Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/2167 E. 2022/1381 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 18/10/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının davacıya ait olan ancak şirket adına yapılacak harcamalar için müdürlerin adına düzenlenmiş olan kredi kartından şahsi harcamalar yaptığını, bu harcamaları yaparken şirketi temsil etme konusunda yetkilendirilmediğini, diğer şirket yetkililerine danışmadığını bu şekilde şirketi zarara uğrattığını, muhasebe tarafından davalıya ihtarname çekildiği, davalının ihtarnameye cevap vermediğini, bunun üzerine davacının söz konusu borcun tahsili için Antalya 16. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında icra takibine girişildiğini, davalının borca itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini, takibin devamını, asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, davalının iade etmesi gerektiği iddia edilen harcamalar yıllar öncesinin harcamaları olduğunu, 10.03.2013 tarihinde 1.126,50 Euro, 06.03.2015 tarihinde 951.47 Euro, 11.03.2016 tarihinde 1.074,80 Euro, tüm bu bahsi geçen harcamaların üzerinde 1 yıllık hakdüşürücü süre geçtiğini, davacının dava açma hakkının ortadan kalktığını, dava konusu edilen tüm harcamalar Almanyada düzenlenen turizm fuarı için, şirketi temsilen yapılan harcamalar olduğunu, harcamaların sebebi bulunan Turizm Fuarına şirketi temsilen katılım için bahsi geçem fuar giriş bileti ve konaklama harcamaların dışında vekileden davalı uçak biletleri, şehir içi ulaşım ve hatta yemek gibi zaruri ihtiyaçlarını dahi kendi cebinden karşıladığını, işbu bedellerin dahi davacı şirket tarafından ödenmesi gerektiğini belirterek davanın reddi ile kötü niyetli takip yapan davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı şirketin 29/06/2012 tarihli 6 nolu ortaklar kurulu kararı ile şirket müdürleri görevden alınmış, karar tarihinden itibaren 10 yıl süre ile …, … , …’in atanmasına, yetki şeklinin şirket müdürlerinin herhangi ikisinin müşterek imzası ile müdürlerin şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğuna karar verildiği, davacı şirketin 30/03/2018 tarihli 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 yıllarına ait olağan genel toplantısında gündemin gündemin 6. maddesinde şirket müdürlerinin seçiminin yapıldığı, … , … Ltd. Şti. (gerçek kişi temsilcisi …), … Ltd. Şti. (gerçek kişi temsilcisi …)in seçildiği, şirket müdürlerinden herhangi ikisinin müşterek imzası ile şirketin temsiline karar verildiği, davacının yansıma fatura olarak düzenlediği davalının davacının şirket müdürü görevinde iken teslim edilen kredi kartı harcamalarından kaynaklanan masraflara ilişin sorumluluk davası olması; başka bir ifade ile davalının doğrudan (… Ltd. Şti.’ni temsil etmeksizin) şirket müdürü olduğu döneme ilişkin sorumluluk iddiası olması nedeni ile davalının pasif husumet ehliyeti bulunmadığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 644/1-a. maddesi gereğince; kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğunu düzenleyen 553.; denetçilerin sorumluluğuna ilişkin 554 ilâ 561. maddeler anonim şirketlere ilişkin hükümler limited şirketlere de uygulanacağı, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin temel düzenleme 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 553/1. maddesinde düzenlendiği, Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu iki halde sona ereceği, bunlardan ilki zamanaşımı diğeri ise ibra olduğu, genel kurulun ibra kararı ile ibra edilenlerin ilgili faaliyet dönemindeki yaptıkları iş ve işlemlerden dolayı şüpheli görülen veya borçlu tarafından reddedilen alacağı ortadan kaldırılmakta olduğu, davacı şirketin 30/03/2018 tarihli çağrısız genel kurul toplantısının 3. ve 4. maddeleri ile 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 yıllarına ait faaliyet raporları ile aynı yıllara ait bilanço ve gelir tablolarının müzakere edildiği ve oybirliği ile kabul edildiğine ilişkin kararın bilanço ve faaliyet raporunda yer alan hususlara ilişkin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 424. madde gereği müdürler kurulunun ibrası sonucunu doğuracağı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 436. maddesi gereğince, yönetim kurulu üyeleri, genel ya da özel nitelikteki açık ibra kararlarında ve örtülü ibra kararlarında oy hakkından yoksun olduğu, oy hakkından yoksunluk kurallarına aykırılığın yaptırımı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 445. maddesi gereğince alınan kararın iptalinin dava yoluyla ileri sürülebileceği, iptal edilebilir kararlar bakımından, dava açılarak hüküm verilene kadar alınan genel kurul kararlarının geçerliliğini koruyacaı, 30/03/2018 tarihli çağrısız genel kurulunun kararın iptali için kanunda belirtilen kişilerce ve süresinde iptal davası açıldığına dair dosyaya yansıyan bilgi ve belgenin bulunmaması, ibra karanının yeni bir genel kurul kararı ile geri alınması olanağının da bulunmaması gerekçeleriyle davanın reddine, davalının kötüniyet tazminatı taleplerinin de şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; açıkça alınmış bir ibra kararı mevcut değilken ibra edildiği iddia edilen alacaklar zaten ayrı bir fatura ile kayıt altına alınmışken bu haliyle bilançonun onaylanmasının ibra anlamına gelmeyeceğini, harcamaların şirket adına yapılmış kabul edilemeyeceğini, davalının bu harcamaların şirket adına yapıldığına ilişkin belge sunmadığını, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf sebepleri olarak bildirmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, şirket yöneticisinin sorumluluğu nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemiyle yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle özetle; ibra kararı bulunması ve genel kurul kararı ile ibranın geriye alınamayacak olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
“… İbra, hukuki niteliği itibariyle menfi bir borç ikrarıdır. İbra edilen işlemler hakkında sonradan maddi bir hataya dayanılmadan ibradan dönülerek ibraya konu işlemler hakkında dava açılması mümkün değildir. Ancak, ibranın borçtan kurtarıcı sonucu doğurabilmesi ibraya konu işlemlerin açıkça ortaya konulması, bilinmesi ve tartışılmasına bağlıdır…” (Y. 11. H.D 2015/11856 Esas 2016/9175 Karar sayılı ilamı)
“… ibra, yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin ortaklığın bir yıllık hesap dönemi içindeki çalışmalarından dolayı sorumluluklarının doğmayacağı, işlem ve faaliyetlerinin kanun ve ana sözleşme hükümlerine uygun bulunduğuna yönelik genel kurulun bir irade açıklamasıdır. Ancak geçerli bir ibranın söz konusu olabilmesi için, başka bir anlatımla ibranın geçerli şekilde sonuç doğurabilmesi için, sorumluluğa esas işlem veya faaliyetin genel kurulda ayrıca ve açıkça tartışılması, normal düzeydeki bir ortağın anlayacağı şekilde ortaya konulması veya bilançoda gösterilmesi gerekir. Aksi halde, ilgililerin sorumluluğu söz konusudur…” (YHGK 2017/23-874 Esas, 2020/832 Karar sayılı ilamı)
Belirtilen Yargıtay içtihatlarında da açıklandığı üzere; davalının sorumlu olduğu dönemler yönünden usulüne uygun ibranın bulunup bulunmadığı, sorumluluğa esas işlem veya faaliyetin genel kurulda ayrıca ve açıkça tartışılıp tartışılmadığı, normal düzeydeki bir ortağın anlayacağı şekilde ortaya konulup konulmadığı araştırılıp bu konu üzerinde yeterince durularak ibranın geçerli olup olmadığı, geçerli değil ise iddia ve savunmalar, dosyadaki deliller bir bütün olarak değerlendirilerek sonucuna göre yargılamaya devamla esas hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmaya dayanarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan gerekçeye göre esastan kabulü ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/09/2020 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince istemi halinde davacıya İADESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesinde yapılacak yargılama sonucunda dikkate ALINMASINA,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince ilgiliye İADESİNE,
8-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve HMK’nın 353/1-a. maddesince kesin olarak karar verildi.18/10/2022