Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1212 E. 2021/1839 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 27/09/2019
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
YEREL MAHKEME KARARI : Davanın kısmen kabulü
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 10/11/2021

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yargılaması sonucunda verilen kararın süresi içinde davacı vekili istinaf edilmiş olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalılardan borçlu …Şti. lehine kullandırılan ticari krediler nedeni ile adı geçen kredi borçlusu ile davacı banka arasında Genel Kredi Sözleşmeleri imzalandığını, diğer davalıların sözleşmeleri müşterek borçlu, müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını, kredilerden kaynaklanan borcun ödenmemesi sebebiyle Antalya 12.Noterliği’nin 24/03/2017 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek banka alacağının ödenmesi hususunun borçlulara bildirildiğini, ancak davalılar tarafından ihtara konu borç tutarının ödenmediğini, borcun ödenmemesi üzerine borçlular hakkında Antalya 8. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine girişildiğini, borçlular vekilinin itirazı üzerine takibin durduğunu, davalıların itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, davalıların itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, açılan davanın haksız ve kötüniyetli olduğunu, davalıların takibe konu borca ilişkin gönderilen hesap kat ihtaranamesine itiraz ettiklerini, hesap özetinin kesinleşmediğini, alacağın yargılamayı gerektirdiğini, davalıların kredi sözleşmelerinden iddia edildiği kadar borcu bulunmadığını, borca teminat olarak verilen ipoteklerin satılarak paraya çevrildiğini ve alacaklı bankanın alacağını tahsil ettiğini, alacaklı bankanın 51 adet çek için talep ettiği gayrinakdi alacağında haksız ve kötüniyetli olduğunu, çeklerin 5 yıl önce müvekkiline teslim edilen çekler olduğunu, bir çok çekle ilgili talep hakkının zamanaşımına uğradığını, talep edilen faiz oranının sözleşmeye uygun bulunmadığını, yapılan ödemelerin ipoteklerin satışından gelen paraların müvekkilinin borcunu hala kapatmaya yetmediğini, oysaki sadece ipotek satışlarından 650.700,00 TL. tahsilat sağlandığını, ipotekle teminat altına alınan kısmın huzurdaki davaya konu icra takibindeki alacaktan mahsup edildikten sonra işlem yapılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava dosyasında davalı borçlu şirket ile davacı banka arasında 27/08/2010 tarihli ve 06/07/2012 tarihli iki ayrı genel kredi sözleşmesi ile 10/11/2008 tarihli çek taahhütnamesi imzalandığı, diğer davalıların kredi sözleşmelerinde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, çerçeve niteliğindeki genel kredi sözleşmesi ve ticari taşıt kredi sözleşmesine dayalı olarak davanın borçlu şirkete açılan ve kullandırılan icra takibine konu kredi sözleşmelerinin incelenmesinde; 06/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin 5.1.3.maddesine dayalı olarak borçlu şirkete 26/01/2016 tarihinde 36 ay vadeli 838.000,00 TL tutarında kredi açıldığı, davalı borçlu şirkete kullandırılan kredi tutarından şirketin taksitli kredisinin tahsil edildiği, davalı şirketin ticari mevduat hesabına Alaşehir İcra Dairesinden gelen 419.262,75 TL EFT havalesinden ise taksitli kredinin geciken ilk üç taksidinin taksit gecikme faizleri ile birlikte tahsil edildiği, 26/05/2016 tarihinde ise Alaşehir İcra Dairesinden ipotek satış bedeli olarak gelen 210.685,26 TL havale işlemi ile birlikte davalı şirektin mevduat hesap bakiyesinin 614.286,41 TL olduğu, bu tutardan taksitli kredinin 26/05/2016 vadeli 4.taksitinin alındığı, ayrıca vadesiz ticari mevduat hesabından alınan 205.685,26 TL tutarla vadeli mevduat hesabı açıldığı, ticari mevduat hesabı bakiyesinden 28/06/2016 tarihinde 27/06/2016 vadeli 5.taksidin, 26/07/2016 tarihinde 6.taksidin, 07/09/2016 tarihinde 26/08/2016 vadeli 7.taksidin, 26/09/2016 tarihinde 8.taksidin, 26/10/2016 tarihinde 9.taksidin, 28/11/2016 tarihinde 10.taksidin, 28/12/2016 tarihinde 11.taksidin tahsil edimesi ile mevduat hesabından 187.231,27 TL kaldığı, kredi borcunun 11 taksit tutarının tahsil edilmesinden sonra mevduat hesabında kalan para mevcudu ve vadeli mevduat hesabından 208.818,00 TL aktarılması ile oluşan mevduat hesabı bakiyesinden kredinin vadesi gelmeyen 26/01/2017 – 27/02/2017 vadeli 12 ve 13. taksitlerinin ana para ve faizleri ile birlikte mahsubunun yapılması ile kredinin 27/02/2017 tarihi itibari ile 682.764,17 TL ana para bakiyesinin bulunduğu, buna göre bankanın vadesi gelmeyen 26/01/2017 ve 27/02/2017 vadeli taksitlerin ana para ve faizleri olmak üzere taksit tutarlarını tamamen tahsil ettiği, davacı banka tarafından vadesi gecikmiş taksit borcu olmayan taksitli kredinin 24/03/2017 tarihli kat ihtarnamesi ile 368.182,38 TL üzerinden kat edildiği görülmüş ise de ; kat ihtarnamesi hesap özetinden söz edilen talebin mevcut ödeme planına göre tahsili geciken ana para tutarı ve ana paraya isabet eden geciken faiz tutarının olmadığı, taraflar arasında düzenlenen çerçeve niteliğindeki kredi sözleşmesi temerrüt halleri ve takip hükümlerini düzenleyen 31.maddesinde ; kredi geri ödemesinin vadeye bağlandığı durumlarda vade tarihinde banka alacaklarının muaccel hale geleceği yazılı olup, bankanın tek taraflı sözleşmenin fesih ve kredi hesaplarının kat edilme hallerinin sıralandığı, davacı banka tarafından kredi hesabının 05/02/2017 tarihinde vadesi gelmemiş taksitlere ilişkin erken tahsilat yapılması ve kredi hesabının 24/03/2017 tarihinde tek taraflı olarak kat edilmesine herhangi bir gerekçe gösterilmediği, ancak 05/02/2017 tarihinde ticari mevduat hesabından yapılan her bir işlemin açıklamalı olarak yer aldığı ve davalı şirket tarafından bilindiği görülmekle tacir olan davalı borçlu şirketin banka tarafından yapılan tahsilatı kabul ettiği sonucuna varıldığı, davalı kefillerinde taraflar arasındaki kredi sözleşmesindeki hükümler ile TBK’daki hükümler çerçevesinde kefaletlerinin geçerli olduğu ile ödenmeyen kredi borcundan borçlu davalı şirketi ile birlikte sorumlu oldukları, davacı banka tarafından kullandırılan teminat mektubu kredisine ilişkin olarak borçlu şirkete 03/09/2010 tarihinde 50.000,00 TL tutarlı kesin teminat mektubu verildiği, kredi sözleşmesinde davacı bankanın temerrüt hallerinde teminat mektubu tutarının iadesini veya doğabilecek riske karşı tedbir mahiyetinde gayri nakdi risk tutarının depo edilmesini talep edebileceği hususunun yazılı olduğu, ancak teminat mektubu tutarının tazmin edilmesi ile nakde dönüşen bir risk tutarının bulunmadığı, teminat mektubu depo talebinin yerinde olmadığı, davacı bankanın gayri nakdi çek kredisi yönünden talebinin değerlendirilmesinde; borçlu şirkete 5941 Sayılı Çek Yasası uyarınca 2011 ve 2012 yıllarında çek yapraklarının teslim edildiği, çek yapraklarının karşılıksız kalması nedeni ile bankanın yasal garantisi altında nakde dönüşen nakdi kredi oluşturan işlemin bulunmadığı, dava dilekesi ekinde davalı borçlu şirketçe imzalı olan 10/11/2008 tarihli çek taahhütnamesinin ise 3167 Sayılı Yasa hükümlerine göre düzenlenmesi nedeni ile geçerliliğinin bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 17. ve 19.5 maddesinde tazmin edilerek nakde dönüşen çek yapraklarından doğan banka riskinden davalı şirket ve müteselsil kefillerin sorumlu olacağı anlaşılmaktadır, ancak davacı bankanın depo talebi henüz nakde dönüşmeyen ve çek kanunu uyarınca bankanın ödeme sorumluluğu nedeni ile doğabilecek nakdi riski karşılamak amaçlı tedbir mahiyetinde olup ortada nakdi bir kredi riski bulunmadığından depo talebinin yerinde olmadığı, ayrıca 5941 Sayıl Çek Yasası uyarınca verilen çek yapraklarından dolayı karşılıksız olduğu tespit edilen çek yaprağı için talep hakkı çekin üzerine yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yılılk zaman aşımına tabi bulunduğu, davacı bankaca çek yapraklarının üzerindeki baskı tarihleri tevsik edilmemekle birlikte çek baskı tarihleri doğal olarak çek teslim tarihinden daha geride olacağıda gözetildiğinde davalı şirket sorumluluğundaki çek yapraklarının kat tarihi, takip tarihi ve dava tarihi itibari ile bankanın yasal sorumluluğu açısından zaman aşımına uğradığı görülmüş, bu itibarla davacı bankanın gayri nakdi çek kredisi nedeni ile depo talebinin de yerinde olmadığı gerekçeleriyle, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi tarafından yapılan asıl alacak ve faiz miktarının hatalı olduğunu, bankanın talep ettiği asıl alacak miktarı ile faiz oranının taraflar arasındaki sözleşmeye ve bankacılık yasasına uygun olduğunu, teminat mektubuna ilişkin depo talebinin reddedilmesinin doğru olmadığını, ayrıca çek yapraklarıyla ilgili depo taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamının incelenmesinden, taraflar arasındaki sözleşmenin temel faiz başlıklı 7..8.4 maddesinde temerrüt halinde aynı tür krediler ve hesaplar için bankaca belirlenen en yüksek cari faiz oranının %50 fazlası üzerinden bulunacak faiz oranı üzerinden temerrüt faizi ve gider vergisi ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacı bankaca dosyaya tevdi olunan faiz oranları listesinde T.C. Merkez Bankasınca sınırlanan kredili mevduat hesabı ve ticari kart faizi dışında diğer tüm kredilerin krediler yönünden 25/12/2014 tarihi itibariyle faiz oranının %35 olduğu, ancak bu faiz oranının güncel – cari faiz oranı olmadığı, 01/01/2017 tarihinden itibaren kredili mevduat hesabı ve ticari kart kredisi türleri için cari faiz oranın %22,08 olduğu, sözleşme uyarınca bu oran baz alındığından %50 fazlasının ilave edilmesiyle davacı bankanın işletebileceği temerrüt faiz oranının %33,12 olduğu, bilirkişi tarafından hesaplanan asıl alacak, faiz miktarı ve faiz oranlarının taraflar arasındaki sözleşmeye, bankacılık yasalarına ve Yargıtay uygulamasına uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin asıl alacak ve faiz miktarı ile faiz oranına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili, teminat mektup bedellerinin depo talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/5079 Esas 2021/817 Karar sayılı 03/02/2021 tarihli ilamında da açıklandığı üzere; teminat mektubunun bedelinin blokesi istemi mahiyeti itibarıyla da temliki mümkün olan alacaklardan değildir, tazmin edilip nakdi alacağa dönüşen alacakta bulunmadığı anlaşıldığından henüz tazmin edilmemiş gayri nakdi alacak yönünden talebin reddedilmesi hukuka uygun olduğundan, davacı vekilinin bu husustaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili, çek yapraklarına ilişkin depo talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 17. ve 19.5 maddesinde tazmin edilerek nakde dönüşen çek yapraklarından doğan banka riskinden davalı şirket ve müteselsil kefillerin sorumlu olacağı anlaşılmakta ise de, davacı bankanın depo talebi henüz nakde dönüşmeyen ve çek kanunu uyarınca bankanın ödeme sorumluluğu nedeni ile doğabilecek nakdi riski karşılamak amaçlı tedbir mahiyetinde olup ortada nakdi bir kredi riski bulunmadığından depo talebinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca 5941 Sayıl Çek Yasası uyarınca verilen çek yapraklarından dolayı karşılıksız olduğu tespit edilen çek yaprağı için talep hakkı çekin üzerine yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yılılk zaman aşımına tabi bulunmaktadır. Davacı bankaca çek yapraklarının üzerindeki baskı tarihleri tevsik edilmemekle birlikte çek baskı tarihleri doğal olarak çek teslim tarihinden daha geride olacağından davalı şirket sorumluluğundaki çek yapraklarının kat tarihi, takip tarihi ve dava tarihi itibari ile bankanın yasal sorumluluğu açısından zaman aşımına uğradığından davacı vekilinin bu husustaki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapılan davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın Dairemiz tarafından taraflara tebliğine,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 10/11/2021