Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1783 E. 2022/474 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/07/2020
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 16/03/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı ile davacının kızı arasında Antalya 6.Noterliği’nin 10.09.2002 tarih ve … yevmiye sayılı şirket ana sözleşmesi ile “…Şti.” adlı şirketi kurulduğunu, Şirketin sermayesinin 10.000-TL olan sermayesinin %95’lik kısmının davalıya, %5’lik kısmının davacının kızına ait olacağını, davacının kızının 11.09.2002 tarihinden itibaren 5 yıl süre ile şirketin münferiden temsile yetkili müdürü olarak görev yapacağının kararlaştırıldığını, ancak, aradan geçen zaman içerisinde, şirketin yetkilisi gözüken davacının kızının şirketin işlerini yönetmede ihmalkar davranması, şirketin diğer ortağı davalıya bilgi vermemesi, şirketin SGK ve Vergi Dairesi’ne olan borçlarının ödenmemesi nedeniyle, davalı tarafından arkadaşı olan davacıya müracaat edildiğini, şirketin kapanması hususunda yardım istediğini, buna istinaden şirketin fesih ve tasfiyesi talepli dava açıldığını, davanın yargılaması sırasında, alınan 17.08.2006 tarihli bilirkişi raporunda, şirketin müdürünün davacının kızı olan … olduğu, şirketin 2006 yılından itibaren zarar eder hale geldiği, şirketin 3.239,03-TL vergi borcunun, 15.851,50-TL SGK prim borcunun bulunduğu, ayrıca şirket personeline borcunun bulunduğunun belirlendiğini, yapılan yargılama sonucunda Antalya 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E., … K. Sayılı 21.03.2008 tarihli ilamı ile şirketin feshine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, tasfiye kararından sonra yapılacak işlemler, mahkemece atanan tasfiye memuruna ödenecek ücretler, yatırılması gereken kamu borçlarının ödenememesi nedeniyle şirketin tasfiyesinin yapılamadığını, söz konusu şirket hakkında Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından 30.09.2014 tarihinde re’sen terkin kararı alındığını, 2015 yılına gelindiğinde davalının davacının kızıyla ortağı olduğu şirketin 2014 yılında ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliğinin sona erdiğini davacıdan gizleyerek, kızıyla ortak şirket kurmak işine kendisini davacının soktuğunu, kızının yaptığı hatalar nedeniyle zarara uğradığını her fırsatta söyleyerek, şirketin ödenmeyen ve ödenmesi gereken borçlarının olduğunu, bu borçları kendisinin ödeyeceğine hile ve gizleme yoluyla inandırıp davacının iradesini fesada uğratmak suretiyle davalı ile geçmişten gelen hukukuna güvenip inanan davacıya, bir adet boş senedi yalnızca ismini yazdırıp imzalattığını, davalının bu suretle tanzim tarihi, vade tarihi, lehtarı, tutarı ödeme yeri olmayan imzalı boş senedi ele geçirdiğini ve davacıyı aldatmak yoluyla elinden boş senet alarak dolandırdığını, bu duruma mali müşavir …’in tanık olduğunu, davalının senedi 25.02.2015 tanzim tarihli, 25.03.2015 vade tarihli, 105.500-TL bedelli olarak doldurduğunu, ve Kuşadası 1.İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası ile 22.03.2016 tarihinde icra takibine giriştiğini, bu takibe yetki itirazında bulunmaları üzerine kabul edilerek Antalya 5.İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile takibin devam ettiğini, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarını, davalının eyleminin dolandırıcılık suçunu teşkil ettiğinin açık olduğunu, davalının ortağı olduğu şirket nedeniyle sorumlu olduğunu iddia ettiği bir borç olduğunu ve bu borcu ödediğini ispat etmek zorunda olduğundan, irade fesadı ile imzalatılan senede dayanarak alacak talebinde bulunduğunu ileri sürerek takibe konu bono hakkında borçlu olmadıklarının tespiti ile icra takibine konu bononun iptalini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, açılan davanın asılsız iddialara dayatıldığını ve gerçeklere tamamen aykırı, zaman kazanmaya yönelik olduğunu, dava konusu senedin 22/03/2016 tarihinde icraya konulduğunu ve takipten 2,5 yıldan sonra bu davanın açıldığını, açılış sebebinin senedin karşılıksız olduğu değil davacının borcunu ödememek olduğunu, davalının senedi vadesinden 1 yıl sonra icraya koyduğunu, bunun sebebinin de davacının davalıya Beypazarındaki yerimi satılığa çıkardım, 1.000,000 TL istiyorum satılsın sana olan senet borcumu hemen ödeyeceğim diyerek oyalaması olduğunu, davacının senette yazılı miktarı icra takibinden çok önce bildiğini ve sözde ödemek için çabaladığını, davacının bu konudaki konuşmasını ve kendi sesinin kayda alındığını ve CD kayıtlarının sabit olduğunu, davacının kızının sözde %5 ortalık payı ile kurulan şirkette müvekkilinin %95 payı olduğu ve adı geçen şirketin borcu ile ilgili olduğu iddilarını kabul etmediklerini, hiçbir hakkı ve borcun bulunmadığını, senedin tüm unsurlarının yazıldığını ve bu hali ile müvekkiline teslim edildiğini, davacının devlete ve SGK kurumuna olan borçlarından kurtulmaya çalıştığını, aynı yolla davalıyı da dolandırmaya çalıştığını, açığa imza atmak sureti ile senet bono vb. imzalanmasının senedin geçersiz olması demek olmadığını, boş senede imza atmanın inanç sözleşmesinin asli unsurlarından olduğunu ve davacının bunun sorumluluğunu bilebilecek birisi olduğunu, davacının müvekkiline ait kendisindeki diğer bazı paralarını iade etmekte ihmalkar davrandığını, davacının verdiği senede karşı tüm iddia ve iftiralarının asılsız ve yazılı belge ile ispata muhtaç olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, şirkette %95 pay sahibinin davalı, %5 pay sahibinin ise davacının kızı olduğunu, şirket kayıtları ve alınan bilirkişi raporundan anlaşılmış, senedin tanzim tarihi itibariyle şirket ortaklarının şirket borçlarından sorumlu oldukları miktarın tespiti hususunda düzenlenen bilirkişi raporu esas alınarak mahkememizce davacının takibe dayanak bono yönünden kızının şirket borçlarından sorumlu olduğu tutarla sınırlı olmak üzere borçlu olduğu gerekçeleri ile borç miktarından fazla tanzim edilen senet yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kambiyo senedin temel borç ilişkisinden bağımsız borç ihtar niteliğinde olduğunu, davacı taraf hile iddiasını ispat edemediğini, davacının borçlu olduğunu bizzat ikrar ettiğini, ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava,menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf takip konusu bononun hile ile alındığını istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.
Kambiyo senetlerinden olan bono arkasındaki temel ilişkiden bağımsız soyut, borç ikrarı içeren belgelerdendir.
Davalı taraf dava konusu bononun davacının borcu nedeni ile düzenlendiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince tanık beyanlarına dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi isabetli değildir. Her iki tarafın tanık listesinde yer alan … mahkemedeki beyanında tarafların karşılıklı olarak görüştüklerini ve borç miktarında mutabık kaldıklarını takip konusu bononun davacı tarafından davalıya verildiğini beyan etmiştir. Borçlunun imzasını içeren boş bonolar hukuken geçerlidir. İlk derece mahkemesince hile olgusunu ispat etmeyecek nitelikte tanık beyanlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş olup davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince esastan kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİnin 14/07/2020 tarih ve … Esas, … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
3-a-Davanın REDDİNE
b- Yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatının REDDİNE,
c-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 1.801,68 TL harcın mahsubu ile bakiye ‭1.720,98‬ TL harcın davacıya iadesine,
d-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
e-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin istek halinde iadesine,
f-Taraflarca dosyaya yatırılan gider avansından dosyada kalan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran taraflara İADESİNE,
g-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca red oranınca hesaplanan 13.972,50 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
4-İstinaf incelemesi yönünden;
a-Davalının istinaf başvurusu kabul edildiğinden 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin alınan 1.752,00 TL nispi istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
b-Davalı tarafından istinaf incelemesi için yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 30,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 178,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d-Davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
5-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi. 16/03/2022