Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1516 E. 2022/208 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DENİZLİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/01/2018
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
YAZIM TARİHİ: 09/02/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili hakkında Denizli 4.İcra Müdürlüğünce … Esas nolu icra takibi başlatıldığını, müvekkili ile … evli olduğunu, 2010 yılında borçlu eşi … alacaklı davalı ile arasında bir araba alım satım nedeniyle ihtilaf olduğunu eve baskına gelen 3-4 kişinin beyanlarıyla öğrenerek belge imzalatıldığını, bu arada müvekkilin eşinin ceza evine girerek aralarındaki bağın koptuğunu, bir süre sonra da boşandıklarını, müvekkilin daha sonra icrayı öğrendiğini,icra dairesinde gittiğinde kendisine zorla imzalatılan belgenin senet olduğunu gördüğünü, hatta imzaların da kendisine ait olmadığının icra dosyasındaki fotokopiden tam anlayamadığını, iki imzanın birbirini tutmadığını bu nedenlerden dolayı davalarının kabulüne, Denizli 4.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının borçlusu bulunmadıklarını tespitine, davalı alacaklının müvekkile müracaat hakkı yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp taraflarına verilmesine, davalının kötü niyetli icra işlemi yaptığından % 20 den az olmamak kaydı ile icra tazminatına hükmedilmesine, davaya konu Denizli 4.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasınındaki icra işlemlerinin durdurulmasını, masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili, müvekkil aleyhine açılan haksız, kötü niyetli davayı kabul etmediklerini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı …. eski eşi … ile evli iken … plakalı aracın satışı dolayısıyla bu senetin düzenlendiğini ve senetin … ve ve … tarafından imzalandığını,müvekkil tarafından yapılan şikayet üzerine açılan Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma nolu dosyada davacı bizzat kendisi senet imzaladığını beyan ettiğini, dolayısıyla davacının senet imzalamadığı yönündeki iddiasının gerçek dışı olduğunu bu nedenlerden dolayı davacı tarafından müvekkil aleyhine açılan haksız ve dayanıksız ve kötü niyetli menfi tespit-istirdat davasının reddine karar verilmesini ve % 20 den az olmamak kaydıyla inkar tazminatının davacıdan alınarak , müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, “…Davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde; eşinin araba alım satımından dolayı eve baskına gelen 3-4 kişinin eşine belge imzalattıklarını, kavga gürültü arasında eşinin de baskısıyla bu belgeyi imzalamak zorunda kaldığını beyan etmiş ise de; savcılık soruşturma dosyasındaki ifadesinde; eşinin evlilikleri süresince sözünü dinlemediği zamanlarda kendisine şiddet gösterdiği için senet imzalama konusunda kendisine karşı koyamadığını, korku ile senedi imzaladığını beyan etmiştir. Senedin imzalanması konusunda davalı alacaklı tarafın davacı borçluya karşı her hangi bir tehdit ve baskısının olduğuna dair beyanı olmadığı gibi bu konuda her hangi bir soruşturma dosyası ve karar bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacının dava konusu senedi imzalaması konusunda, davalı alacaklının her hangi bir baskı ve tehdidine maruz kalmadığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf dava konusu senetteki imzaların kendi imzalarıyla uyum sağlamadığını hatta senet üzerindeki iki imzanın farklı olduğunu ileri sürmüş ise de; soruşturma dosyasındaki beyanında kefil olarak senet imzalayıp alacaklı olan …’ye senet verdiğini ikrar etmiştir. Dolayısıyla davacının bu iddialarının da yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Hamilin,bonoyu tanzim edene yani keşideciye ve onun lehine aval verene , kefile karşı icra takibi yapabilmesi için bononun vadesinin gelmesi gerekli ve yeterli olup , ayrıca ödememe protestosu çekmesi ve bu protestoyu bonoyla ile birlikte icra takibine eklemesi gerekmemektedir. Çünkü yetkili hamil bu kişilere karşı doğrudan doğruya talep hakkına sahiptir. Bu nedenlerle davacı tarafın iddialarının yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirtikleri müvekkilinin bonodaki imzayı eve baskına gelen 3-4 kişinin kendisinin ve eşimi tehdit etmesi nedeniyle imzaladığı yönündeki itirazlarının inceleyip değerlendirilmediğini, delilleri toplanmadan hüküm kurulduğunu, borçtaki kefaleti kabul anlamına gelmemek ile birlikte senedin bir an için müvekkili tarafından imzalandığı kabul edilse bile öncelikle borçluya müracaat edilmesi zorunluluk olduğunu, TBK 586.maddesi gereğince kefile gidilebilmesi için öncelikle borçluya gidilmesi gerektiğini, TTK 7. Maddesi gereğince de müvekkiline herhangi bir ihbar ve ihtar tebliğ edilmeden icra takibine geçilmesi ve açıkça temerrüte düşürülmeden temerrüt faizi talep edilmesinin de mümkün olmadığını, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava reddedildiği ve cevap dilekçesinde de %20’den az olmamak kaydı ile inkar tazminat taleplerinin olmasına rağmen müvekkil lehine tazminata hükmedilmemesi hatalı olduğunu, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, davacının zorla senet imzalatıldığına dair herhangi bir suç duyurusunun olmayıp bu nedenle yürütülen bir soruşturma yada ceza davasınında bulunmadığı, bu yöndeki iddialarını yazılı bir belge ile ispat edemediği, davacının bono üzerinde avalist konumunda olup avaliste müracaat için, protesto çekilmesinin gerekmemesi, icra takibinde de temerrüt faizininde talep edilmediği hususları birlikte gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf taleplerinin yerinde olmadığı, icra takibinin yargılama sırasında durdurulmaması sebebiyle davalı lehine icra inkar tazminatının hükmedilmesinin yasal şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davacı vekilinin ve davalı vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 181,70 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 127,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan taraflar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince i tarafından peşin yatırılan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince ilgililere iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalması nedeniyle kesin olarak karar verildi. 09/02/2022