Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1867 E. 2022/1252 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 10/07/2020
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 17.10.2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili … A.Ş’nin banka müşterisi … İnş. San. ve Tic. Ltd.Şti firmasının imzalamış olduğu Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi, Taşıt Kredisi ve Rehin Sözleşmesi, Business Card Üyelik Sözleşmesi uyarınca, … Bankası Muratpaşa Şubesinden Ticari Nitelikli Kredi,Ticari Kredili Mevduat, Borçlu Cari Hesap Kredisi, Kredi Kartı, Pos Hesabı, Gayri Nakdi Çek Kredisi ve Teminat Mektubu kullandığını, davalılar … ve …’in tamamına, davalı … ‘in ises Taşıt Kredisi hariç diğer kredilere müştereken ve müteselsilen kefil olduğunu, ancak borçluların kredinin geri ödemesinde temerrüde düştüğünü, borçlunun kredi hesabı kat edildiğini ve borçlulara noter ihtarnameleri gönderilmek suretiyle ödemeye davet edildiklerini, ihzara rağmen borcun ödenmediğini, bu nedenle davalılar hakkında Antalya 12. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatıklarını, davalı borçluların takime, borca, faizine,,faiz oranına itiraz itirazlarına üzerine takibin durduğunu, davalıların itirazlarında yerinde olmadığını beyan ederek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALILARIN SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalılar … , … vekili, dava dilekçesinde geçen hususları kabul etmediklerini, öncelikle rehinle temin edilmiş bir alacağın mevzubahis olup, Yargıtay kararınca da öncelikle rehnin paraya çevrilmesinin gerektiğini, aynı ihtarla alacağın asıl borçlu ve kefillerden istenmesinin TBK.nun 586/1 maddesine uygun olmadığını, kefillerin kefalet limitlerinin de araştırılması gerektiğini, TBK da yer alan düzenlemelere göre kefaletin geçerliliği açısından elle yazılması gereken kefalet metni vs hususların “Boşluk doldurma şeklinde yapılmış olup, yasanın gerekçesinde öngörülen amacın dışına çıkıldığını bu nedenle geçersiz olduğunu, her kefilin sorumluğu olduğu miktarın ayrı ayrı belirlenmesi gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili; Davalı müvekkili ile diğer davalılar hakkında davacı Banka icra takibi başlattığını, ilamsız icra takibine davalı müvekkili adına itiraz ettiklerini, dava dilekçesinin davalı müvekkiline değil, vekiline tebliği gerektiğini, davalı müvekkili hakkında kefil olduğundan bahisle, asıl borçluya kullandırıldığı belirtilen kredi ve fer’ilerinden sorumlu olduğu gerekçesiyle hakkında ilamsız icra takibi başlatılmış ise de, davacı bankanın alacağı için asıl borçlu şirket gayrimenkul teminatı gösterdiğini, söz konusu taşınmazları paraya dönüştürmeyen ve elinde tutan bankanın diğer yandan ekonomik zorluğa düşürdüğü muhataplar hakkında takip başlattığını, oysa taşınmaz teminatı alacağı fazlası ile karşılayacak değerde olduğunu, davalı müvekkilinin 01.04.2013 tarihli imzası ile 11.000,00 TL ye kefil olduğunu, 24.04.2013 tarihinde 206.000 USD tutarlı miktara kefil olmasını gerektirir bir durum olmadığını, bu miktara kefalet iradesinin olmadığını, davacı bankanın lehine kullanmaya çalıştığı, söz konusu kefalet beyanı kısmında yer alan 206.000,00 USD rakamı ve tarihte tahrifat olduğunu, önceden matbu hazırlanmış evrakın kullanılmaya çalıştığını, yazı karakterleri de çok küçük yazılarak okunanın, içeriğini anlamanın güçleştirildiğinin görüldüğünü, yazı karakterinin asgari 12 punto olması gerektiğini, değinilen kısımda ise yazı karakterinin muhtemelen 7 yada 8 punto büyüklüğünde olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olup olmadığını ayrıca tartışma hakkını saklı tuttuklarını, müvekkiline ait olduğu düşünülse bile dayanılan sözleşme şekli yönünden usul ve yasaya aykırı olup içeriği ve sonuçları ile ilgili müvekkilinin aydınlatılmadığı gibi yeterince incelenmesine ve anlaşılabilir olmasına da imkan verilmemmiş olmasından dolayı müvekkili yönünden geçersiz olduğunu, geçersiz belgeye istinaden alacak talebinde bulunulamayacağını, davaya konu borçtan davalı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, takibe ve davaya konu edilen 275.000,00 TL alacağın diğer kefiller ve asıl borçluya son limit artırımı 210.000 SUD kapsamında sağlanan krediden kaynaklandığını, oysa değinilen limit artırımının davalı müvekkili yönünden geçersiz olduğunu, bu nedenlerle borçlu olmadığının kabulüne, davalı müvekkili yönünden davanın reddine, aksi söz konusu olsa bile ilk imzaladığı, kendi el yazısının içeren ve kabulünde olan sadece azami 11.000,00 TL yönünden sorumlu olduğunun kabulüne, aşan kısmı ilişkin dava ve talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı banka … /Antayla Ticari Şubesi ile dava dışı asıl kredi lehdarı …Ltd.Şti arasında 13.04.2013 tarihli 206.000,00 USD limitli genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşme limitinin 27.01.2014-20.03.2014 ve 05.11.2014 tarihlerinde artırıldığı, davalı …’in 24.04.2013 tarihli 206.000,00 USD ve 20.03.2014 tarihli 416.000,00 USD limit dahlinde, diğer davalıların ise toplam 517.000,00 USD limit dahilinde müteselsil kefil imzalarının bulunduğu, davalı …’nin limit artırımı yapılan 20.03.2014 tarihli kefaletinde eşi …’in rızasını gösterir imzasının alınmadığı,dolayısı ile BK 584.maddesi uyarınca limit artırımı için yapılan bu sözleşmenin davalı … yönünden hukuken geçersiz olduğu, taraflar arasında bila tarih imzalanan 60.000,00 TL limitli taşıt kredisi ve rehin sözleşmesine davalılar … ve …’ın müteselsil kefil imzaları bulunmakla birlikte, kafelet tarihinin sözleşme ve kefalet sözleşmesinde yazılı olmaması nedeniyle BK 583.maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin hukuken geçersiz olduğu, taraflar arasında bila tarih düzenlenen business kart üyelek sözleşmesine davalıların 01.04.2013 tarihinde her biri ayrı ayrı 11.000,00 TL üzerinden müteselsil kefil oldukları ve bu sözleşmenin BK.583.maddesi uyarınca hukuken geçerli olduğu, davacı bankanın dava dışı asıl kredi lehdarı şirkete belirtilen bu sözleşmeler çerçevesinde açtığı ve kullandırdığı kredilerin takip ve dava konusu edildiği, davacı bankanın 29.12.2015 tarihli ihtarname ile , BCH-Taksitli Ticari Kredi-KMH-Şirke Kredi Kartı-Üye İş Yeri Pos-Teminat Mektubu Kredilerine konu borçlarının 28.12.2015 tarihi itibariyle kat edilerek muaccel hale geldiği, fer’ileri ile birlikte toplam 327.587,61 TL nin 7 gün içinde ödenmesi ve ayrıca 60.000,00 TL tutarındaki mer’i teminat mektubu tutarının 7 gün içinde depo edilmesi, ….çek yasal yükümlülük tutarı olan 14.440,00 TL nin 7 gün içinde depo edilmesi…ihtarının noter kanalıyla yapıldığı, tebligatların davalılar … ve …’a ait olanların 04.01.2016 tarihinde muhtara bırakıldığı, …’ye çıkartılın tebligatın adreste tanınmadığından bahisle 30.12.2015 tarihinde çıkış merciine iade edildiği, dolayısı ile … ve …’ün 12.01.2016, davalı …’nin 07.01.2016 tarihinde temmerrüde düştüklerinin kabul edilmesi gerektiği, davacı bankanın takip talebinde yer alan POS kullanımından kaynaklı alacak kalemine ilişkin ticari kredi sözleşmesinde hiç bir hüküm bulunmadığı, dolayısı ile davalı kefillerin bu alacak kaleminden sorumlu tutulamayacakları, yine davalı kefillerin sorumlu oldukları Genel Nakdi ve Gayrı Nakdi Kredi Sözleşmesinde çeklere ilişkin sorumluluktan kaynaklı depo talebi için ödemekle yükümlü oldukları garanti tutarının yer almadığı, bu nedenle davalı kefillerin çek garanti tutarından da sorumlu olmadıkları, davacının dava dışı şirkete yukarıda belirtilen sözleşmeler çerçevesinde; …-…-… numaralı borçlu cari hesep şeklinde krediler ( toplam ana para= 195.096,00 TL) kullandırdığı, yine 5.000,00 TL limitli … numaralı ve 20.000,00 Tl limitli … numaralı ticari kredili mevduat hesabı tanımladığı, Business Kart Üyelik Sözleşmesinden kaynaklı 10.000,00 TL limitmi kredi kartı tahsis edildiği, gayri nakdi kredi türü olan teminat mektubu kredisinden kaynaklı mektup bedellerinin depo edilmesi talebinin sözleşmeye dayandığı, taraflar arasındaki Genel Nakdi ve Gayrı Nakdi Kredi Sözleşmesi’nin 10.5 maddesi uyarınca dava dışı şirkete kullandırılan borçlu cari hesap kredilerinin %16 akdi faizle işlem gördüğü, borçlu cari hesap şeklinde çalışan ticari kredi kartı ve kredi mevduat hesabına da %24.24 oranı ile akdi faiz uygulandığı dikkate alındığında kredili mevduat hesabı ve ticari kredi kartından kaynaklanan alacağa talep uyarınca %30,24 oranında, cari hesap kredisi borcundan kaynaklanan alacağa %48,48 oranında temerrüt faizi uygulanması ve faiz üzerinden %5 oranında BSMV uygulanması gerektiği, davalıların belirtilen bu esasları doğrultusunda sorumluluk miktarlarının belirlenmesine ilişkin olarak; Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkmesi aracılığıyla alınan kök ve ekraporlara itibar edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Karara karşı, davacı ve davali … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin …’in Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi sözleşmesindeki kefalet rakamını hatalı olarak 206.000,00-TL olarak belirlediğini, 20.03.2014 tarihinde yapılan 210.000,00-TL’lik artırımını dikkate almadığını, davalı …’in kefalet limitinin artırım tarihinde firmanın ortağı olduğunu, kefalet rakamına ilişkin mahkeme değerlendirmesinin hatalı olduğunu, yerel mahkeme davalılar … ve … ’in imza ettiği Taşıt Kredisi Sözleşmesinde kefalet tarihinin belirtilmediğini, bu nedenle kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını, dolayısıyla kefiller … ve … ’in ticari taşıt kredisinden sorumlu olmadığını belirttiğini, sözleşmenin geçerliliğinin bilirkişi tarafından da kabul edildiğini, dava dışı firmaya şirket ortağı ve müdürü olan davalıların kefaletlerinin de dikkate alınarak kredi tahsis edildiğini, bu halde şirket ortağı ve müdürü olan davalıların kefalet sözleşmesinin şekle aykırılığını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, müvekkili banka tarafından dava dışı firmaya kullandırılan kredilerden firma ortağı olan davalı kefillerin yarar sağladığını, davalı kefillerin alınan kredi dolayısıyla ortaya çıkan yararları elde ettikten sonra ve kredinin açılmasında kendi kefaletlerinin etkili olduğunu bilmelerine rağmen şekle aykırılığa dayanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, takipte uygulanacak temerrüt faizine ilişkin olarak uygulanması gereken temerrüt faiz oranının %54 olduğunu, hükmün infazının sorun yaratacak şekilde olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı bankadan kullanılan krediye davalı müvekkilinin kısmen, diğer davalıların ise tamamen kefil olduğunu, borcun ödenmediğini, ihtar gönderilerek takip başlatıldığını, yapılan itiraz neticesinde söz konusu davanın açıldığını, davanın davalı müvekkili yönünden tamamen reddi gerekirken kısmen kabulüne verilmemesinin gerektiğini, davanın usulüne uygun ikame edilmediğini, savunma hakkının kısıtlandığını, asıl borçlunun davada taraf olarak gösterilmeden borcun tespitinin mümkün olmayacağını, davacının takip dosyasına takip dayanağı belgeleri eklemediğini, davalı müvekkiline tebliğ ettirmediği için davalı müvekkilinin itirazında haklı olduğunu, kredi sözleşmelerinin asıllarının getirtilmeden dosyanın bilirkişiye verildiğini, ilk kredi sözleşmesinde yer alan 11.000,00 TL’ye kefil olduğunu kabul ettiğini, limit arttırımında olan imzayı kabul etmediğini ayrıca eş rızasınında olmadığını, belge asıllarının getirtilmediğini, belge aslı ibraz edilince beyanda bulunacağını, belge asılları getirtilmeden imzaya itiraz eden müvekkilinin imza itirazı ile ilgili tereddütlerinin giderilmediğini, yasal hakkının kısıtlandığını, bilirkişi raporuna yapılan itirazlarının dikkate alınmadığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı banka, dava dışı borçlu … Ltd. Şti. ile imzalamış olduğu sözleşmeler uyarınca ödenmeyen kredi borçları için davalı kefillere karşı takibe geçmiş, vaki itiraz üzerine duran takibin devamı için eldeki itirazın iptali davasını açmıştır.
Yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı … vekili ile davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İcra takibine maruz kalan borçlunun vekili marifetiyle takibe itiraz etmesi halinde açılacak itirazın iptali davasında dava dilekçesinin davalı asile tebliğ edilmesi gerektiği 03/06/2022 gün ve … esas sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı ile kabul edilmiştir.
1-Mahkemece “davalıların icra takip dosyasına sundukları itiraz dilekçesinde borca, faizeve takibe itiraz ettikleri, davalı … tarafından İİK 62/5 maddesi uyarınca takibin müstenidi olan kredi sözleşmesi altındaki imzalara ayrıca ve açıkça itiraz etmediği, dolayısı ile belge altındaki imzaların ikrar edilmiş sayıldığı kabul edilmiş ve bu yönde bir bilirkişi incelemesi yapma gereği duyulmadığı” gerekçesiyle imza yönünden gerekli araştırma ve inceleme yapılmamış ise de, mahkemenin kabulündeki bu gerekçenin itirazın kaldırılması davaları için geçerli olup itirazın iptali davasında uygulanması mümkün değildir. İcra takibinde imzaya itiraz edilmese bile itirazın iptali davasında imza yönünden itirazda bulunulabilecektir. Bu nedenle, imzaya itiraz yönünden davalı …’in usulüne uygun şekilde isticvabı ile sonucuna göre imzaları açıkça inkar edilen belgeler yönünden imza incelemesi yapılması gerekirken bu işlemin yapılmaması usul ve yasaya uygun değildir.
2-TBK’nın 584. Maddesinde “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
(Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz” düzenlemesi yer almıştır.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’in dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı ve müdürü olduğunu beyanla, Ticaret Sicil Gazetesi örneğini sunmuştur.
Eş rızası yönünden TBK’nın 584/3. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca sözleşme ve kefaletin imzalandığı tarihte davalının dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı veya müdürü olup olmadığı ile TBK’nın 584/3. maddesi gereğince eş rızası gerekip gerekmediği konusunda gerekli ve yeterli inceleme yapılmadan 24/04/2013 tarihli, 20/03/2014 tarihli sözleşmeler ile limit arttırımına ilişkin sözleşmede eş rızası olmadığı gerekçesiyle davalı … yönünden hukuken geçersiz olduğu şeklinde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
3-Davalı … dava dışı asıl borçlu şirket ile imzalanan sözleşmelerin kefili olup, düzenlenen kat ihtarı kendisine tebliğ edilmemiştir. Takip talebine ilişkin harç 15.01.2016 tarihinde yatırılmıştır.
İİK. m. 68/b, “Borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden on beş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm uyarınca yeni adresin bildirilmemesi halinde, kredi borçlusu/borçlularının kredi sözleşmesinde gösterilen adresine hesap özeti tebliğ edilememiş olsa bile tebliğ edilmiş sayılması gerekir. Ancak bu hükmün kredi sözleşmesinin kefilleri bakımından uygulanma olasılığı bulunmadığından davalı kefil, takiple birlikte temerrüde düşmüş olup bilirkişi raporundaki bu yöne ilişen farklı tespit doğru değildir. (Y. 19. HD. 2017/3945 E. 2019/866 K. Sayılı İlamı)
Buna göre;
Kat ihtarı kendisine tebliğ edilemeyen davalı …’in takip tarihi itibariyle temerrütte düştüğünün gözetilmemesi yerinde değildir.
4-Davalılar yönünden kabul ve ret miktarları farklı olduğu halde ve ayrıca davalının kabulünde olduğu miktar da gözetilerek davalının sorumlu olduğu yargılama gideri vekalet ücretinin hesaplanması gerekirken bu hususa uyulmaması ve infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.
5-Yapılması gereken, açıklanan husus ve eksiklikler giderildikten sonra oluşacak duruma göre, taraflar arasında düzenlenen ve çekişmesiz olduğu kabul edilecek sözleşmelere göre, konusunda uzman bir başka üç kişilik bilirkişi kurulundan,bilirkişi raporları arasında çelişki de giderilerek, iddia, savunma ve itirazları karşılayan, bankacılık uygulamaları, TCMB tebliğleri ve sözleşme hükümleri de gözetilerek ayrıntılı gerekçeli denetime elverişli usul ve yasaya uygun rapor alınarak yargılamaya devamla esas hakkında karar vermektir.
Sonuç olarak, davacı ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun sair istinaf sebeplere incelenmeksizin açıklanın gerekçelerle esastan kabulü ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı … vekilinin İlk Derece Mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/07/2020 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesince davacıya İADESİNE,
5-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davalı … tarafından peşin olarak yatırılan 3.675,50 TL nispi istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesince davalı …’e İADESİNE,
5-Davacı ve davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesinde yapılacak yargılama sonucunda dikkate ALINMASINA,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı ve davalı … lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince ilgiliye İADESİNE,
8-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve HMK’nın 353/1-a. maddesince kesin olarak karar verildi.30/09/2022