Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1436 E. 2022/56 K. 17.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/02/2020
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 17/01/2022

İlk Derece Mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili şirketin davalıya sattığı muhtelif altın ve işçilik alacağı için 11/09/2018 tarihli fatura düzenlediğini ödenmeyen bedelinin tahsili için takibe girişildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline ve tazminata hükmedilmesine talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili hakkındaki takibe dayanak faturanın bedelinin müvekkili tarafından ödendiğini gösterecek şekilde orta veya alt kısmının davacı satıcı tarafından imzalandığını, bu takdirde davacının müvekkilinin bu fatura bedelini ödemediğini ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddine ve müvekkilinin kendisine ödemesi gereken vekalet ücretinin de davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi tarafından, kural olarak satışların peşin yapıldığı ve bedelinin peşin ödendiği kabul edileceği, bu kuralın aksi bundan kendisine hukuki yarar çıkaran tarafa ait olduğu, davacı malın teslimine rağmen bedelinin teslim sırasında ödenmediği iddiasında ise de sunduğu faturaya göre mal alıcıya müessesede teslim edildiği, faturanın ortasına imzalı kaşe vurulmak suretiyle de bedelinin tahsil edildiği karinesi geçerli hale geldiği, davalının defterlerini sunmaması aksini ispat etmez, kaldı ki davacı da münhasıran davalı defterlerine dayanmadığı, bu nedenle davacının itirazının iptaline ilişkin talebi mahkemece yerinde bulunmadığı, ancak takibe girişmekte kötüniyetli olmadığı, zira alacağının olmadığının da davalı borçlu tarafından ispatlanmadığı, davanın reddedilmesinin bu konudaki teamüle bağlı olduğu gerekçeleriyle davacının ispatlanamayan itirazın iptaline ilişkin davasının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili, faturanın kapalı olarak düzenlenmiş olmasının bedelinin ödendiğini tek başına ispat etmediğini, faturanın kapalı olması halinde ödemenin yapıldığı yönündeki karinenin kesin bir karine olmayıp aksini ispatının mümkün olduğunu, müvekkili şirket tarafından faturanın söz konusu şekilde düzenlenmiş olmasının taraflar arasındaki güven ilişkisine dayandığını, müvekkili şirketin ticari defterlerine göre takip tarihi itibari ile takipte talep edilen miktardan daha fazla davalıdan alacaklı olduğunun kayıtlı olduğunu, bunun bilirkişi raporuyla tespit edildiğini, takibe konu faturanın kapalı kesilmesinin davalının borcu olmadığını göstermeyeceğini, davalının mal alışverişini inkar etmeyip fatura içeriğine itiraz etmediğini ve borcu olduğunu zımnen kabul ettiğini, faturanın açık veya kapalı olmasının ticari teamüllerden kaynaklı bir uygulama olduğunu, taraflar arasındaki alacak-borç durumunun her iki tarafın ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle borcun varlığı ile ilgili tespit edilecek kayıtlara göre karar verilmesi gerektiğini, bu nedenle red kararının hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
HMK m. 359/3.maddesine göre; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacının kendi defterlerinde kayıtlı kapalı fatura nedeniyle ispat yükü davacı taraf üzerinde bulunmakta olup, davalının fatura bedelini ödemediğini ispatlayacak olduğundan (aynı yönde iki içtihat için bknz Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20/02/2019 tarih, 2017/4462-2019/1407 E-K) Yargıtay’ın yerleşik içtihatları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğu görülmekle davacı vekilinin istinaf taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya İADESİNE,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.17/01/2022