Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1208 E. 2021/1840 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 17/06/2020
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
YEREL MAHKEME KARARI : Davanın reddi
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 11/11/2021

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yargılaması sonucunda verilen kararın süresi içinde davacı vekilince istinaf edilmiş olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, alacaklısı …, borçluları … , …. Şti., kefili … Şti. olan, 30.12.2012 tanzim, 30.09.2013 ödeme tarihli 80.000,00.-TL’lik, nakden kayıtlı bono düzenlendiğini, senetlerin verilmesinin nedeninin 30.12.2012 tarihli … ile … vekili Av. … arasındaki protokol olduğunu, bu protokolden de görüleceği üzere, … kardeşi olan … ile yeğeni …’in aleyhlerine başlatılan Antalya 7. İcra Müdürlüğünün … E. … sayılı dosyadaki borçlarından kurtulmaları için …’in şahsi olarak ve … Şti., … Şti. yetkilisi olarak işbu bonoları düzenleyip …’a verdiğini, özü itibariyle senette nakden yazmasına rağmen nakit para verilmediğini, senedin kefalet amaçlı verildiğini, ticari bir ilişkinin olmadığını, nakden verilen bir bedel olmadığından bononun bedelsiz olduğunun kabulü gerektiğini, bonolar üzerinde düzenleme tarihlerinin olmadığını, sonradan eklendiğini, kefalet amacıyla düzenlenen protokol tarihi olan, 30.12.2012 tarihinde …’in evli olduğunu, evli olan bir kişinin üçüncü kişinin borcuna kefil olabilmesi içen eşin rızası gerektiğini, böyle bir rızanın bulunmadığını, şirket genel kurulunda da, kefaletle ilgili hiçbir karar da alınmadığını ileri sürerek, Antalya 11. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasındaki icra takibine konu bono nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle, davacının, aleyhine başlatılan icra takibine itiraz etmediğini, icra dosyasında, davacı borçlu şirket yetkilisi olarak ve kendi adına da asaleten …’in , dosya borcunu kabul ettiğini, 22.01.2016 tarihli haciz tutanağında ödeme taahhüdünde bulunduğunu, bir kısım ödemeler yaptığını, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, Keza menfi tespit davasının İİK.nun 72. maddesi gereğince 1 yıllık süreye tabi olup, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, mücerrettik (soyutluk) ilkesi gereği, kambiyo senetlerinde senette yer alan hak ile bu hakkın oluşmasına neden olan temel borç ilişkisi arasında herhangi bir bağlılık olmadığını, temel ilişkiye istinaden ileri sürülen iddiaları kabul etmediklerini, dava dilekçesinde 30.12.2012 keşide tarihli protokolden bahsetmekteyse de taraflar arasında böyle bir protokol bulunmadığını, taraflar arasında akdedilen protokolün 30.10.2012 tarihli olduğunu, bu protokol incelendiğinde, protokolde adı geçen senedin ödeme amacı ile verildiğinin açık olduğunu, …’ in kardeşi … ve yeğeni …’in Antalya 7. İcra Müdürlüğünün … ve … sayılı dosyalardaki …’a olan borçlarından dolayı, … şahsi olarak ve …Şti. adına yetkilisi olarak 5 adet senet verildiğini, TBK.nun 133. maddesi uyarınca kambiyo senedinin teknik anlamda teminat gayesiyle değil, “ifa uğruna” verildiğinin kabulü gerektiğini, imzaların istiklali kuralı göz önünde bulundurulduğunda davacının dava dışı diğer borçlulara ilişkin defilerinin dinlenmeyeceğini, davacı vekilinin dava dilekçesinin neredeyse tamamında müvekkilinin diğer borçlulara kefil olduklarından bahsetmiş ise de 6102 Sayılı Yasa kapsamında taraflar arasındaki asıl ilişkinin; gerek doktrin görüşünde gerekse Yargıtay içtihatlarında “aval” olarak kabul edildiğini, davacının, kefillik hükümlerine dayanması ve eşin rızası koşulunu ileri sürmesinin mümkün olmadığını, aksi kabul dahi edilse dahi imzaların istiklali kuralı gereğince …’e ait kişisel definin davacı tarafça ileri sürülemeyeceğini, ispat külfetinin yer değiştirmeyeceğini, davacının senet tanzimine ilişkin yetkili temsilci bakımından bir itirazı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, takibine konu bonoda davacı şirketin kefil olarak gözüktüğü, davacı şirketin temsilcisinin eşinin rızasının olmadığı yönündeki itirazların aval verenler için geçerli olmadığı, yine TTK.nunda, bir ticaret şirketinin genel kurulda veya yönetim kurulunda kefaletle ilgili bir karar alınmadan kefil olamayacağı, aval veremeyeceğinde ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, TTK’nın 680. madde hükmü uyarınca bononun kısmen doldurulmuş ya da sadece imzalanmış olarak tedavüle çıkarılması mümkün olup, bu eksiklik senedin ibrazına kadar tamamlanabilecek eksikliklerden olduğu gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin senette kefil olduğunu, aval olsaydı açıkça aval yazması gerektiğini, eş rızası bulunmadığından kefaletin geçersiz olduğunu, bonoda düzenleme sebebi olarak nakden yazdığı olduğu halde şirket kayıtlarında davalı tarafça da bir ödeme bulunmadığını, istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken hükmedilmediğini, istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava, kambiyo senedine karşı açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekilinin istinaf incelemesi yönünden; dava dosyasının incelenmesinde, borcun dayanağının bono olduğu, davacı şirketin bonoda avalist olduğu anlaşılmaktadır.
Bonoda avalistin geçerliliği için eş rızası gerekmemektedir.
Bono, sebepten mücerret senetlerden olup, arkasındaki temel ilişkiden bağımsız borç ikrarını içeren kıymetli evraklardandır. Senetteki nakden ibaresi senet bedelinin teslim edildiğine dair karine teşkil etmektedir.
Bononun unsurları eksik olarak tedavüle sürülüp ibraz anında eksikliğin giderilebilmesi mümkündür.
Davacı şirket, bonoda avalist olduğundan bono, arkasındaki temel ilişkiden bağımsız borç ikrarı içerdiğinden ve unsurları eksik bononun tedavüle sürülüp ibraz anında eksikliğin giderilmesi mümkün olduğundan davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin istinaf incelemesi yönünden; davalı vekili, kötüniyet tazminatına hükmedilmediğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Dava dosyasının incelenmesinden, takibin durdurulmasına ilişkin bir ara karar bulunmadığı gibi icra dosyasının incelenmesinden, takibin durmadığı anlaşılmaktadır. İcra takibi durmadığından davalı vekilinin tazminat verilmesi gerektiği yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak, taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
b-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
c-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davacıya iadesine,
2-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
b-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
c-Kullanılmayan istinaf gider avansının 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
3-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Kararın Dairemiz tarafından taraflara tebliğine,
Dair, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 bendi gereğince aynı kanunun 361/1. maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 11/11/2021