02/03/2015 tarih ve … ve … yevmiye no ile tasdik edildiğini ve ortaklar pay defterine kayıt edildiğini, davacı imzası ile hisse devrinin yapıldığını, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında davacı tarafından iddia edildiği üzere böyle bir sözleşmenin bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 02.03.2015 tarihinde imzalandığı, hisse devrinin ortaklar pay defterine kaydedildiği, dava dilekçesinin ekinde sunulan ancak tarafların imzasını taşımayan 01.04.2017 tarihli sözleşme ile davacının aldığı hisselerin davalıya geri satışı için anlaşıldığı, dava dilekçesinde davacının dolandırıldığını anlamasından sonra davalıyı sıkıştırması üzerine bu sözleşmenin yapıldığının belirtildiği, ön protokol niteliğindeki bu anlaşmadan da bir şey çıkmadığı için dava açılmak zorunda kalındığının açıklandığı, mevcut delil durumuna göre davacının kendisine karşı yapılan aldatmadan (hileden) en geç dilekçe ekinde sunduğu 01.07.2017 tarihli evrakın düzenlendiği tarihte haberdar olduğunun kabulünün gerektiği, bu durumda dava tarihi itibariyle de TBK 39.madesinde düzenlenen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği sübut bulmakla davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin hisse devir sözleşmesini 02/03/2015 tarihinde imzaladığını, 2015 ve 2016 yıllarında müvekkiline toplam 72.688,00 TL ödeme yapıldığını, ödemelerin kesilmesi üzerine davalı ile hisselerin davalıya satışı için 01.04.2017 tarihli sözleşmenin imzalandığını, davalının 202.500,00 USD bedelli (15/06/2017 ödeme tarihli 50.000,00 USD bedelli, 15/07/2017 ödeme tarihli 50.000.00 USD bedelli ve 15/08/2017 ödeme tarihli 102.000.00 USD bedelli) üç adet senedi imzalayarak müvekkiline verdiğini, senetlerin süresinde ödenmediğini, davalının müvekkilini oyaladığını, şirketin borca batık olduğunu ve senetlerin davalı tarafından ödenmeyeceğini anlaması üzerine 13/06/2019 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi fesih ettiğini ve yapmış olduğu ödemelerin iadesini talep ettiğini, dolayısıyla 1 yıllık hak düşürücü sürenin ihtarnamenin düzenlendiği tarihte başlaması gerektiğini, ayrıca edimler arasında yüksek oranda fark olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE: Dava, hile iddiasına dayalı hisse devir sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6098 Sayılı TBK’nın 39/1. maddesi uyarınca yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf yanılgı veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olduğun bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse sözleşmeyi onamış sayılır. Bu nedenle öncelikle davacının ileri sürdüğü aldatma iddiasını öğrendiği tarihin belirlenmesi ve davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının tespiti gerekir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının dolandırıldığını anlamasından sonra davalıyı sıkıştırması üzerine tarafların imzasını taşımayan 01.04.2017 tarihli sözleşme ile davacının aldığı hisselerin davalıya geri satışı için anlaşıldığını, ön protokol niteliğindeki bu anlaşmadan da bir şey çıkmadığı için dava açılmak zorunda kalındığını ileri sürmüştür.
Dolayısıyla davacının hileden en geç 01.04.2017 tarihinde haberdar olduğu, davanın TBK’nın 39. maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, mahkemece de aynı gerekçe ile davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verildiği, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili, 01.04.2017 tarihli sözleşmenin imzalanması ile davalının 202.500,00 USD bedelli (15/06/2017 ödeme tarihli 50.000,00 USD bedelli, 15/07/2017 ödeme tarihli 50.000.00 USD bedelli ve 15/08/2017 ödeme tarihli 102.000.00 USD bedelli) üç adet senedi imzalayarak müvekkiline verdiğini, senetlerin süresinde ödenmediğini, davalının müvekkilini oyaladığını, şirketin borca batık olduğunu ve senetlerin davalı tarafından ödenmeyeceğini anlaması üzerine 13/06/2019 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi fesih ettiğini ve yapmış olduğu ödemelerin iadesini talep ettiğini, dolayısıyla 1 yıllık hak düşürücü sürenin ihtarnamenin düzenlendiği tarihte başlaması gerektiğini, ayrıca edimler arasında yüksek oranda fark olduğunu istinaf sebebi olarak belirtmiş ise de; 6100 sayılı HMK’nın 357/1.maddesi uyarınca tarafların İlk Derece Mahkemesinde ileri sürmedikleri iddia ve savunmaları Bölge Adliye Mahkemesi’nde ileri sürmeleri mümkün olmadığı gibi istinaf aşamasında yeni delil bildirmeleri de mümkün değildir.
Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.11/11/2022