Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/2196 E. 2022/113 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU : Alacak
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 24/01/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalı şirketten Antalya …. … … ada … parsel üzerinde davalı şirketin inşa ettiği Otel vasıflı binayı satın aldığını, bu satışla ilgili olarak taraflar arasında “gayrimenkul satış protokolü” imzalandığını, akabinde 20.11.2014 tarihinde satışa konu taşınmazın davacı adına tapu devrinin yapıldığını, davacının protokol gereği taşınmazın satış bedeli olarak 3.100.000 TL nakit kalan 2.000.000 TL nin ise protokole uygun olarak Antalya … mah. …. ada … parsel üzerinde bulunan taşınmazın tapu kaydının devri yapılarak ödendiğini, taşınmasın satış tarihi itibariyle iskanının henüz alınmadığını, yapılan protokolde davalının hangi eksiklikleri tamamlayacağını, en önemlisi de genel iskanın en geç 28.02.2015 tarihine kadar tam ve eksiksiz olarak teslim etmeyi taahhüt ettiğini, tapunun devri ile birlikte davacının oteli teslim aldığını, davalınında eksik kalan bazı işleri tamamladığını, ancak bir çok eksik işin davacı tarafından yapıldığını, bu durumda satış protokolüne göre davalının taahhütlerini gereği gibi ifa etmediğini, en önemlisi otelin iskanının aradan geçen zaman zarfında davalı tarafça bir türlü alınamadığını,davacıyı sürekli oyalayan davalının yaklaşık 1.5 yıldır taahhüdünü yerine getirmediğini, sırf genel iskan müsadesi alabilmek için davacının otelin çatı katındaki odaların kaldırılarak çatının kapatılmasına ses çıkarmadığını, yeter ki genel iskan müsadesi alınsın düşüncesi ile hareket ettiğini, çatı katındaki odaların kaybı nedeniyle davacının otelin açıldığı günden bu yana gelir kaybı yaşadığını, zira otelin en güzel odalarının bulunduğu çatı katının tamamı ile atıl kaldığını, çatı katının yıkımının dahi genel iskan müsadesi alınması için yeterli olmadığını, Konyaaltı Belediyesinin 01.07.2015 gün ve … sayılı yazısı ile projeye aykırı imalatların yıkımı için karar alındığını aynı zamanda 5.988,68 TL idari para cezası verildiğini, davacının bu durum nedeniyle mağdur olduğunu, dava konusu otelin mevcut olan fiziki durumu ile genel iskan müsadesinin alınmasının hukuken mümkün olup olmadığının tespitini, otelin mevcut onaylı projeye uygun hale getirilmesi için lazım gelen tadilat ve onarım masraflarının tutarının belirlenmesini, söz konusu tadilat için otelin tamamen boşaltılmasının zorunlu olup olmadığı, eğer zorunlu ise bu taşınma, depolama ve yeniden eşyaların otele taşınması masrafları ve eşyaların yıpranması, bazı eşyaların ve imalatların yeni oluşacak olan yapıya metrajların değişecek olması sebebi ile uymaması ve yeniden imalat ve tadilatları gerektirecek olması durumlarının irdenelenerek masraflarının belirlenmesini, bütün bu işlerin yapılarak inşaa ve tadilatın tamamlanmasi ile genel iskan müsadesinin alınması için lazım gelen sürenin tespiti ve bu süre zarfında müvekkilinin uğrayacak olduğu gelir kaybının tespitini, genel iskanın alınması için ödenmesi lazım gelecek masrafların, yapılacak olan tadilat sonrasında otelde meydana gelecek olan kullanılabilir alanların, özellikle odaların küçülmesi, bazı odaların tamamen iptal edilmesi sebebi ile sayılarının azalması ve totalde küçülecek olan otelin verimliliğine etki edip etmeyeceği, davacının satın almış olduğu otelde meydana gelecek olan değer kaybı dışında davacının uğramış olduğu yada uğrayacak olduğu zarar ziyanın belirlenmesini, yapılacak olan bu belirleme sonrasında daha sonra arttırmak koşulu ile fazlaya ilişkin ek talep ve tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.500.000 TL tutarında tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesini, uğranılan zarar ziyan dışında ayrıca taraflar arasında yapılmış bulunan 19.11.2014 tarihli protokolün cezai şart başlıkla son maddesine göre 500.000 TL tutarında cezai şartın davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini, hüküm altına alınacak olan meblağlara dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek olan ticari reeskont avans faizinin uygulanmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davalı karşı davacı vekilinin cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı karşı davalının dava tarihi itibari ile taahhüdünü yerine getirmediğini, sözleşme gereğince nakten ödenecek 3.000.000 TL nin sadece 2.200.000 TL sinin ödendiğini, davalı şirkete noterden eksik işlemlerin tamamlanabilmesi için yetki verilmediğini,davacının iskanın alınması için oteli teslimden kaçındığını, otelin tamamlanması için davalı şirkete oteli teslim etmek yerine davalıdan plan tadilatı için para istediğini, otel içinde projeye aykırı imalatlar yaparak iskanın alınmasını imkansız hale getirdiğini, 1 yıl içinde ödenmesi gereken çeki vadesinde ödemediğini, yerine yeni tarihli evraklar verdiğini, hatta sözleşmeye konu otel bedelini gayrimenkul devri ile ödenecek kısmında davalıyı dolandırdığını, devre konu taşınmazın 3.000 TL ye kira verildiğini, söyleyerek davalıyı zarara uğrattığını, davacı karşı davalının kusurlu davranışları nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanamaz hale geldiğini, şirketin davacı karşı davalının tutumu ve davranışları nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını, davacı karşı davalı şirketin dava dilekçesinde dile getirdiği tüm maddi vakıaların davacının kusurundan kaynaklandığını, davalı şirkete sadece çatının yapılması hususunda sözlü yetki verildiğini, kalan yerlerin ise davacı karşı davalı tarafından yapılacağının beyan edildiğini hatta otel için yeniden proje çizdirileceği gerekçesi ile plan tadilatı için davalıdan 50.000 TL para istendiğini, söz konusu miktar için davacıya 20.000 TL ve 30.000 TL olmak üzere 2 adet çek teslim edildiğini, davacı karşı davalının da vermiş olduğu tamilatlar doğrultusunda otele ait merdiven ve hava boşluklarının kapatıldığını, ekstra tuvalet ve banyolar yapıldığını, mutfak ve girişin büyütüldüğünü, projeye aykırı olarak yapılan tüm tadilatların davacı şirketin emir ve talimatları altında gerçekleştiğini, müvekkilinin bu şekilde otele iskan alamayacağını davacıya bildirmesine rağmen davacı şirket yetkilisinin siyasi bağlantılarının olduğunu ve bu hali ile plan tadilatı yapılarak iskan alabileceğini müvekkili şirket yetkilisine beyan ettiğini, davacının bu hususu dava dilekçesinde ikrar ettiğini, taraflar arasında sözleşme gereğince dava konusu otelin bedelinin 3.000.000 TL sinin nakden ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak davacının sadece 2.200.000 TL ödediğini, davalının tüm ısrar ve çabalarına rağmen tapu devrinde ödenmesi gereken 800.000 TLnin müvekkili şirkete halen ödemediğini, ayrıca her ne kadar dükkanın kirasının 5.000 TL olduğu, kira bedelinin tapu devrinden sonra içinde bulunan kiracı tarafından davalıya ödeneceği iddia edilmiş ise de devir işleminden sonra kiracının kira sözleşmesindeki kira bedelinin 3.000 TL olduğunu beyan ettiğini, davalı şirketin bu satıştan 1.150.000 TL zarar ettiğini, davacı şirketin kendi kusurundan kaynaklı olarak iskan alınamadığını, davacı karşı davalının usul ve yasaya aykırı biçimde hem akdin ifasını hem de cezai şartı talep ettiğini, davacının ifaya ekli cezai şartı isteyebilmesi için bu hususun açıkça sözleşmede kararlaştırılmış olması gerektiğini, ancak taraflar arasında bağıtlanan sözleşmede böyle bir hükmün olmadığını, davacının hem ifa hem cezaya yönelik talebinin yasal dayanağının bulunmadığını, karşı davaları yönünden davalı şirketin şirketin bugüne kadar iskan alamadığı inşaatının bulunmadığını, davalı şirketin şirket politikası gereğince otel işletmek istemediğini, bu nedenle otel ruhsatlı taşınmazı davacı şirkete devrettiğini, sözleşme sırasında davacı karşı davalı şirketin mevcut otel projesini kabul etmesine rağmen daha sonra siyasi bağlantıları kullanarak daha geniş kullanım alanlı bir otel yapma gayesi içine girdiğini, bu nedenle de davacı karşı davalının kendi edimlerini yerine getirmeyerek müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davalı şirketin uğradığı zararların giderilmesi istemiyle Ankara 16.Noterliğinin 19 Eylül 2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesini düzenlediğini ancak davacı karşı davalının söz konusu ihtara cevap vermediğini, bu nedenle iş bu karşı davanın açılmasının zorunlu hale geldiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile tapu devrinde eksik ödenen 800.000 TL bakiye alacağın, 2.000.000 TL değerinde olduğu iddia edilerek müvekkiline devredilen taşınmazın gerçek değeri beyanılarını yansıtmadığı için müvekkilinin uğramış olduğu 1.150.000 TL zararın, sözleşmede yazılı olmadığı halde plan tadilatı için müvekkilinden alınan 50.000 TL’nin, iskanın alınamaması davacı karşı davalı şirketin kusurundan kaynaklandığı için müvekkili şirketin bu güne kadar ödemiş olduğu elektrik, su, idari para cezası … vb. İşler için ödenen 150.000 TL zararın, cezai şart konusunda sayın mahkemenin aksi kanaatte ise davacı karşı davalı şirketin sözleşmeye uymadığı için müvekkili şirketin uğramış olduğu diğer maddi ve manevi zararlardan dolayı 500.000 TL cezai şartın, ödenmesine karar verilmesini, dava konusu taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilerek taşınmazın devrinin kiraya verilmesinin ve projeye aykırılı tadilatlar yapılmasının önlenmesini talep ettiklerini, davanın kabulü ile taraflar arasında bağıtlanan sözleşme gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 TL nin temerrüt tarihiden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, müvekkili şirket aleyhine açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı karşı davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas, …. Karar sayılı dosyasında davacı vekili 01/11/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 19/11/2014 tarihli Antalya İli …. İlçesi … Mahallesi … Ada .. Parsel sayılı taşınmazın satışın ilişkin gayrimenkul satış protokolü imzalandığını ve protokol gereği müvekkili alıcı tarafından davalı satıcıya protokolde kararlaştırılan satış bedelinin ödendiğini, davalı tarafça da taşınmazın tapu devrinin yapıldığını, dava konusu taşınmazın tapu kaydında satış öncesinde de mevcut davalı aleyhine tesis edilen alacaklısı …. A.Ş olan 13/07/2012 tarihli ve …. yevmiye nolu ipoteğin, dava konusu taşınmazın satışından hemen sonra fek edileceğinin taahhüt edildiğini ancak kötü niyetle hareket eden davalının halihazırda ipoteğin fekkini sağlamadığını, bu hususta davalıya davalı adına ihtarname keşide edildiğini, davalı tarafça verilen cevabi ihtarnamede ipoteğin taşınmaz satış bedelinin 800.000,00.-TL’sinin ödenmediğinden bahisle fekkinin sağlanamayacağının bildirildiğini, davalının tapu devrinde müvekkilince ödenmesi gereken satış bedelinin ödenmediği ve bu nedenle de dava konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekkinin sağlanamayacağına ilişkin itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu, taraflarca imza edilen gayrimenkul satış protokolünün ödeme şeklinin düzenlendiği bölümün 1.madde başlığı altında da satış bedeline dair 3.000.000,00.-TL’nin nakden ve peşin olarak ödeneceğinin açık olduğunu, müvekkilince iş bu yükümlülüğün yerine getirilmesi üzerine ilgili Tapu Müdürlüğünde satış ve mülkiyetin devrinin gerçekleştiğini, kaldı ki davalı tarafça ödenmediği iddiasında olunan 800.000,00.-TL’lik bedelin davalının düşük fatura kesme saiki nedeniyle davacının firmasından personeli … hesabından çekilerek davalıya ödendiğini ve yine aynı meblağın 19/11/2014 tarihinde davalı şirketin hesabına yatırıldığını, 19/11/2014 tarihli gayrimenkul satış protokolünde müvekkiline ait tüm yükümlülüklerin eksiksiz olarak yerine getirildiğini, taraflar arasındaki Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas sırasında kayıtlı tazminat davasının da derdest olduğunu belirterek, iş bu dava ile Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. esas sayılı dosyasının birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, Asıl davaya ilişkin değerlendirmede;”…Dava konusu somut olayda, taraflar arasındaki gayrimenkul satış protokolü gereği satışa konu taşınmazın genel iskanının alınması davalı karşı davacının sorumluluğundadır. Mahkememizce yargılama sırasında dinlenen tanıklar tarafından taşınmazın genel iskanının alınması hususunda davacı karşı davalı ile davalı karşı davacı arasında bir çok kereler aracı olunduğu ve görüşmeler yapıldığı, davalının yapılan görüşmelere rağmen sözleşmede belirtilen genel iskan alınmasına ilişkin sorumluluğunu yerine getirmediği görülmüştür. Her ne kadar davalı karşı davacı tarafından sözleşmede belirtilen yetkinin verilmediği belirtilmiş ise de; inşaatın yapımı sırasında genel iskana ve projeye aykırılıkların yüklenici satıcı tarafından bilindiği hususu özellikle inşaatın Yapı Denetim Firması sahibi tanığın beyanlarından anlaşılmıştır. İnşaatın projeye aykırı olarak yapılması sonucu genel iskanının alınamamasından davacının uğradığı zarar kalemleri bilirkişi kök ve ek raporları ile tespit edilmiş, hükme esas alınan … tarihli bilirkişi kök raporunda genel iskanının alınabilmesi için yapılan harcamalar toplamının 64.610,00 TL olduğu, otelin mevcut onaylı projeye uygun hale getirilebilmesi için yapılacak masrafın 70.000,00 TL olduğu, otelin onaylı projeye uygun hale getirilmesine ait tadilatın da 304.416,00 TL olduğu, ayrıca otelin yapılan tadilat süresindeki 90 günlük çalışamaması nedeniyle oluşan kaybın ve eksik oda sayısının sebep olduğu maddi kaybında 104.502,13 TL olduğu tespit edilmiştir.Davalı karşı davacının belirtilen alacak kalemleri yönünden menfi zararının bulunduğu, sözleşmede belirtilen genel iskanının alınmasına ilişkin davalı karşı davacının yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle talep edilelebilecek alacak kalemlerinin yukarıda belirtilen alacak kalemleri olduğunun kabulü ile bu miktar üzerinden davacının menfi zararının kabulüne karar vermek gerekmiştir….” Davacı karşı davalının cezai şart istemine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede:”… taraflar arasındaki sözleşmede davalının genel iskanın alınmasına ilişkin yükümlüğünü belirtilen süre içerisinde yerine getirilmemesi sebebiyle davacı karşı davalının sözleşmede kararlaştırılan cezai şart yönünden talepte bulunabileceğinin kabulü gerektiği…”,Karşı dava yönünden yapılan incelemede:”…Davalı karşı davacının satış bedeline konu davacı adına tapuda devri gerçekleştirilen taşınmazın gerçek bedelini 2.000.000,00 TL olmadığı ile bu hususta zarara uğradığına ilişkin alacak kalemine ilişkin yapılan değerlendirmede ise, tarafların tacir olduğu ve serbest iradeleri ile aralarında gayrimenkul satış protokolünü tanzim ettikleri,buna göre taşınmazın daha düşük değerde olduğuna ilişkin beyanının dinlenmesinin mümkün olmadığının kabulü ile davalı karşı davacının bu yöndeki talebininde reddi gerektiği…”,Birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede: “…davacı karşı davalının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verildiği, bu hususa birleşen davadaki isteminde dahil olduğunun kabulüne..” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Karara karşı, davacı karşı davalı vekili ve davalı karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararına dayanak bilirkişi raporunda taşınma ve amortisman maliyeti olarak yapılan hesaplamanın fahiş miktarda olup eşyaların daha önce davacı tarafından kullanıldığı otelin tadilat öncesi işletildiği dikkate alınarak otelin işletilen dönemine ilişkin olarak eskime ve yıpranma payının amortisman bedelinden düşülmesi gerektiğini kaldı ki 20.000,00 TL olarak belirlenen taşınma ve depo bedeli hesabında da mevcut eşyaların tadilat sırasında otelin diğer kısımlarında depo edildiği hususunda dikkate alınmadığını, davacının taşınmayıp depoda kiralamadığını, bu yönüyle mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, genel iskanın alınması için harcananın 64.610,00 TL ve çalışmama nedeniyle oluşan 107.502,13 TL zarar yönünden ise davacının sözleşme tarihi itibariyle iskanın alınmasına kendi kusuru ile engel olduğunu bu taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca iki taraf borç yükleyen sözleşmelerde herkesin hakların ve borçları yerine getirirken dürüstlük kuralına uygun hareketle yükümlü olduğunu, taraflardan birinin edimini yerini getirmekle diğer tarafın yerine getirmesi gerektiğini, bu nedenle davacı karşı davalının tüm taleplerinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, çünkü davacının ödeme eylemini eksik ifa ettiğini, bu konudaki taleplerinin mahkeme incelenmediğini, mahkeme hükmedilen cezai şart miktarının ise fahiş miktarda olduğunu, usul ve yasaya aykırı bir şekilde hem akdin ifasını hemde cezai şart talep edildiğini, davacının ifaya ekli cezai şartı isteyebilmesi için bu hususun açıkça sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olması gerektiğini ancak taraflar arasındaki sözleşmede böyle bir hükmün olmadığını, davacının seçimlik hakkını sözleşmenin ifası yönünde açıkça kullandığında cezai şartı ilişkin talebinin reddedilmesi gerektiğini, karşı dava yönünden ise 2016 yılından beri yapılan yargılamanın hiçbir aşamasında karşı davadaki taleplerinin dikkate alınmadığını, bu konudaki delillerinin toplanmadığını, dosya üç kez bilirkişi incelemesine gönderilmesine rağmen hiçbir incelemede karşı davadaki iddialarının incelenmediğini, özellikle talep etmelerine rağmen müvekkili şirketin defter ve kayıtlarının da incelenmediğini, İlk Derece Mahkemesinin karşı davaya ilişkin incelemeyi ilk defa gerekçeli kararında yaptığını, birleşen dava yönünden ise delillerinin toplanmadığını ön inceleme duruşması dahi yapılmadığını, davacı karşı davalının müvekkili şirkete eksik ifa etmiş olduğu 800.000,00 TL’nin 700.000,00 TL’sinin müvekkili şirketin kullanmış olduğu kredi hesabına yatırmak suretiyle ödediğini, İlk Derece Mahkemesinin bu konuda bir inceleme yapmadığını, kısa kararında birleşen dosyaya ilişkin bir karar vermediğini, sonuç olarak kısa kararla ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğunu, ayrıca birleşen davanın reddi nedeniyle maktu vekalet ücreti ile hükmedilmiş ise de, nispi harca tabi olan bir davanın reddi durumunda nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Davacı karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 01/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda eksik oda sayısının sebep olduğu maddi kaybın 104.512,13 TL olduğu tespitinin haksız olduğunun açık olduğunu, aynı raporun 3. Sayfasının 4. Toplam işletme değersel başlıklı bölümünde otel oda sayısının azalması sebebiyle davacının uğradığı gelir kaybına raporda yer verilmediğinin açıkça düzenlendiğini, bu nedenle mahkeme hükmünün bu yönüyle de eksik olduğunu, raporda otelin tadilat öncesi sahip olduğu değer ile projeye uygun hale geldiği haldeki diğeri arasındaki rant kaybının maddi tutarı belirtilmiş iken davalı karşı davacının kusuru kabul edilmesine karşın rant kaybına ilişkin zarar kalemini hüküm de yer verilmemesinin haksız olduğunu, maddi tespitlerin ise gerçeklikten uzak piyasa koşullarından düşük olduğunu, bilirkişi raporlarına itirazlarının değerlendirilmediğini, birleşen dava yönünden ise hükmün haklı ve hukuka uygun olmadığını, taşınmazın tapu kaydında satış öncesinde mevcut davalı aleyhine tesis edilen alacaklısı …. A.Ş olan ipoteğin taşınmazın satışından hemen sonra fek edileceği davacı tarafça taahhüt edilmiş ise de, davalının kötü niyetli hareket ederek müvekkilini mağdur ettiğini, bu nedenle davalı muhatap alınarak ipoteğin kaldırılmasını talep edildiğini, 19/11/2014 tarihli taşınmaz satış protokolünde müvekkiline ait tüm yükümlülüklerin eksiksiz olarak yerine getirildiğini, bu nedenle davalı tarafa yönetiltilen ipoteğin fekki isteminin hakkı olduğunu, kısa kararda birleşen dava yönünden ayrıca hüküm kurulmaz iken gerekçeli kararda ayrıca hüküm kurulması halinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR : Uyuşmazlık,Antalya İli …. İlçesi, … Mahallesi … ada … parsel üzerinde bulunan taşınmazın davacı tarafça davalıdan satın alınması üzerine taşınmazın taraflar arasındaki protokol gereği genel iskanın alınamaması sebebiyle davacının uğradığı zararları davalıdan talep edip edemeyeceği talep edebilecekse miktarının ne olduğu protokol gereğince davalıdan cezai şart talep edip edemeyeceği, karşı dava yönünden ise davacının eksik ödeme yapıp yapmadığı 2.000.000,00 TL’lik kısım yönünden davalı adına tapu da devri yapılan taşınmazın gerçek değerinin daha düşük olup olmadığı, birleşen dava yönünden ise … ada … parsel taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekkinin gerekip gerekmediği bu talebin davalı karşı davacıya yöneltilip yöneltilemeyeceği yani davalı karşı davacıya bu davada husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususlarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
1-Beyan dilekçeleri,
2-Dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Asıl dava tazminat ve cezai şart istemine, karşı dava tazminat istemine, birleşen dava ise ipoteğin fekki istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş, birleşen dava yönünden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Anayasamızın 141. maddesinde, yargılamanın aleniyeti ilkesi benimsenmiştir. Bu kapsamda yargılamanın açık olarak yapılması ve yargılamanın sonunda verilen kararın da açıkça belirtilmesi esastır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 28. maddesinde de bu husus belirtilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddesinde hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi; “(1) Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. (2) Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur. (3) Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. (4) Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. (5) Hükmün tefhimini, duruşmada bulunanlar ayakta dinler. (6) Hükme ilişkin hususlar, niteliğine aykırı düşmedikçe, usule ilişkin nihai kararlar hakkında da uygulanır.” şeklinde açıklanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği “(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar. a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini. b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini. c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri. ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini. d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını. e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi. (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde açıklanmıştır.
Yukarıda anılan yasa hükümleri gereğince mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi, verilen kararla, ne şekilde tefhim edildiğinin duruşma tutanağına yazılması zorunludur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddenin 4. fıkrası gereğince, zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belirli bir süre içinde yazılması mümkündür.
Kısa karar, bir davayı sona erdiren (nihai) temyizi mümkün olan son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Asıl olan kısa karardır. Bu gibi hallerde de Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın da buna uygun olarak düzenlenmesi gereklidir. (10/04/1992 gün ve 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı) Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 2011/21-23 E. – 268 K., 2012/6-97 E. – 203 K., 2012/10-149 E. – 291 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Somut olayda, Mahkemece 24/12/2019 tarihli celsede tefhim edilen kısa kararda birleşen dava hakkında herhangi bir hüküm kurulmamış olup, gerekçeli kararda da aynı yanlışlığın devam ettirilerek davacının fazlaya ilişkin talebinin içerisinde birleşen davanında bulunduğu yanılgılı gerekçesiyle birleşen dava yönünden hüküm kurulmadığı, böylece usul ve yasaya uygun şekilde kısa karar oluşturulmaksızın gerekçeli karar yazıldığı, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, çelişkili şekilde hüküm kurulmuş olması ve usule uygun hüküm kurulmaması usul ve yasaya aykırı olup, taraf vekillerinin istinaf talebinin resen nedenlerle yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davacı karşı davalı vekilli ve davalı karşı davacı vekilinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesince resen nedenlerle kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına diğer istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı karşı Davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-Davacı karşı davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
3-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/12/2019 tarih …. Esas, … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
4-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
5-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin alınan 80,70 TL istinaf karar harcı ve başvurma harcı olan 220,70 TL ilk derece mahkemesince davacı karşı davalıya iadesine,
6-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin alınan 54,40 TL istinaf karar harcı ve başvurma harcı olan 148,60 TL ilk derece mahkemesince davalı karşı davacıya iadesine,
7-İstinaf tebligat ve posta giderlerinin tarafların kendi üzerilerine bırakılmasına,
8-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince taraflara iadesine,
10-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve HMK’nın 353/1-a maddesince kesin olarak karar verildi.24/01/2022