Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/2158 E. 2022/1238 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 25/09/2020
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan Sebepsiz İktisab Nedeniyle)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 29/09/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dışı … Turizm Tic. A.Ş.’den 20/08/2009 tarihli oda kontenjan sözleşmesi uyarınca verdiği avans çeklerinden dolayı alacaklı olduğunu, bu alacağı nedeni ile İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 2.209.814,17 TL lik icra takibi yaptığını ve takibin 18/06/2010 tarihinde kesinleştiğini, şirketin iflasına karar verilmesi üzerine iflas masasına başvuru yaptığını ve alacağının iflas masasına kaydedildiğini, ancak buna rağmen rüçhanlı alacaklılardan müvekkiline sıra gelmediğinden her hangi bir ödeme yapılmadığını,
Bu arada Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas – … Karar sayılı dosyası ile yapılan yargılamada müflis … ile davalılar arasında organik bağ olduğunun tespit edildiğini,
Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde … Esas – … Karar no.lu dava dosyasında perde aralama teorisine dayalı olarak davalı şirketlerin müflis … ile organik bağ içinde olduklarına, alacaklılarına karşı birlikte sorumlu olduklarına karar verildiğini, müflis … hakkında iflas kararı bulunduğundan ve alacağın İİK 245. madde gereğince tahsili için davanın ikamesi nedeniyle iflas dairesinden izin alınması gerektiğinden, dava açmak hususunda usulen gerekli olan yetki ve temlik işlemi iflas müdürlüğünden alındığını, yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre organik bağın varlığı için; tüzel kişiler arasında özdeşliğin bulunması, tüzel kişiler arasında ekonomik ve ticari bağımlılığın bulunması, kader birliği edilmiş olması veya birlikte hareket olgusunun bulunması geçerli ve yeterli bulunduğunu, organik bağ, iyi niyet kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı olarak tanımlandığını, menfaat gruplarınca kurulan ve yönetilen şirketlerin sahip oldukları hakları ve konunun kötüye kullanımının engellenmesi olarak da tanımlandığını, Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşmiş gerekçeli kararına göre davada taraf olarak gösterilen davalıların dava dışı müflis … ile organik bağlarının bulunduğunun kabul edildiğini, müflis …’nin borçlarından davalıların müşterek ve müteselsil borçlu ve sorumlu oldukları ve olacakları yargı kararı ile tescillendiğini belirterek organik bağ içinde olmaları nedeniyle borçlu ve sorumlu olduklarının kabulüne, iflas masasına kayıtlanan ve kesinleşmiş 2.209.814,17.-TL alacak ile birlikte bu alacağın icra takip tarihi olan 28.04.2010 tarihinden itibaren ve değişen oranlarda tahakkuk ettirilecek ve eklenecek en yüksek faiz davalılarından birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacı şirket tarafından emsal karar olarak dosyaya ibraz edilen Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi … esas … karar sayılı dosyasından verilen kararın kesin delil niteliğini haiz olmadığını, emsal olarak gösterilen dosyada davalı şirketlerin savunmalarını tam ve gerektiği gibi kullanamadıklarını, yargı mercilerinin hatalı değerlendirme yaptığını, emsal olarak gösterilen dosyada davalı şirketler ile diğer davalı müflis … arasında organik bağ olduğu yönündeki tespitten bağımsız bir şekilde dosyadaki uyuşmazlığı, iddia, delil ve cevapları hukuken değerlendirerek hüküm tesis edilmesi gerektiğini, davada verilen kesin hüküm, bu davanın taraflarından biri tarafından başka birine (üçüncü kişiye) karşı açılan veya üçüncü kişi tarafından birinci davanın taraflarından birine karşı açılan ve konusu ile dava sebeplerinin aynı olan ikinci bir davada kesin delil teşkil etmeyeceğini, çünkü iki davanın taraflarının farklı olduğunu, 6100 sayılı HMK 303. maddesi gereği ilgili karar dosyada kesin hüküm ve/veya kesin delil teşkil etmeyeceğini, husumet itirazında bulunduklarını, davacı şirket ile davalı şirketler arasında imzalanmış bir sözleşme veya başka bir hukuki ilişki olmadığını, davalı şirketlere dava konusu alacak ile ilgili husumet yöneltilemeyeceğini, talep konusu alacağın zaman aşımına uğradığını, davacının talep ve iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte öncelikle davalı şirkete karşı husumet yöneltilebilmesi için zaman aşımı ve hak düşürücü sürelerin dolduğunun tespiti gerektiğini, davacı ile Müflis … Turizm arasında imzalanan Kontenjan Sözleşmesi otel işletmecisi ile seyahat acentesi arasında imzalanan sözleşmenin hukuki niteliği Acentalık Sözleşmesi olduğunu, TBK’nun 147/5 hükmüne göre “Acentalık sözleşmelerinden doğan alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır” hükmünün amir olduğunu, davacı 2010 yaz sezonu öncesinde müflis … ’ye avans çekleri ve ödemeleri yaptıklarını ve sözleşme karşılığında hizmet alamadıklarını belirttiklerini, davacı hem avans ödemelerinin iadesini hem de sözleşme gereği almaları gereken hizmeti alamadıkları için uğradıkları zararların tazmin edilmesini talep ettiğini, davacı ile müflis … arasındaki sözleşmenin garantili kontenjan sözleşmesi olması sözleşmenin hukuki niteliğine tesir eden bir husus olmayıp sözleşme hukuken müflis … tarafından işletilen otellerdeki odaların Seyahat Acentası sıfatıyla davacı tarafından taraflar arasındaki Acentalık Sözleşmesi kapsamında satış ve pazarlamasına ilişkin olduğunu, davacının müflise karşı söz edilen alacakları 2010 yılı yaz sezonu öncesinde muaccel hale geldiğini ve TBK 147/5’te yer alan açık hüküm doğrultusunda muacceleiyet tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde zaman aşımına uğradığını, davalı şirketlerle diğer davalı … arasında hiçbir hukuki ilişki ve organik bağ olmadığını, dava dışı … ile davalı … Limited Türkiye arasında Yönetim (Management) Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme sona erince bu defa davalı … Limited Türkiye ile davalı … Hotels arasında yine Yönetim Sözlemesi imzalandığını, yönetim sözleşmesinin TBK’nunda özel olarak düzenlenmemiş kendine özgü (Sui Generis) bir sözleşme türü olduğunu, yönetim (Management) sözleşmesi işletme sahibine ait bir işletmenin, yönetici tarafından belirli bir ivaz karşılığında kısmen veya tamamen yönetilmesinin üstlenildiği bir sözleşme olduğunu, dava dışı müflis … ’ye devrolan … ile davalı … Limited arasında imzalanan ve davalı … Limited tarafından … ’nin iflası nedeniyle feshedilen yönetim sözleşmeleri yöneticinin işletmeyi kendi adına ve hesabına işlettiği modele girdiğini, taraflar arasındaki Yönetim Sözleşmesinin bir çok bölümünde açıkça düzenlendiğini, …’a verilen yönetim hizmetinin karşılığında yönetim ücreti ödemekte olduğunu, yönetim ücretinin hesabında, otellerin doluluk oranları esas alındığını, otellerin tüm işletme giderlerine … katlandığından, …’a her bir otele ilişkin ayrı ayrı %80 oranında doluluk garantisi verdiğini, … , 07.01.2010 tarihinde tüm aktif ve pasifleri ile birlikte … Turizm tarafından devralındığını, … Turizm dava dışı … Ltd ile imzalanan otel yönetim sözleşmelerinin tarafı olduğunu, … Turizm, … Ltd tarafından otellerin % 20 oranındaki odalarını doldurma yönündeki pazarlama hakkını davacıya yönetim şirketi sıfatının dışında “işletmeci” sıfatıyla pazarladığını, otelleri kendi ad ve hesabına işlettiğini, davalılar arasında hiçbir hukuki ilişki veya bağ olmadığını, yönetim sözleşmeleri … ’nin fiilen iflas etmesi ve iflas erteleme başvurusunda bulunması üzerine noter kanalıyla feshedildiğini, … turizm sezonunun hemen öncesinde … ’nin iflası nedeniyle dava dışı üçüncü şahıs … ’nin tur operatörü olarak yurt dışında satışını yaptığı otellerde konaklama ve tatil hizmetinin müşterilere sağlanamayacağı riski karşısında hem şirket imajını hem de Türk turizminin imajını korumak adına … ’nin sözleşmelerini feshederek tesislerin işletmesini davalı şirket … Hotels’e verdiğini, … ile yönetim sözleşmesi imzalayan … ile aynı şirketler grubuna dahil olduğu için müflis … ’nin borcundan sorumlu olduğu iddia edildiğini, iddianın hiçbir somut hukuki dayanağının bulunmadığını, müflis … ile … ve … Hotels Turkey şirketlerinin hissedarları ve imza yetkilisi yöneticileri arasında örtüşme bir yana en küçük bir benzerlik olmadığını, … Turkey ve … Hotels Turkey ile müflis … arasında ekonomik kader birliği olduğundan bahsedilemeyeceğini belirterek hukuksuz olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının müflis … şirketinden olan 2.209.814,17.-TL’lik alacağı için bu şirket aleyhine İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile 28.04.2010 tarihinde takip başlattığı, dosyanın itiraz edilmeksizin kesinleştiği, davacının kesinleşen 2.209.814,17.-TL’lik alacağını müflis şirketin iflasını yürüten İstanbul 2. İflas Dairesinin … iflas sayılı dosyasında düzenlenen sıra cetvelinin 940 sırasına aynen kaydettirdiği, davacının dava dışı müflis şirket …’den olan ve dava konusu ettiği 2.209.814,17.-TL’lik alacağı, takip sonucu kesinleştiğinden ve borçlu şirket ile davalılar arasında organik bağ bulunduğu tespit edildiğinden davalılar yönünden yeniden alacağın miktarı ile ilgili araştırma yapılmadığı, kesinleşen alacak miktarından davalıların da aynen sorumlu olduğu ve … şirketine başlatılan 28.04.2010 tarihli takip ile davalıların da temerrüde düşmüş olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 2.209.814,17.-TL alacağın 28.04.2010 tarihinden itibaren ticari faizi ile davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; zamanaşımı definin hatalı olarak değerlendirildiğini, talebin beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, mahkemenin tarafları farklı kesinleşmiş mahkeme ilamını kesin delil olarak kabul ettiğini, ancak bir ilamın kesin delil teşkil etmesi için o ilamın kesin hüküm olması gerektiğini, tarafları farklı bir dava dosyasında daha önce başka bir davacı lehine verilmiş bir karar dayanak yapılarak hukuki inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu istinaf sebebi olarak belirtmiştir.
Dava, dava dışı müflis şirketten olan alacağın, müflis şirket ile davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğu iddiasına dayalı davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Öncelikle davalının zamanaşımına ilişkin istinaf sebebinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacının talep ettiği alacağın “oda kontenjan sözleşmesinden” doğduğu anlaşılmaktadır. Davalı taraf bu sözleşmenin acentelik sözleşmesi niteliğinde olduğundan bahisle 5 yıllık zamanaşımana tabi olduğunu ve dava tarihi itibariyla bu sürenin dolduğunu ileri sürmüş, İlk derece mahkemesi ise 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
Oda kontenjan sözleşmesi Borçlar Kanunda düzenlenen sözleşme türlerinden değildir. Borç doğuran her türlü sözleşmenin kanunda düzenlenmesine ihtiyaç yoktur. Sözleşme serbestisi kapsamında, Anayasaya ve Türk Borçlar Kanununa göre taraflar kanunda öngörülen sınırlar içinde diledikleri konuda, diledikleri ile sözleşme yapabilirler.
Oda kontenjan sözleşmesi ile düzenleme Turizm İlişkiler Yönetmeliği’nin 3. Kısmında yapılmıştır. Belirli bir sürenin üstündeki rezervasyonlar için yapılacak sözleşmeler başlığı altında kontenjan(tahsis) sözleşmeleri düzenlenmiştir. Ancak bu yönetmelikte kontenjan sözleşmesinin ne olduğuna değinilmemiş, hangi hallerde düzenleneceğinden bahsedilmiştir. Kontenjan sözleşmesi, özel organizasyonlar için, birbiri takip eden aralıklarla düzenli olarak gelecek gruplar veya ayrı müşterilerle ilgili olarak ya da odaların belirli bir dönem tahsisini gerektiren hallerde düzenlenmektedir.
Kontenjan sözleşmesini, otel ile acenta arasında belirli bir dönemi kapsayacak şekilde ya da özel organizasyonlar için otelcinin acenta müşterisine belli sayıda oda ayırmayı kabul ettiği, acentanın da otel tarafından ayırt edilen yerlere müşteri sağlamayı kabul ettiği sözleşme olarak tanımlayabiliriz. Uygulamada garantili ve garantisiz olarak iki türü genellikle karşımıza çıkmaktadır.
Oda kontenjan sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen, rızai ve çerçeve nitelikte bir sözleşme olup açıklanan hususlar karşısında oda kontenjan sözleşmesinin karma nitelikte bir sözleşme olduğunu söyleyebiliriz.
Acentalık ise TTK’nın 102. Maddesinde düzenlenmiş olup, acenta “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır.
TBK’nın 146. maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak kanunda aksi düzenlemeler de mevcuttur. Nitekim TBK’nın 146. maddesinde bazı alacaklar için beş yıllık zamanaşımının uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. TBK md. 147 hükmü uyarınca aşağıdaki alacaklar beş yıllık zamanaşımına tabidir;
“Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.
5. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.
6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.”
Bu tanımlamalar ve yasal düzenlemeler uyarınca acentalık sözleşmesi ile oda kontenjan sözleşmesinin içeriği itibariyle farklı sözleşmeler olduğu bu nedenle acentalık sözleşmelerine uygulanan 5 yıllık zamanaşımı süresinin oda kontenjan sözleşmelerine uygulanamayacağı, oda kontenjan sözleşmelerinin 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu değerlendirilmiş ve davalının buna ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiş, diğer istinaf sebeplerinin incelemesine geçilmiştir.
İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında, davacının müflis … şirketine karşı oda kontenjan sözleşmesinden kaynaklanan 2.209.814,17.-TL’lik alacağının tahsili istemiyle 28.04.2010 tarihinde icra takibi başlattığı, dosyanın itiraz edilmeksizin kesinleştiği, davacının kesinleşen 2.209.814,17.-TL’lik alacağını müflis şirketin iflasını yürüten İstanbul 2. İflas Dairesinin … iflas sayılı dosyasında düzenlenen sıra cetvelinin 940 sırasına aynen kaydettirdiği anlaşılmıştır.
Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas … karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacılar Antalya … Otelcilik Ltd. Şirketi, … Ltd. isimli şirketler tarafından aralarında iş bu dosya davalılarının ve müflis … şirketinin de bulunduğu birden fazla davalı aleyhine konaklama sözleşmesinden kaynaklı alacak davası açıldığı, davada sözleşmelerin tarafı … şirketi olup, işbu dosya davalılarına organik bağ iddiası ile husumet yöneltildiği, mahkemece … şirketi ile davalılar arasında organik bağ olup olmadığı hususunun irdelendiği, bilirkişi raporları alındığı ve neticeden … ve davalı …’nin çalışanı, yönetici ve mallarının ekseriyetle aynı oluşu, …’nin yönetici olduğu otellerin yönetimine kesintiye uğramadan … tarafından işletilmesi, davalılar … ile …’nin aynı grup içerisinde yer almaları, …’ın aktif ve pasifi ile birlikte …’ye devrinden yaklaşık bir ay sonra iflasın ertelenmesi davasının açılması, …’nin … ile sözleşmeleri feshinden sonra … ile yönetim sözleşmesi yapması, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13.12.2013 tarih … esas … karar sayılı ilamı ile … ve …’nin ortaklık ilişkisi içinde olduğuna karar vermesi, … şirketi tarafından 16.12.2009 tarihinde davalılara hitaben yazılan “kontenjanların bilgileri dahilinde olduğuna” dair yazısı … , … ve … arasında ekonomik ve ticari bağımlılığın ve kader birliğinin, birlikte hareket olgusunun göstergesi olduğu gerekçeleri ile … , … ve … arasında organik bağ olduğu kabulüne varılarak bu davalılar yönünden davanın kabulüne karar verildiği, kararın temyiz edilmesi sonucu Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 17.03.2016 tarihli ilamı ile onanarak 05.12.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Kesinleşen mahkeme kararına göre davalılar ile dava dışı müflis … arasında organik bağ bulunduğu hususu sabit olmuş olup mahkemece buna dayalı olarak tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya ayrılık görülmemiştir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1. gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalılar vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1. gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 150.952,41 TL nispi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 37.886,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 113.065,71 TL istinaf karar harcının davalılardan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-Davalıların istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1. bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 29/09/2022