Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/2083 E. 2022/1223 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 25/06/2020
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 28/09/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili bankanın hesap özeti ve hesap kat ihtarnamesini Denizli 5. Noterliği 25/10/2018 tarih ve …. numaralı yevmiyesi ile borçluların adresine gönderdiğini, ihtarnameye rağmen borç ödenmediği gibi ödeme planına da bağlanmadığını, İİK 68/b maddesinin 3. fıkrasında göre kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnamelere ve krediyi kullandıran taraftan usulüne uygun düzenlenmiş nedenle müvekkili bankanın göndermiş olduğu hesap kat ihtarı 68/1 maddesinde belirtilen belge niteliğinde olduğunu, davalıların genel kredi sözleşmesinin 6.I maddesine göre ihtilaf halinde banka defter ve kayıtlarının muteber olduğunu, delil anlaşması çerçevesinde öncelikle kabul ettiğini, müvekkili banka şubesinin defter ve kayıtları üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda talep ettikleri miktarda alacaklı olduğunun anlaşılacak olduğunu, bu nedenlerden dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla borçlunun takip dosyasındaki ticari artı para ile gayrinakdi kredilere ilişkin itirazın iptali ile hakkındaki takibin devamını, takibi geciktirmeye yönelik itiraz eden kötü niyetli davalı takip konusu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, müvekkilinin alacaklı olduğunu iddia eden bankanın icra takibine ve dava dosyasına dayanak olarak gösterdiği genel kredi sözleşmeleri sebebiyle doğmuş olduğu iddia edilen borçtan müvekkilinin sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için kefilin sorumlu olduğu borç miktarı yazılmalı, kefalet tarihi belirtilmeli, müteselsil kefalet söz konusu ise açıkça yazılmalı ve tüm bunların kefilin el yazısı ile yazılmış olması gerektiğini, ancak davacını dayanak olarak göstermiş olduğu genel kredi sözleşmelerini nbu şartlara sahip olmayıp hukuken geçerli olmayan sözleşme sebebiyle doğduğu iddia edilen borçtan müvekkilinin sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını bu nedenlerden dolayı davacı tarafından açılan haksız ve kötü niyetli itirazın iptali davanın reddine, %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına çarptırılmasını, masrafların ve ücreti vekaletin davacı taraf yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “… dava ve cevap dilekçeleri, toplanan deliler, Denizli 7. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı icra takip dosyası, banka kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı banka ile davalı kefil …. arasında 3.000.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davalının Genel Kredi Sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kredi borçları nedeniyle davacı bankanın icra takibi başlattığı, takibe yapılan itirazın iptali için iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Alınan bilirkişi raporu ile, ödenmeyen borç kalemlerinin tespit edildiği, davalının kefaletinin geçerli olduğu, dava konusu borçtan imzaladıkları kefalet limiti ile sınırlı olmak üzere sorumlu oldukları anlaşılmakla bilirkişi raporu ile tespit edilen alacak kalemleri üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, fazlaya ilişkin talep ret edilmiştir.Müşterek ve müteselsil borçlu sıfatı ile sözleşmenin imzalandığı görülerek davalının şirket ortaklığından daha önceden çıkmış olması hususu dikkate alınmamıştır. Alacak taraflarca bilinebilir hesaplanabilir nitelikte olduğundan yasal koşulları oluşmakla icra inkar tazminatına da hükmedilmiştir. Sözleşmede ayrıca hüküm bulunmadığından gayri nakdi krediye ilişkin talep red olunmuştur. İİK 72/5borçlunun kötü niyet tazminatı talep etmiş olduğu görülmekle gayri nakdi krediye ilişkin talebin haksız olduğu anlaşıldığından %20 davalı lehine tazminata…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Karara karşı, davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; reddedilen gayri nakdi kredi bedeli talebi yönünden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının genel kredi taahhütnamelerini imzaladığını, kredi taahhütlerini imzaladığı tarihte aynı zamanda kredi kullanan firmanın ortağı olduğunu, davalının bilgisi dahilinde çek karnesi çıkartıldığını, bu nedenle davalının kefil olarak gayri nakdi çek bedelinden de sorumlu olduğunu, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu, gayrin akdi risk yönünden kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceğini, müvekkili alacaklı bankanın icra takibinde kötü niyetinin bulunmadığını, zaten bu talebinde likit olmayan bir alacak niteliğinde olduğunu, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Genel Kredi sözleşmesi sebebiyle müvekkilinin sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, çünkü geçerli bir kefaletinin bulunmadığını, bu yönde itirazları dinlenilmeksizin davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin asıl kredi borçlusu şirketteki ortaklığından 2015 yılında ayrıldığını, devirden sonraki şirket borçlarından sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, dava konusu borcun teminatı olarak rehin, ipotek verilip verilmediğinini araştırılmadığını, İİK 45.maddesi uyarınca ipotek kapsamına kalan borç için öncelikle rehin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması gerektiğinin müvekkili hakkında icra takibinin başlatılmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin faiz ve faiz oranına itirazının yeterince değerlendirilmediğini, müvekkilinin tacir olmaması sebebiyle sözleşmede belirtilen alanlarda faiz talep edilmesinin de mümkün olmayacağını, ayrıca sözleşmede yer almadığı halde birleşik faiz talep edilmesinin de mümkün olmayacağını, müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, alacağın yargılamayı gerektirdiğini, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Kefalet sözleşmesi, somut olaya uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 483. ilâ 503. maddeleri (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581. ilâ 603. maddeleri) arasında düzenlenmiştir.
Kefalet sözleşmesiyle kefil, asıl borçlunun borcunu ödememesi durumda, söz konusu borçtan şahsen sorumlu olacağını taahhüt etmektedir (Aral, Fahrettin: Borçlar Hukuku -Özel Borç İlişkileri, 7. b., Ankara 2007, s. 437). Daha açık bir anlatımla bu sözleşme ile kefil, borçlunun asıl borcu ifa edememesi riskini üzerine almış olur.
Kefalet BK’nın 483. maddesinde; “Kefalet, bir akittir ki onunla bir kimse, borçlunun akdettiği borcun edasını temin etmeği alacaklıya karşı taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
Kefaletin türleri ise BK’nın 486 vd. maddelerinde düzenlenmiş ve uyuşmazlık konusu müteselsil kefaletle ilgili olarak da 487. maddesi; “Kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhde etmiş ise alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebilir” hükmünü içermektedir.
Ayrıca, BK’nın 484. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin bu sözleşmede sorumlu olacağı miktarın gösterilmesine bağlıdır. 6098 sayılı TBK’nın 583/1. maddesi gereğince ise kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve ayrıca kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin kefilin kendi el yazısıyla yazılmasına bağlı olacağı düzenlenmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, aldırılan bilirkişi raporunun davaya ve takibe konu borcun hangi krediden kaynaklandığı, davacının bu kredi sözleşmesine kefil olup olmadığını, varsa kefaletinin geçerliliğinin bulunup bulunmadığı ile talep edilen faizin yerin deliğine dair bilimsel verilere uygun hüküm kurmaya ve yargı denetimine elverişli nitelikte olmamasına rağmen İlk Derece Mahkemesince yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilip davalının savunmaları tartışılıp değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuş olup, davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Öte yandan, kabule göre de gayri nakdi çek talebi yönünden ret kararı verilmesi durumunda kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceği ve davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği hususları gözetilmeksizin icra inkar tazminatına ve nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalı olmuş olup, davacı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin İlk Derece Mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİnin 25/06/2020 tarih ve …. Esas …. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİne GÖNDERİLMESİNE,
4-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar harcının davacıya İADESİNE,
5-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 447,20 TL nispi istinaf karar harcının davalıya İADESİNE,
5-Davacı ve Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesinde yapılacak yargılama sonucunda dikkate ALINMASINA,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince ilgiliye İADESİNE,
8-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve HMK’nın 353/1-a. maddesince kesin olarak karar verildi.28/09/2022