Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1962 E. 2022/829 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 05/10/2020
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 24/05/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı … şirketinden tedarik edip davalıya satıp teslim ettiği mallar dolayısı ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin satıp teslim ettiği mallar için 27/06/2018 tarihli … nolu 7.145,80 TL bedelli, 17/05/2018 tarihli … nolu 21.598,72 TL bedelli, 13/04/2018 tarihli … nolu 177,00 TL bedelli, 13/02/2018 tarihli … nolu 368,93 TL bedelli, 10/02/2018 tarihli … nolu 8.312,03 TL bedelli faturalar düzenlediğini, bu faturalara bağlı toplam 30.342,73 TL alacağı için genel haciz yoluyla icra takibine giriştiğini, davalının takibe itiraz ettiğini belir- terek dava dilekçesi ekinde eklediği 21.598,72 TL bedelli 7.145,80 TL bedelli, 8.312,03 TL bedelli irsaliyeli faturalar yönünden bakiye alacağının kaldığını belirterek takip konusu alacağın, 26.217,66.TL si yönünden itirazın iptaline ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, müvekkilinin tacir olmadığı için davaya bakmaya görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacı ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, yetkili mahkemenin Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, fatura muhteviyatlarının müvekkiline teslim edilmediğini, davacının iddiasının aksine … kargo ile gönderilenin fatura değil yalnızca alüminyum profil ürünlerinin katalog ve broşürleri oldu- ğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporlarına göre takip dayanağı irsaliyeli faturalardan yalnızca 17/05/2018 tarihli … seri nolu 21.598,72 TL bedelli sevk irsaliyesi davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacının irsaliye muhteviyatı malların üreticisi … tarafından davalıya gönderildiğini belirtmekte olup … ’a yazılan müzekkerede de bu malların … isimli kişiye teslim edildiği ambar teslim fişinden anlaşıldığı, ambar teslim fişinde ayrıca malı teslim alacak olanın … olarak belirtildiği de görüldüğü, adresin ise “… Mah., … Sokak No:… ” olduğu, bu adresin davacı tarafından davalı adına düzenlenen dava konusu irsaliyeli faturadaki ve … kargo fişindeki (içeriğinde davalının katalog ve broşür olduğunu belirttiği) davalı adresiyle aynı olduğu, davalı defterlerinde geçen davacının düzenlediği diğer bir kısım faturada da bu adres davalı adresi olarak belirtildiği, hükme esas alınan bilirkişi … ’in raporuna göre davacının bu fatura dışındaki dayanak faturalardan dolayı davalıdan olan alacak miktarı 4.618,94 TL olduğunun belirtildiği, mahkemece bu fatura konusu malın teslim edildiği kabul edildiğinden bu miktara fatura bedeli 21.598,72 TL eklendiğinde davacının davalıdan olan alacak miktarının 26.217,66 TL olduğunun anlaşıldığı gerekçeleriyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin tacir olmaması nedeniyle öncelikle görevsizlik kararı verilerek dosyanın asliye hukuk mahkemelerine gönderilmesi gerekirken, esas hakkında karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, yetkili mahkemelerin Kayseri mahkemeleri olduğunu, davacı tarafça faturalar ve fatura konusu malların teslim edilmediğini, faturalara konu malların müvekkiline teslim edildiği hususunun yazılı olarak ispat edilemediğini, mahkemece yorum yoluyla teslim iddiasına itibar edildiğini istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacının yaptığı takip 5 adet faturaya dayalı olup, vaki itiraz üzerine duran takibin devamı için eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.
Davacının şirket olup tacir olduğu, davalının ise dosyadaki mevcut belgelere göre işletme hesabı defteri tuttuğu anlaşılmaktadır. Davalının görev ve yetki itirazı bulunmaktadır.
Bilirkişi …’in düzenlemiş olduğu raporla 17/05/2018 tarihli … sıra numaralı 21.598,72 TL bedelli fatura dışındaki diğer faturaların davalının ticari defterinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Davalı ile davacı arasında akdi ilişkinin olduğu anlaşılmakla, TBK’nın 89/1. maddesi gereğince davacının yerleşim yeri icra dairesi ve mahkemelerinin yetkili olduğu dolayısıyla davalının yetki itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Göreve itiraz konusunda ise, uyuşmazlığın çözümünde davalının tacir olup olmamasına göre, davaya bakma konusunda mahkemenin görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Zira tarafların tacir olup olmamasına göre görevli mahkeme ile birlikte uygulanacak hükümler farklılık göstermektedir. Somut uyuşmazlıkta mahkemece davalı yanın gerçek kişi olup işletme defteri tutmasına rağmen, esnaf sınırını aşan faaliyette bulunup, tacir olup olmadığı konusunda herhangi bir araştırma yapılmadığı görülmüştür.
Ticaret Mahkemelerinin görevi TTK’nın 5.maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1.bendinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, öğretide benimsenen görüşe göre de ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
Ticari işletme, TTK’nın 11/1.maddesindeki tanıma göre; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Esnaf işletmesi ile ticari işletme arasındaki sınırın ise Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kararname ile belirleneceği hükme bağlanmıştır. Görüleceği üzere ticari işletmenin unsurları; esnaf işletmesi için öngörülen sınırın üzerinde bir gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, devamlılık ve bağımsızlık olarak düzenlenmiştir. Buradaki faaliyet iktisadi faaliyet olup, amacı gelir elde etmektir. Kanunda ticari işletme için herhangi bir miktarda gelir değil, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşar düzeyde gelir sağlama amacı aranmıştır.
Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir. Yine TTK’nın 15. maddesinde de; “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre, bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da odaya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Bu itibarla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar nazara alınmak suretiyle davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti olup olmadığı, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirip gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişip erişmediği değerlendirilip, gerekirse bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davalının tacir-esnaf olduğunun kesin bir şekilde belirlenmesinden sonra işin esasına girişilmesi gerekmektedir.
Mahkemece hükme doğrudan etki edecek şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağından, mahkemece değinilen hususlarla ilgili inceleme ve değerlendirme yapılıp, gerekirse davalının tacir – esnaf olup olmadığı yönünde rapor alınması, davada tamamen farklı bir sonuca ulaşılabilecek ise delillerin ve taleplerin buna göre değerlendirilerek hüküm kurulması gerekmektedir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, istinaf nedeni olarak dayanılmasa dahi HMK’nın 355.maddesi gereğince re’sen istinaf incelemesi yapılması gereken bir husus olduğundan, istinaf başvurusunun bu gerekçelerle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemenin görevli olup olmadığı hususunda gerekli araştırmayı yaparak bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Kabule göre de, davalının defterinde kayıtlı olmayan 17/05/2018 tarihli … sıra numaralı 21.598,72 TL bedelli fatura ile ilgili olarak bu faturadaki malların teslimine ilişkin teslim alan kişinin davalının çalışanı olup olmadığı, bu kişinin daha önce mal teslim alıp almadığı dolayısıyla teslim alma hususundaki yetkisinin benimsenip benimsenmediğinin değerlendirilmemesi yerinde değildir.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan gerekçeyle kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı 05/10/2020 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 447,73 TL nispi istinaf karar harcının istem halinde davalıya İADESİNE,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesinde yapılacak yargılama sonucunda dikkate ALINMASINA,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince ilgiliye İADESİNE,
8-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve HMK’nın 353/1-a maddesince kesin olarak karar verildi.24/05/2022