Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1750 E. 2022/444 K. 14.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
DAVANIN KONUSU: Tazminat
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 14/03/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davacı sigortalayan şirket … ile dava dışı …. , …. , …/ALMANYA’da bulunan tur operatörü arasında tur operatörü ile seyahat eden kişilerin seyahat esnasında oluşacak tüm olumsuzluklar ve seyahat risklerine dair mali sorumluluk sigorta poliçesi düzenlendiğini, tur operatörü ile de davalılar arasında tahsis sözleşmesi bulunduğunu, bu çerçevede …. 55, 30851 …./ ALMANYA adresinde mukim dava dışı bayan …, 08/05/2012 tarihli sözleşme ile 04/07/2012 tarihinden 11/07/2012 tarihine kadar … rezervasyon numarası tur operatörü ile ülkemize seyahat giderlerinin 1.224,00 Euro olmak üzere tatile geldiğini, bayan …. 04/07/2012 tarihinde davalı ….oteline ulaştıktan üç saat sonra davalı …. Otel plajında duş almaya gittiğini, duş bölgesindeki kaplama ahşaptan ibaret olup ahşabın daimi olarak su alması sonucu suyu tamamen emmiş ve bunun sonucu olarak yumuşak bir sabun haline gelmesi nedeniyle bayan …. ayağı kayarak ağır şekilde el bileği de dahil olmak üzere sol ön kolunun üzerine devrilerek distal ön kol kırığına maruz kaldığını ve ayrıca orada bulunan el bileği kemiklerinin parçalara ayrıldığını, distal ön kol el ve el bileği bölgesinde aniden sert bir şişme ve çok şiddetli acı çekmesi sonucu bayan …. bir ambulans ile hastaneye nakledilerek ameliyatta ön koluna fiksatör yerleştirilerek kolun alçı ile dinginleştirildiğini, bayan …. Almanya’ya geri döndükten sonra vakit geçirmeksizin ortopedi de tedaviye başlandığını, ortopedi doktorunun Bayan …. el bileklerinin çoklu fragmanlarına ayrılması ve ön kol kemiğinin çarpık durmasından dolayı revizyon ameliyatının acilen yapılması gerekli olduğundan ve aksi takdirde şu anki durumdaki el bileği tamamen sertleşebileceğinden dolayı …. Tıp Fakültesine sevk edildiğini ve revizyon ameliyatı …. Tıp fakültesi tarafından 13/07/2012 tarihinde gerçekleştirildiğini, 04/02/2013 tarihli uzman hekim raporunda Antalya’da konulan fiksatör sökülerek, ön kol düz olarak sabitleştirildiğini ve çoklu fragmanlı el bilek kemiklerine plaka osteosentetik tedavi uygulandığını, bu kaza sonucu bayan … kalıcı ve vücut bütünlüğünde yetersizlik, kısıtlılık ve azalma sonuçları oluşturduğunu, Bayan …. avukatları …. Asliye Mahkemesine 28/09/2012 tarihinde tur operatörüne karşın maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, müvekkili şirket ile bayan …. vekil avukatları 10/10/2013 tarihinde …. Asliye Mahkemesinde 17.000 Euro’ya sulh olduklarını, müvekkilinin 02/10/2013 tarih itibariyle 17.000 Euro maddi ve manevi tazminat, avukatlık ücreti ve mahkeme giderleri ile birlikte toplamda 18.364,96 Euro ödeme yaptığını, 02/10/2013 tarihli müvekkili şirketin e-mail 31/01/2014 ve 07/07/2014 tarihinde müvekkili şirketin ödediği meblağı, davalılara ihtarname tebliğ ederek talep ettiğini, davalıların ise müvekkili şirketin talebini reddettiğini, bu vakanın sorumluluğunun davalılara ait bulunduğunu belirterek, halefiyet ve rücu hakkından doğan ve müvekkili şirketçe sigortalısına ödenen 18.364,96 Euro temerrüt tarihi olan 04/07/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan rücuen tahsiline ve müvekkili şirketin fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla alınarak davacı müvekkili şirkete ödenmesine mahkeme masrafları ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, davayı kabul etmemekle birlikte davacı tarafın tüm talep ve beyanlarının zamanaşımına uğradığını, öncelikle zamanaşımı itirazları bulunduğunu, zira, 6098 Sayılı TBK 73. maddeye göre; “Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” şeklinde düzenleme bulunduğunu, davaya konu kazanın 04/07/2012 tarihinde meydana geldiği iddiası bulunduğunu, meydana gelen zararın ise davacı sigorta şirketi tarafından 10/10/2013 tarihinde karşılandığını ve dolayısıyla işbu tarih itibari ile iki yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olup davacının rücuen tazminat talepleri yönünden zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacı davasını hem …. Otelcilik ve Tic. A.Ş. hem de …. Otel’e yöneltmiş ise de …. Otel zaten …. Şirketine ait otellerden biri olup işbu davanın esasen yalnızca … Şirketine yönlendirilmesi gerektiğini, bu nedenle davalı …. Otel açısından husumet itirazında bulunduklarını, ayrıca davacının tazminat ödediğini iddia ettiği şahısın oluştuğu iddia edilen kaza da kusurun kendisine ait bulunduğunu, dilekçede zikredildiği şekilde davacının ödediğini iddia ettiği şahısın ayağında kaymaz terlik bulunduğu iddiasının doğru olmadığını, olduğu iddia edilen kaza da davacının tazminat ödediğini iddia ettiği şahsın bulunduğu ortama uygun terlik giymemesi nedeni ile kazanın meydana geldiğini, aynı alandan faydalanan binlerce insan olmasına rağmen salt davacının tazminat ödediğini iddia ettiği şahsın düşme iddiasında bulunmasın da bu hususu teyit ettiğini, müvekkili şirket otelinde müşterilerin güvenliği için her türlü önlem alındığını, müvekkili şirket oteli ISO 9001, ISO 2200 , ISO 1401 , ISO 1801 sistemlerine sahip olup , bu sistemler sürekli güncellendiğini ve korunduğunu, ayrıca müvekkili şirket oteli … (… Teknik Muayene Kurumu) tarafından incelendiğini, kaza olduğu iddia edilen bölge de zımparalanmış ve kaymaz ahşap zemin bulunmakta olup, aynı zamanda yolun tamamı suya mukavim kaymaz paspaslarla donatıldığını, keza sürekli temizlik elemanlarının bölge de çalışmakta olup, uyarı levhalarının da mevcut olduğunu, müvekkili şirketin ve müvekkil şirkete ait otelin herhangi bir kusuru olduğunu kabul etmemekle birlikte davacı yanın zarar gören şahsa ödemiş olduğu ve dava dilekçesi ile talep ettiği rücuen tazminat miktarı da oldukça fahiş olup kabul edilmediklerini, davacının dava konusu kaza nedeni ile husule geldiği iddia olunan zarardan dolayı zarar gören şahsa ödemiş olduğu cismani zarar bedelini müvekkilinden talep etmesinin mümkün olmadığını, zira olayın meydana gelişinde davalı vekil edenlerin hiçbir kusur veya ihmali bulunmadığını, olayın tamamen zarar gören ….isimli şahsın dikkatsiz ve kusurlu davranışı nedeniyle meydana geldiğini, ayrıca davacının talebinin mükerrer olduğunu, zira daha önce 2012 yılında ekte sunulan belgelerden anlaşılacağı üzere sözde olduğu iddia edilen kaza ile ilgili olarak davacının tazminat ödediği iddia edilen şahsın, şahsı müvekkil şirket oteline getiren firmaya müracaat etmesi neticesi ilgili …. firması müvekkil şirket otelinin teyidini almadan müvekkili şirketten bu kaza ile ilgili olarak şahsa yapılan ödeme adı altında 4.156,00 Euro’luk fatura kestiğini ve bunu cari hesaba yansıtarak tahsilatta bulunduğunu, dolayısıyla müvekkilinin onayı dışında alınan bu bedel ışığında davacının tekrar mükerrer talepte bulunmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle beraber yapılacak yargılama neticesi mahkemece ödemeye yönelik bir hüküm kuracak olur ise davacının talebinden müvekkil şirketten bu olay nedeniyle onayı dışında tahsil edilen 4.156,00 Euro bedelin takas ve mahsup edilmesinin talep edildiğini, davacının tazminat ödediğini iddia ettiği şahsın olduğu iddia edilen kaza neticesi kalıcı veya geçici maluliyetinin söz konusu bulunmadığını belirterek, öncelikle davamızın …. Sigorta A.Ş.’ye ihbar edilmesine, müvekkili aleyhine açılmış bu haksız davanın reddine, tüm yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Sorumluluk hukukunun önemli ögelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 04/10/2018 tarih 2016/21795E. 2018/9560K. sayılı kararı). Rücu davaları; gerçek zararının giderilmesi amacına yönelik olup, zenginleşmeye bir vesile teşkil etmemelidir. Dolayısıyla zarar sorumlusundan halefiyet ilkelerine dayalı olarak talepte bulunan davacı da, ödediği meblağın tamamını değil, ancak zarar görenin uğradığı gerçek zararı, zarar sorumlusu bulunanlardan isteyebilir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2019 tarih 2016/13674E. 2019/7465K. sayılı kararı). Tüm dosya kapsamı yukarıdaki açıklamalar ve emsal kararlar ışığında değerlendirildiğinde; davacı sigorta şirketi dava dışı …. ile aralarında imzalanan mali sorumluluk sigorta poliçesi uyarınca sigortalı tur şirketinin turist olarak Almanya’dan Türkiye’ye getirdiği müşterisinin davalı ….Tic. A.Ş’nin işlettiği …da konakladığı sırada duş kabinine giderken zeminde kayıp düşerek sol kol ve el kemiklerinin kırılmasından kaynaklanan ve Hamburg Asliye Mahkemesi’nin 10/10/2013 ve Hansa Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin 10/02/2014 tarihli kararlarına istinaden sigortalının müşterisine ödenen 18.364,96 Euro’nun rücuen tahsilini talep etmiş olup, mahkememizce Hamburg Asliye Mahkemesi’nin 10/10/2013 ve Hansa Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin 10/02/2014 tarihli kararlarına istinaden sigortalının müşterisine ödenen 18.364,96 Euro tazminatın sigortalının uğradığı gerçek zararı olduğu kanaatine varılmıştır. Mahkememizce aldırılan kusur raporu doğrultusunda davalıların kusuru üzerinden tenzilat yapılarak sonuç olarak davacının davasının kısmen kabulüne kısmen reddi ile, 14.691,968 Euronun davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, toplam alacağın 13.600,00 Eurosuna 02/01/2014 tarihinden, 1.091,968 Eurosuna 22/04/2014 tarihinden itibaren kamu bankalarının Euro cinsinden 1 yıl vadeli açılan hesapları ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmasına …” karar verilmiştir..
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin unvanının yanlış yazıldığını, müvekkil şirketin ünvanı …Ticaret A.Ş. olup hüküm davalı olarak gerekçeli kararda ise …. A.Ş. Olarak gösterildiğini, bu yönü ile hükmün yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından yargılama sırasında geçici ve kalıcı maluliyete ilişkin hiç bir delil sunulmadığını ve davasını ispat edemediğini, mahkemece hatalı değerlendirme ile dosyaya delil sunulmuş gibi kusur oranı dayanak yapılarak davacının tamamen kendi iradesiyle yaptığı sulh sözleşmesine göre hüküm kurulduğunu, mahkemenin bu kararının hatalı olduğunu, daha önce verilen usulden red kararına karşı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından taraf delillerinin toplanması yönünde bir karar verilmesine rağmen davacı tarafça davasını ispatlayacak nitelikte dosyaya hiçbir delil ve belge sunulamadığını, davacı tarafın davada sigortalısı olan şahsa yurtdışında sulh yoluyla ödediği maddi ve manevi tazminat bedelini istediğini, davacının kendi inisiyatifi ile ödemeye razı olduğu ve sulh olmak için ödemeyi göze aldığı bedelin ödenip ödenmediği anlaşılmadığından ve ödeme belgesi sunulmayan bedelin müvekkiline rücu edilmesinin mümkün olmadığını, davacının ödeme iddiasını ispat edemediğini, taraflarınca yapılan zamanaşımı itirazlarının ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığını, dosya içeriğine göre müvekkili şirkete kusur yöneltilemeyeceğini, mahkemece hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu ileri sürerek istinaf isteminin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı sigorta şirketi, dava dışı sigortalısının tatil için geldiği, davalının işlettiği otelde uğradığı kaza sonucunda sigortalısına ödemiş olduğu tazminatı rücuen davalıdan talep etmektedir.
1-Verilen hükmün;
a)HMK’nın 297. maddesine göre HMK’nın 355. maddesi gereğince re’sen incelemesinde,
Davalı şirket unvanının …. Ticaret A.Ş. olduğu halde gerekçeli karar başlığında ….A.Ş. olarak yazılması,
Davalı şirketin işlettiği otelin unvanının …. olduğu ve davalı …Ticaret A.Ş.’den ayrı bir tüzel kişiliği olmadığı halde, …’nın ayrı davalı olarak gösterilmesi, bu hususun mahkemece re’sen gözetilip düzeltilmemesi, kararın infazda tereddüt yaratacak nitelikte olması,
Usul ve yasaya uygun değildir.
Bu yanlışlık Dairemizce verilen kararda düzeltilmiştir.
2-Mahkemece verilen 18.02.2019 tarihli davanın usulden reddine ilişkin kararın istinaf incelemesi sonucunda Dairemizin 18.10.2019 gün ve …. Esas …. Karar sayılı kaldırma kararı ile; “Davacı vekilinin açıklama dilekçesinde yabancı mahkeme kararının maddi ve manevi talepli olarak açıldığı ve maluliyet oranı kısmında tarafların sulh olduğu belirtildiğine göre, davacı tarafın talebinin ve kalıcı maluliyet tazminatı üzerinde toplandığı, sigorta şirketinden manevi tazminat talep edilemeyeceğinden davacı talebinin manevi tazminat olarak nitelendirilemeyeceği, tedavi giderlerine ilişkin dava dilekçesinde de bir açıklama bulunmadığı nazara alınarak geçici ve kalıcı maluliyet tazminatına ilişkin taraf delilleri de toplanmak suretiyle oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı gerekçeyle davanın dava dilekçesi açıklanmadığından usulden reddine karar verilmesi doğru olmayıp, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerindedir.” şeklinde kaldırma gerekçemiz doğrultusunda gerekli inceleme ve araştırma yapılmayarak maddi ve manevi tazminat talebi ayrıştırılmadan, maluliyete ve ödeme belgelerine ilişkin inceleme yapılmadan, doktor bilirkişi ile sigortacı bilirkişiden rapor alınmadan ve davalının zamanaşımı savunması ile ilgili karar verilmeden esas hakkında karar verilmesi,
Usul ve yasaya uygun değildir.
Bu halde, öncelikle davalının zamanaşımı savunması üzerinde durmak gerekir. TTK’nın 1420. maddesinde “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” düzenlemesi yer almıştır.
Bu düzenleme gereğince davacı sigorta şirketinin rücuen tazminat istemine ilişkin bu dava 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Davalı vekili süresinde vermiş olduğu cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Yargılama sırasında zamanaşımı def’i konusunda herhangi bir karar verilmemiştir. Dava dilekçesi ekinde dava dışı şirket ile zarar gören sigortalının uzlaşmalarına ve mahkeme kararlarına ilişkin belgeler sunulmuş ise de, Türkçe tercümeli ödemeye ilişkin belgelere rastlanmamıştır. Ancak davacı taraf dava dilekçesinde dava dışı sigortalıya 18.364,94 Euro ödemenin 02.10.2013 tarihinde yapıldığını beyan etmiştir. Ödeme tarihi muacceliyet tarihidir. Rücuya ilişkin bu davanın da TTK’nın 1420. maddesinde belirtilen muacceliyet olan ödeme tarihinden itibaren iki yıllık süre içerisinde açılması gerekir. Ancak, davanın yasal iki yıllık süreden sonra 16.03.2018 tarihinde açılmış olduğu, davanın zamanaşımı geçtikten sonra açıldığı, davalının zamanaşımı def’inin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Ancak, bu yanlışlık HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden hüküm tesis edilmesi yoluyla giderilebilecektir. Bu gerekçe ile karar kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar niteliğine göre yukarıda belirtilen istinaf sebepleri dışındaki diğer sebeplerin incelenmesine de ayrıca gerek görülmemiştir.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince açıklanan gerekçelerle esastan kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİnin 02/07/2020 tarih ve …. Esas, ….Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
a-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
b-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL harcın peşin olarak yatırılan 299,83 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 219,13 TL harcın talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/10/2020 tarih ve …. Esas ….Karar sayılı, 2020/226 Harç sayılı Harç Tahsil Müzekkeresinin ilk derece mahkemesince İPTALİNE,
c-Davacı tarafından yatırılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
d-UYAP kaydına göre davalı tarafından yapılan 118,50 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
e-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 29.296,56 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, (Reddedilen yabancı para cinsinden alacak miktarı Y. 9 HD …. E- …. K sayılı ilamına göre karar tarihi itibari ile Merkez Bankası efektif satış kuru (1Euro=16,2161TL) Türk Lirasına çevrilip bu miktar üzerinden vekalet ücreti hesaplanmıştır.)
f-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,
g-Davalı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
3-İstinaf incelemesi yönünden;
a-Davalının istinaf başvurusu kabul edildiğinden 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan 1,239,46 TL nispi istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
b-Davalı tarafından istinaf incelemesi için yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 48,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 197,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d-Davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
4-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.14/03/2022