Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 06/03/2020
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 09/02/2022
İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarası ile kayıtlı davalı kooperatifin ortağı olduğunu ve yönetim kurulu üyeliği yaptığını, davalı kooperatifin 15/10/2018 tarihinde yaptığı genel kurul toplantı tutanağında çağrı mektuplarının 40 ortağa 20/08/2018 tarihinde elden imza karşılığı verildiği, bir ortağa 21/09/2018 tarihinde kargo ile gönderildiği, bir ortağa03/10/2018 tarihinde PTT … şubesinden taahhütlü olarak gönderildiğinin belirtildiğini ancak, hangi ortağa kargo hangi ortağa taahhütlü olarak gönderildiğinin bildirilmediğini, müvekkiline herhangi bir tebligatın gönderilmediğini ve taahhülü bildirim yapılmadığını, çağrının toplantı gününden en az 30 gün önce ve en çok iki ay içinde yapılması, toplantının gün ve saati ile yerinin ve gündem maddelerinin bildirilmesinin zorulu olduğu hükmünün kooperatif ana sözleşmesinin “… … ” başlıklı 28. Maddesinde yer aldığını, çağrı prosedürüne ilişkin usulsüzlüğün 15/10/2018 tarihli genel kurula katılan bakanlık temsilcisi … tarafından tespit edildiğini ve genel kurulun iptali nedeni olduğunu tutunağa yazdığını belirterek hiçbir şekilde müvekkiline usule uygun olarak çağrı yapılmadan gerçekleşen genel kurul toplantısında alınan kararların tescilinin yapılmaması için tedbir kararı verilmesine, kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak yapılan 15/10/2018 tarihli genel kurulun ve alınan kararların iptalinkarar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davalı vekili, davacının, kooperatif yönetiminde yapılan usulsüzlüklere ilişkin birden çok soruşturma geçirdiğini ve sürekli art niyetli davranışlar sergilediğini, Antalya C.Başsavcılığı’nın … soruşturma numaralı dosyanın, işbu davanın seyrini değiştirebileceğinden dosyanın incelenmesi gerektiğini, soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporunun 10. Sahifesinde … üyeliğine dair bilgi ve belge bulunmadığına ilişkin olarak rapor tanzim edildiğini, davacının kooperatifte ticari bir faaliyetinin bulunmadığını, ana sözleşmedeki tanıma uygun bir araca sahip olmadığını, genel kurul tutanağında 42 ortaktan 35 ortağın asaleten, 4 ortağında vekaleten olmak üzere 39 üyenin hazır bulunduğunun görüleceğini, davacı yanın iddialarını ispatlaması gerektiğini, çağrıdaki usulsüzlüğün, alınan karaların iptali ya da yokluğu sonucunu doğrumadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, “… dava konusu olan 15/10/2018 tarihli toplantıya davacı ve bir üyenin daha usulüne uygun bir şekilde çağrılmadığı fakat buna rağmen genel kurul toplantısına bizzat katıldıkları, dilekçe verdikleri, toplantının ve alınan tüm kararların yasaya ve ana sözleşmeye uygun bir şekilde yapıldığı, toplantı ve karar nisaplarına uygun olduğu, iptalini gerektirecek herhangi bir usulsüzlüğün söz konusu olmadığı anlaşılmakla davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunu hüküm kurmak için eksik ve yeterli olmadığını, rapora karşı yapmış oldukları itirazlarının dikkate alınmadığını, müvekkilinin ve dava dışı … toplantıya asaleten katıldıkları ve bu sebeple genel kurulunun, alınan kararların geçerli olduğuna dair bilirkişinin bu tespitini neye dayandırdığı ve nasıl yaptığını anlamadıklarını, hazırın cetvelinde ne müvekkilinin nede diğer üyenin herhangi bir imzasının bulunmadığını, toplantı tutanağında da bu durumun sabit olduğunu, çağrı prosedürüne ilişkin usulsüzlüğün bakanlık temsilcisi tarafından da tespit edildiğini, bu durumunda müvekkilinin asaleten toplantıya katılmadığını gösterdiğini, söz konusu genel kurula müvekkili ve dava dışı çağrılmış olsaydı alınan kararların nisabın değişeceğini, ana sözleşmeye aykırı olarak ortaklıktan çıkarma ve ihraç kararları konusunda karar alınamayacağını, kooperatifin usulsüz almış bu karar ile müvekkili hakkında ihraç işlemler yaptığını, bununda açıkça iyi niyet kurallarına aykırı edildiğini gösterdiğini, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, Kooperatif Genel Kurul Kararının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 45/2. ve 53. maddesinde çağrıda usulsüzlük halinin genel kurula bu nedenle katılamayan ortaklara bu toplantıda alınan kararların iptali davası açma hakkı verildiğine göre, kanun koyucunun çağrıda usulsüzlük halinin müeyyidesini yokluk olarak kabul etmediği anlaşılmaktadır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 45/2. maddesi, “Genel kurul sözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Toplantı nisabı sözleşmede gösterilir. Aynı Kanun’un 51/1. maddesi ise “Kanun veya anasözleşmede aykırı hüküm bulunmadıkça, genel kurul kararlarında ve seçimlerde oyların yarıda bir fazlasına itibar olunur” hükmünü içermektedir. Anılan hükümler emredici nitelikte olup, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararları, mutlak butlanla batıldır. Yok hükmünde olan kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler ve bunların yok hükmünde olduğunun tespiti için açılacak davalarda genel kurulda muhalefette bulunmuş olma şartı aranmayacağı gibi, bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları da dinlenmeleri yönünden zorunlu değildir. Sonradan icazetle dahi geçerli hale gelmezler. Yokluk halinde, hukuki işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeniyle şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir hukuki sonuç bağlanabilmesi mümkün değildir. İptali kabil kararlar ise, daha çok ortakların menfaatlerini koruyan düzenlemelere aykırılık teşkil eden, emredici kurallar dışında, yorumlayıcı ve şekle ilişkin kuralların ihlâl edildiği kararlardır. İptali gereken kararlar, baştan itibaren geçersiz olmadıklarından, iptal edilinceye kadar geçerli bir kararın hüküm ve sonuçlarını doğururlar. Genel kurul toplantısına çağrılması gereken ortakların çağrılmaması toplantı ve karar nisabını etkiliyorsa bu durum, kararın mutlak butlan ile malûl sayılmasını gerektirir. Bu nitelikteki kararların yokluğunun tespiti davası açabilmek için kararlara muhalif olmak gerekmediği gibi, açılacak dava da herhangi bir süreye tabi değildir. Genel kurula katılıp ta red oyu vermeyen üyenin yokluk halinin tespitini istemesinin TMK’nın 2. maddesine aykırı düştüğünün kabulü gerekir.
Somut olayda; davacı tarafın iptalini istediği davalı Kooperatifin 15/10/2018 tarihli genel kurulundan haberdar olduğu saygı duruşundan sonra davacıya ait dilekçenin okunup tutanağa dilekçe içeriğinde ortak olmasına rağmen kendisine genel kurul davet yazısının gönderilmediğinin bunun kooperatif ana sözleşmesine aykırı olduğunu ve genel kurula çağrı işinin doğru yapılmadığının belirtildiğinin yazıldığı, genel kurula kooperatifin 42 ortağından 39 ortağının katıldığı, huzur hakkına ilişkin maddenin 21 oy ile oy çokluğuyla diğer maddelerin ise en az 37 oy ve daha üstü oyla kabul edildiği görülmüştür.
İlk Derece mahkemesince davacının iptalini talep ettiği genel kurul toplantısına asaleten katılmamasına rağmen katıldığına ilişkin yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuş olup davacı vekilinin bu istinaf talebinin yerinde olduğu ancak davacının iptalini talep ettiği genel kuruldan haberdar olduğu halde genel kurula katılıp ta red oyu vermeyen üyenin yokluk halinin tespitini istemesinin TMK’nın 2. maddesine aykırı düştüğü anlaşılmakla İlk Derece Mahkemesinin kararının gerekçe yönünden kaldırılarak davanın reddine karar vermek gerektiği anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun resen sebeplerle ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/03/2020 tarih … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
3-a-Davanın reddine,
b-Alınması gerekli 80,70.-TL harçtan, peşin olarak alınan 35,90.-TL harcın mahsubu ile kalan 44,80.-TL harcın davacıdan ALINMASINA,
c-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalanının karar kesinleştiğinde talebi halinde davacıya İADE EDİLMESİNE,
e-Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca mahkememizce takdir edilen 3.400,00.-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE,
4- İstinaf incelemesi yönünden;
a)İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 54,40 TL karar harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
b)İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına,
d)6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
e) İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davacı lehine istinaf vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
5-Kararın Dairemizce taraflara tebliğine
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-2 bendi gereğince aynı kanunun 361/1 maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/02/2022
…