Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1525 E. 2022/301 K. 25.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 25/02/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Başkanın inceleme raporu değerlendirildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle “…davalı … tarafından Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasıyla müvekkillerinin murisi babası ….’in borçlu olarak göründüğü bonoya istinaden müvekkileri aleyhine icra takibi yapıldığını, takibe dayanak olan bono incelendiğinde ilk bakışta görüleceği üzere sonradan bazı eklemeler yapıldığını, özellikle tanzim tarihi 2004 yılı olan bononun zamanaşımı definden kurtulmak için vade tarihi 2011 yılı olarak düzenlendiğini, bu şekilde bono düzenlenmesi birlikte yaşayan kişilerin 7 yıl sonrasına vade atarak ticari işlem yapmaları hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu belgenin 2004 yılında davalı alacaklıya nikahsız birlikte yaşamın sürdürülmesi için verildiğini, senet borçlusu gözüken ….’in davalıya borçlu olmasının söz konunun olmadığını, bu nedenle davanın kabulü ile müvekkileri aleyhine haksız ve yersiz açılan icra takibinin ve borç konusu bononun iptaline, müvekkillerinin borçlu olmadığının tespitine, davalının haksız ve kötüniyetli takip yapmış olması nedeni ile bonoda yazılı miktarın %20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini…” talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle “…davacı tarafın hukuki dayanaktan yoksun davasının reddinin gerektiğini, icra takibine konu bono soyut borç ikrarı içeren imzası açıkça inkar edilmemiş bir yazılı delil olduğunu, senette ekleme iddiasının doğru olmadığını, bu nedenle davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini…” talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :
İlk Derece Mahkemesi tarafından “…Dosya ile örtüşen başka bir Yargıtay kararında ise (19.H.D. 11.12.2013 T …) dava, kumar borcu için boş olarak imzalattırılan senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespitinde bononun mücerret bir borç ikrarı oluşu, ilk önce bonodaki borç ikrarının bahis olduğunun ispat edilmesi gerektiği ,senedin ise kesin delil ile ispatlanabileceği, HMK 201. md gereği tanık dinlenilemeyeceği aksi durumda bononun emniyetinin kalmayacağı, hukuki güvenilirliğin zedeleneceği, her bonoda tanık deliline dayanılabileceği hususları belirtilmiştir. Mevzuat, yüksek mahkeme kararları, ATK raporu gereği ilgili hüküm kurulmuştur. Tedbir yoluyla takip durdurulmamış olduğundan İİK 72/4 maddesi uyarınca davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına, davanın reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Kararı hem davacı hem de davalı yan istinaf etmiştir.
Davacı yan istinaf dilekçesinde özetle “…Yerel mahkeme tarafından İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan … tarihli rapor aldırılmıştır.Aldırılan raporda incelenmesi gereken senet üzerindeki imzaların ve yazıların kime ait olduğu ve ne zaman yazıldığı gibi konular hakkında hiçbir inceleme yapmamıştır.Kağıdın garafolojik incelemesi, yazı ve kağıt yaşı karşılaştırması yapıldığında senedin bir kısım kurucu unsurlarının ve zamanaşımı def’ini bertaraf edecek hususların sonradan yazıldığı görülecektir. Bu açıdan bonoda; kağıt yaşı, yazı, yazı yaşı ve imza incelemesi yapılması gerekmektedir.Vade tarihinin sonradan yazıldığı ve diğer senet üzerindeki yazılarla uyumlu olmadığı görüldüğünde bu kısım yok sayılacaktır.Dolayısıyla senet düzenleme tarihi itibariyle zamanaşımına uğramıştır.Ayrıca senet incelendiğinde görüleceği üzere senet üzerinde 2001 tarihli 100.000 ‘lık (eski Türk Lirası ile) damga pulu yer almaktadır. Ancak 15 ylı aşkın süredir senet üzerinde pul kullanılmamaktadır. Bu husus dahi senet üzerindeki yazıların sonradan, başkası tarafından doldurulduğunu ve senedi kabul anlamına gelmemekle birlikte senedin zamanaşımına uğramış olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yerleşik Yargıtay içtihadlarında da görüleceği üzere bilirkişi raporunda keşide tarihindeki paraf imzanın keşideci borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde kesin bir görüş bildirilmediği ve düzenleme tarihine dair borçlunun onayı olmadığından değişikliğin geçerli olmadığı açıktır.Bu senet gerçek bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır.Davacı müvekkillerin babası, davalı ile nikahsız birlikte yaşantısını sürdürmek amacıyla teminat olması için bu senedi vermiştir. Davacı müvekkillerin babası birlikte yaşadığı davalı kadının güvencesi olsun, kendisi ile yaşamından doğan hak kaybı olmasın diye bu bonoyu vermiştir. Bonoya konu olan borç ahlaki görevlerden doğan eksik borçtur, istenemez….” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
Davalı yan istinaf dilekçesinde özetle ; davanın reddi nedeni ile icra inkar tazminatı verilmesi gerektiğini ancak mahkemece bu talebin reddedildiğini beyanla kararın bu açıdan düzeltilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :
Dava; takipten sonra açılan menfi tespit davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı yanca muris imzası inkar edilmemekte; senedin teminat amaçlı verildiği ve içeriğinin sonradan doldurulduğu iddiası bulunmaktadır.
Davacı tarafından senetler üzerindeki imza ile yazıların zamansal incelenmesi konusunda rapor aldırılması talep edilmiş ise de, günümüzün teknolojik koşullarında davacının ileri sürdüğü bu hususun tespiti mümkün olmadığı gibi, bonoların düzenlenme tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK’nın 690. maddesinin yollaması ile 592. maddesi uyarınca açık poliçe düzenlemesinin mümkün olması karşısında davacı vekilinin bu yöndeki inceleme talebinin yerine getirilmemesi sonuca etkili görülmemiştir.
Bir kambiyo senedi olan bononun keşideci tarafından bazı unsurları eksik olarak düzenlenmesi ve bu eksikliklerin bonoyu elinde bulunduran kişi tarafından doldurulması TTK’nun 778/2-f maddesi yollamasıyla TTK’nun 680. maddesi gereğince mümkündür. Davacı yan keşideci olan murislerinin imzalayıp verdiği bononun sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını kanuni delillerle (senet,yemin) ispatlamak zorundadır. Davacı yanın yazılı delil sunmadığı, yemin deliline dayanmadığı görülmektedir.
Alınan Adli Tıp Raporlarında; senette kazıntı çıkıntı olmadığı senette sadece Denizli kelimesinin farklı bir kalemle yazıldığı, diğer yazı ve rakamların tek bir kalemle yazıldığı bunun haricinde tahrifata ilişkin bir husus olmadığı değerlendirilmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle davacı yanın istinaf başvurusu tümüyle yerinde görülmemiştir.
Davalı yanın istinaf başvurusu incelendiğinde; ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir kararı verilmediği, takibin durdurulmadığı nedenle alacaklı davalının bir zararı oluşmadığından mahkemenin icra inkar tazminatı vermemesi de yerinde olup, davalı yanın istinaf başvurusunun da esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HMK 355. Maddeye göre yapılan incelemede, mahkemenin görevli olduğu, kesin yetki kuralına tabi bir dava olmadığı, zorunlu arabuluculuk konusunda dava şartı eksikliğinin bulunmadığı, taraf ehliyetlerinde bir eksiklik bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlandığı, tarafların teminat yükümlülüklerinin bulunmadığı, vekaletnamelerin dosyada olduğu, davada hukuki yarar bulunduğu, hak düşürücü süre uygulanmasını gerektirir bir
uyuşmazlığın bulunmadığı, derdestlik veya kesin hüküm bulunmadığı, arcın dava değerine ve niteliğine nazaran doğru hesaplandığı, gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmadığı görülmüştür.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ile
1-Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE
2-Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE
3-İstinaf eden davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınıp HAZİNEYE GELİR KAYDINA, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince yazılmasına
4-İstinaf eden davalı taraftan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınıp HAZİNEYE GELİR KAYDINA, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresinin ilk derece mahkemesince yazılmasına
5-İstinaf eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama yargılama giderinin KENDİ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA
6-İstinaf eden davalı tarafından yapılan istinaf yargılama yargılama giderinin KENDİ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA
7-İstinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine YER OLMADIĞINA
8-İstinaf incelemesi için yatırılan ve artan istinaf gider avansının yatıranına İlk derece mahkemesince İADE EDİLMESİNE
Dair; dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucu HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/02/2022 tarihinde ve oy birliğiyle karar verildi.