Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1890 E. 2022/614 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/09/2020
DAVANIN KONUSU: Tespit(Kar Payı Dağıtılması İstemi)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 05/04/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; müvekkili davacının %25 hissesinin bulunduğu, kalan %75 hissesinin ise … adına kayıtlı olan … Şti.’nin halen Denizli’de varlığını sürdürdüğünü, ancak davacıya kar payı olarak uzun yıllar hiçbir ödeme yapılmadığını, davacının ısrarı ve talebi üzerine kısa bir dönem önce kendisine aylık 5.000,00 TL kar payı adı altında ödemeler yapıldığını, bu ödemelerin de üç ay öncesinde yani 2016 Mart ayından itibaren yine ödenmediğini, taraflar arasında İstanbul Bakırköy 1. Aile Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası uyarınca boşanma davasının görülmekte olduğunu, bu nedenle müvekkilinin mağduriyetinin daha da arttığını, hakkı olan kazanç ve şirket hakkındaki bilgilerden mahrum bırakıldığını, davalı şirketin taşınır ve taşınmaz mal varlığının dava dilekçesinde liste halinde açıklandığını, alanında uzman bilirkişiler tarafından yapılacak inceleme sonucunda hem şirketin tüm ayni ile birlikte gerçek değerinin hem de kar payı miktarının tespitinin yapılmasının gerektiğini, bu nedenlerle müvekkilinin davalı şirketten alacağı olan aylık net kar payının hissesi oranın düzenli olarak ve geriye dönük 5 yıllık olmak üzere yasal faiziyle birlikte ödenmesine, şirketin gerçek değerinin, tüm makine, menkul, gayrimenkul ve ayni ile tespitini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; davacı tarafın dava dilekçesinde -kabul anlamına gelmemekle birlikte- aylık 5.000,00 TL kar payı adı altında ödeme yapıldığından bahsedildiğini, dava dilekçesinde rakam telaffuz eden davacının geriye dönük beş yıllık alacak iddiasını hesaplayabilecek konumda olduğunu, bu bakımdan davacının davasını belirli alacak davası olarak yöneltmesi ve dava dilekçesinde harca esas değer belirtmesi gerektiğini, bu nedenle davanın öncelikle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini, davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, talep ettiği alacağın muaccel/talep edilebilir bir alacak da olmadığını, davacının talep hakkının zamanaşımına uğradığını, yerleşik yargıtay içtihatlarına göre kar payı dağıtımının yapılmayacağına dair ortaklar kurulu kararına muhalefet etmeyen ve ortaklar kurulu kararının verilmesinin akabinde bilançonun bu şekli ile onaylanmasından sonraki bir yıl içerisinde sessiz kalan ve uyuşmazlık çıkarmayan davacının kar payı istemli dava açma hakkının bulunmadığını, limited şirketlerde ortağın kar payı alacağının ortaklar kurulunun kar dağıtma kararıyla muacceliyet kazanacağını, davacının dava dilekçesinde belirttiği beş yıllık kar payı talep süresinin muaccel hale gelen kar payı alacaklarının talebi için öngörülen süre olduğunu, ancak bu süreden sonra 5 yıllık zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağını, davacının muaccel hale gelmeyen bir alacak için talepte bulunmasının hukuken mümkün olmadığını, ortaklık süresince kar payı dağıtılmamasına sessiz kalan davacının, şirketin diğer ortağı ve aynı zamanda eşi olan … ile aralarında görülmekte olan boşanma davası sırasında geçmişe dönük kar payı isteminde bulunmasının, davacı yanın kötü niyetin göstergesi olduğunu, davanın hisse değerinin tespitine ilişkin olmadığını, kar payının hisse değerine göre ödenen bir bedel olmadığını, bu nedenle de şirketin değerinin hesabına lüzum bulunmadığını, bu nedenlerle dava dilekçesinde dava değerinin belirtilmemesi, davanın hangi dava türü şeklinde açılmış olduğunun anlaşılmadığı; belirli, belirsiz, kısmi dava türlerinden biri olarak davanın açılmış kabul edilse dahi davanın dava şartından ve hukuki yarar yokluğundan reddine, dava esas yönünden de hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli bulunduğundan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, ” kar payı alacağı istemine ilişkindir. Davalı limited şirket olup, 6102 Sayılı TTK’nın 616/1. maddesinde genel kurulun devredilemez yetkileri sayılmış olup, maddenin (e) bendine buna göre yıl sonu finansal tabloları ile yıllık faaliyet raporunun onaylanması, kar payı hakkında karar verilmesi, kazanç paylarının belirlenmesi genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır. Genel kurul, kar dağıtımının ne zaman yapılacağı ve dağıtım şekli konusunda karar vermeye yetkili tek organ olup, mahkemece genel kurulun yerine geçilerek kar payı dağıtımına karar verilmesi mümkün olmayıp, kar payı dağıtılabilmesi için ortaklar genel kurulu kararı alınması gerektiği,mahkememizce yapılan yargılama sürecinde aldırılan bilirkişi raporlarında , davalı şirketin 2011 yılı karının dağıtılması veya dağıtılmaması ile ilgili herhangi bir genel kurul kararı tespit edilmediğini,2012-2013 yılları için Olağan Genel Kurulunda; Şirketin 2012-2013 yılları karlarının dağıtılmayıp, şirketin finansman ihtiyacının karşılanmasında kullanılmasına oy birliği ile karar verildiği, 2014 – 2015 yılları için 21/12/2016 tarihinde gerçekleştirilen Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağında kar dağıtımı ile ilgili herhangi bir karar alınmadığının tespit edilmesi karşısında TTK’nın 616/1-e maddesi gereğince davacının davasının reddine” şeklinde karar vermiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı Vekili İstinaf Dilekçesinde; ; TTK ‘nın 616/1-e bendinde kar payı hakkında karar verilmesinin genel kurulunun devredilmez yetkileri arasında olduğunun düzenlendiğini, 2011-2014-2015 yıllarına ait kar payı dağıtılmaması yönünde herhangi bir genel kurul kararı olmadığından davacının kar payını hak ettiğini bu hususun ilk derece mahkemesince tamamen göz ardı edildiğini, genel kurulun yerine geçerek dağıtılması gereken kar miktarının belirleyebilip belirleyemeceği hususunda mahkemenin yetkisini kabul etmenin en adil çözüm olduğunu, genel kurulun kanunla bağlı olup tahakkuk eden kar üzerinde dilediği gibi tasarruf yetkisine haiz olmadığını, genel kurulun tespit ettiği karı dağıtmakta keyfi şekilde kaçınamayacağını, ortakların da karın kanun hükümleri gereğince tespit ve dağıtılmasını da talep edebileceğini, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu, ilk derece mahkemesinin kendi içindeki çelişkili ifadelerini kabul etmelerinin mümkün olmadığını, dosyada mevcut heyet bilirkişi raporunun da haklı davalarını doğrular nitelikte tespitler içerdiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, kar payı dağıtılması istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 616/1-e maddesi gereğince limited şirketlerde kâr payı dağıtımı konusunda münhasır yetkili organ genel kuruldur. Bu yetki genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır. Limited şirketlerde şirketin kâr elde etmiş olması, kendiliğinden limited şirket ortağına kâr payı talep etme yetkisi vermeyecektir. Şirket ortaklarına kâr payı dağıtılabilmesi için, öncelikle ortaklara kâr payı dağıtılması yönünde ortaklar kurulunca bir kararın alınması gerekmektedir. Kâr payı, genel kurulda verilen dağıtım kararından sonra ortaklarca talep edilebilir hale gelir. Genel kurulda kâr payı dağıtımına ilişkin karar alınmadığı müddetçe kâr payı dağıtımının yapılması mümkün değildir. Genel kurul tarafından kâr payı dağıtılmamasına karar verilmesi halinde, genel kurul kararının iptali istemi ile dava açılması mümkün ise de, kâr payının tespiti ve ödenmesine yönelik olarak doğrudan dava açılması mümkün değildir.
Somut olayda ; davacının %25 hissesine sahip olduğu iki ortaklı limited şirketten geriye dönük olarak 5 yıllık süre için kar payı dağıtılması talep edilmiş ise de 2011 yılında kar payı dağıtılması ve dağıtılmaması yönünde herhangi bir genel kurul kararı alınmadığı, 2012-2013 yılları karlarının dağıtılmayıp şirketin finansman ihtiyacının karşılanmasında kullanılmasına oy birliği ile karar verildiği, 2014-2015 yılları için ise kar payı dağıtımı ile ilgili herhangi bir karar alınmadığı anlaşılmakla kar payı dağıtımına ilişkin alınan bir genel kurul kararı olmadan mahkemenin genel kurul yerine geçerek kâr payı dağıtımı konusunda karar vermesi hukuken mümkün olmadığından (Aynı yöndeki içtihat için bknz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/01/2021 tarih 2020/1377 E., 2021/495K. sayılı kararı) ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 9.873,96 TL harcın mahsubu ile kalan bakiye 9.793,26 TL istinaf karar harcının davacıya iadesine,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara tebliğine,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 05/04/2022