Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1648 E. 2022/333 K. 28.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/03/2020
DAVANIN KONUSU: İstirdat
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 02/03/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, “…Davacı ile davalının ortağı/yetkilisi olduğu … Şti. bir adet taşınmaz alımı satımı konusunda anlaştıklarını, bu anlaşma gereğince davacının alıcı, davalının ortağı olduğu şirketin satıcı olduğunu, sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getiren müvekkiline, davalı şirket ortağı ve yetkilisinin bu alım satım sözleşmesinden 29.000,00.-TL bakiye borcu kaldığını bildirerek müvekkilinden 29.000,00.-TL bedelli bir adet senet aldığını, müvekkilinin yapmış olduğu hesaplamalarda borcun bu kadar olmadığını, 29.000,00.-TL’den çok daha düşük olduğunu (26.000,00.-TL civarında), hatta sözleşme ile tapu masraflarının satıcıya ait olması gerekirken kendisi tarafından yatırıldığı için bakiye borcun 26.000,00.-TL civarına çekilmesini ve tapu bedelinin 26.000,00.-TL’lik bakiye borçtan düşülmesini istediğini, ancak davalının ortağı olduğu şirket yetkililerinin müvekkilinden icra tehtidi ile 05/07/2014 tarihinde 8.500,00.-TL tahsilat yaptığını, sonrasında ise davalının yapılan 8.500,00.-TL’lik ödemeyi düşerek, sözleşme gereğince … ŞTi’nin alacaklısı olduğu senedi sanki kendisi alacaklıymış gibi doldurmak suretiyle müvekkilinin itirazlarını da kabul etmeyerek 20.500,00.-TL bedelden Antalya 1. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe koyduğunu ve takibe esas alacağı kendi nam ve hesabına tahsil ettiğini, müvekkilinin iş bu icra takibine istinaden toplam 30.400,00.-TL ödemek zorunda bırakıldığını, mevzuat hükümlerine göre sözleşmeye aykırı olarak doldurulan senedin geçersiz olduğunu ve icra takibine konulamayacağını, dava konusu olayda, davalının ortağı olduğu … Şti.’nin alacaklı olduğu senedin davalı tarafından alacaklı kısmına, sözleşmeye aykırı olarak kendi adı ve soyadı yazılmak süretiyle icraya konulduğunu, davalının usul ve yasaya aykırı şekilde resmi belge niteliğindeki senedin üzerinde sözleşmeye aykırı olarak oynama yapmak suretiyle icraya koyduğu ve bedelini tahsil ettiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile iş bu icra takibi nedeniyle müvekkilinden tahsil edilmiş olan 30.500,00.-TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, dava masrafları ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini…” talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, “…davanın yasal süresi içerisinde açılmadığını, bu nedenle zamanaşımı itirazlarının olduğunu, davaya konu icra takibinin başlatıldığı tarih ve takibe konu senedin tanzim tarihinin üzerinden dava tarihi itibariyle yaklaşık 4 sene geçtiğini, uzun bir sürede davacı tarafın senet alacaklısı hakkında veya senetten kaynaklanan borç hakkında dava açmamış olması, takip nedeniyle yapılan onca işlem ve açılan davalarda bu iddiasını öne sürmemiş olması, huzurdaki davanın iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, dava dilekçesinde bahsi geçen tapu masraflarına ilişkin dava açmış olan davacının o dava esnasında takibe ilişkin herhangi bir itirazda bulunmadığını, davacı tarafça kendisine karşı yapılmış olan takibin hukuka aykırı olduğu düşünülse idi 5.000 TL tapu masrafını dava etmeden önce daha fazla zararı olduğunu iddia ettiği 30.400,00.-TL ödeme yaptığı takibin iptalini talep edebileceğini, ayrıca icra dosyası için davacı tarafça sırasıyla 26.09.2014- 11.11.2014-18.11.2014 ve 08.08.2017 tarihlerinde ödeme yapıldığını, ilk üç tarihte toplam 12.500,00.-TL ödeme yapan davacının dosyanın bakiye borcununu kapatmasının yaklaşık 3 yılı bulduğunu, bu süre içerisinde dahi takibe itirazlarını dava edebileceğini ve hatta davasını sonuçlandırabileceğini, müvekkili ile aralarındaki husumet nedeniyle kötüniyetli ve hukuksuz işbu davanın açıldığını, davacının iş bu davada hukuki yararının bulunmadığını, dava konusu senedin müvekkilin ortağı/yetkilisi olduğu şirket adına değil de müvekkil adına takibe konulmasının usûl ve yasaya aykırı olduğunun iddia edildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafça bir borcun varlığından bahsedilmekte ancak bu borcun şirkete değil de yetkilisine ödenmesi nedeniyle haklarının zedelendiğini ve tanzim tarihinin sözleşmeye aykırı doldurulması nedeniyle senedin geçersiz olduğunun iddia edildiğini, davacı tarafın bu iddialarının doğru olduğu kabul edilse bile zaten davacı tarafça bir tane olduğu belirtilen 29.000,00.-TL bedelli senetin borcu ödenerek takibin sonuçlandığını ve senetin bedelsiz kaldığını, davacı tarafa karşı aynı senedin bir de …Şti tarafından tahsil edilme imkanı ve ihtimali bulunmadığını, davacı tarafın aynı senet nedeniyle tekrar ödeme yapması gerekmediğini, davacı tarafın işbu davayı açmakta hukuki menfaati bulunmadığını, müvekkil adına takip yapılması ya da senedin tanzim tarihinin sözleşme tarihinden önce olması gibi bir gerekçenin öne sürülmesinin yersiz olduğunu, davacı tarafın senet üzerinde oynama yapıldığını iddia ettiğini, bahsedildiği gibi bir oynama söz konusu olsa dahi ilk anda farkedilebilir nitelikte olabileceğini, ödeme emrinin kendisine tebliğiyle birlikte yasal süresi içinde iddialarını öne sürerek itiraz hakkını kullanabilecek olan davacının o zamandan bu zamana işbu davayı açmasının usûl ve esas yönünden hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın olması gerekenden daha fazla ödeme yaptığını iddia ettiğini, Antalya 1.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında davacı tarafça yapılan ödemelere herhangi bir itirazda bulunulmadığını, işbu davanın açılış tarihinden daha sonraki bir tarihte icra dosyasına davacı tarafından verilen bir dilekçe ile fazla tahsilat yapıldığından bahisle dosya hesabının çıkartılmasının talep edildiğini, ancak icra dosyasında 08.08.2017 tarihinde çıkarılan dosya hesabında yekün alacağın 30.738,47 TL olduğunun, yapılan 12.500,00 TL tahsilat düşüldükten sonra ise bakiye alacağın 18.238,47 TL olduğunun görüldüğünü, İcra müdürlüğünce yapılan dosya hesabına göre davacı tarafından fazladan yaptığı herhangi bir ödeme bulunmadığını, hatta ödeme tarihi itibariyle eksik ödeme yapıldığının görüldüğünü, icra dosyasına fazladan ödeme yapıldığı iddialarını kabul etmediklerini davanın reddini…” talep etmiştir.
Mahkemece, “… olayda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nun 778. maddesi yollamasıyla 680. maddesine göre açık ticari senet eksik unsurları tamamlanınca sanki baştan beri doldurulan içeriği vermiş gibi işlem görür, açık ticari senette keşideci ile senedi elinde bulunduran arasında yapılan anlaşma ile eksik unsurların doldurulması senedi teslim edilen kişiye bırakılmıştır. Tarafların anlaşmaları sonucu bononun lehdar hanesi açık bırakılarak bir başkasına tevdii mümkündür. Bu durumda, bonoyu alan kişi lehdar hanesi kendi adını yazabileceği gibi isterse bonoyu yine lehdar hanesi açık olarak başka bir kişiye vererek açık kısmının o kişi tarafından doldurulmasına imkan sağlanabilir. Somut olayda, davacı tarafından bono lehtar hanesi açık bırakılarak imzalanmak suretiyle dava dışı … Şti.’ye verilmiş, davalı da bonoyu alarak lehdar hanesine kendi ismini yazmıştır. Davacı tarafından ileri sürülen hususlar bononun geçerliliğini etkilemez. Dava konusu senedin tedavüle konduğunda 6102 Sayılı TTK.nun 776. maddesinde öngörülen tüm zorunlu unsurları taşıdığı da dosya içeriği ile sabittir. Açıklanan nedenlerle davacının davasının reddine, istirdat davasında, taraflar yararına tazminata hükmedilemeyeceğinden davalı vekilinin tazminat talebinin reddine …”şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava ve delil dilekçelerinde açıkça isticvap ve yemin deliline dayanmış olmalarına rağmen İlk Derece Mahkemesi tarafından bu delilleri dikkate alınmadan hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, senedin hamil kısmının sözleşmeye aykırı şekilde ve davacıyı zarara uğratmak için doldurulduğu iddialarının vade tarihi geçtikten sonra şirket yetkilisince 8.500,00 TL tahsilat yapıldığı dikkate alınırsa bu senedin şirket tarafından vade tarihinden sonra davalıya geçtiğini, kabulü gerektiğini, böyle bir durumunda hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, çünkü vade tarihi geçmiş bononun ancak temlik cirosu ile temlik edilebileceğini, davalı yanın aynı zamanda sözleşme gereğince kendisine verilmesi gereken aracın banka ve kredi borcunun kendisi ödediğinden bahisle davacının eşi … hakkında icra takibi başlattığını, takibe itiraz üzerine Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası kapsamında 11/09/2019 tarihli duruşmadaki davalı tarafın yeminli beyanında … tarafından yapılan ödemeleri gösterir hesaplamaları kendisine ait olduğunu kabul ettiğini, davalı taraf kendi hesaplamasın da dahi müvekkilinin 220.000,00 TL satış sözleşmesine istinaden 242.750,00 TL tahsilat yaptığı halde 20.104,00 TL’lik araca ait kredi borcunu kendisinin ödediğinden bahisle davacının eşine karşı icra takibi başlatmış olmasında kötü niyetini ortaya koyduğunu, davalının şirketten herhangi bir alacağı olmadığı halde kendi adına senedi icraya koymasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, senedin tanzim tarihinin sözleşmeye aykırı şekilde ve davacıyı zarara uğratmak için doldurulduğunu, davalı tarafın davacı ile davalıya ait … Ltd. Şti arasındaki 04/04/2014 tarihli taşınmaz alım satım sözleşmesi sonrası bu sözleşmenin kalan bakiye borcu için yapılan hesaplamaya göre alındığını kabul ettiğini, yani davacı tarafın dava konusu senedin 04/04/2014 tarihinden sonra alındığını beyan ettiğini, ancak senedin keşide tarihinin 05/03/2014 olduğunu, sözleşmeden sonra verileceği söylenen senedin keşide tarihinin sözleşme tarihinden önceki bir tarih olmasının zaten hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kaldı ki davalı tarafında senedin sözleşme tarihinden sonra alındığını kabul ettiğini, bu haliyle senedin bono hükmünde olmayacağı ve geçersiz olduğu dikkate alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, istirdat istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, davacı vekilinin 02/12/2019 tarihli duruşmadaki beyanında da icra takibine dayanak teşkil eden senetten sonra davacının borcunun şirkete ait olduğu, şirket ortağı olan …’e senetten dolayı herhangi bir borçlarının bulunmadığı, davalı alacaklıya ödeme yapıldığı için istirdat davası açtıkları, davacının şirkete olan borcunu kabul ettiğini belirttiği, İlk Derece Mahkemesinin atıf yaptığı yargıtay içtihatında da belirtildiği üzere bononun boş olarak verilmesi üzerine senedi teslim alan kişinin eksik unsurları doldurması ile senedin baştan beri doldurulan içeriği varmış gibi işlem göreceği, eksik unsurların doldurulmasının senedi teslim edilen kişiye bırakılmış olduğu, davacının senetteki borç miktarına ilişkin bir itirazının bulunmadığına dair davacı vekilinin 02/12/2019 tarihli beyanı borcun varlığının kabul edilmesi sebebiyle yemin ve isticvap delillerinin dosyaya bir katkı sağlamayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b-1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA, harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince YAZILMASINA,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince talebi halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi.