Emsal Mahkeme Kararı Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2020/1014 E. 2021/1723 K. 15.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 28/01/2020
DAVANIN KONUSU : Alacak

Taraflar arasındaki Alacak davasının yargılaması sonucunda verilen kararın süresi içinde davalı vekilince istinaf edilmiş olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili;
Davalının müvekkili şirket bünyesinde portföy yetkilisi olarak 14.08.2000-20.10.2014 tarihleri arasında çalıştığını, davalının işine fesih bildirimi ile son verildiğini, iş akdinin feshinden sonra davalının … Sigorta Şirketinde çalışmaya başladığını, davalının çalıştığı sürede görevi itibariyle yüksek fon değerleri olan müşterilerle çalıştığını, müşterilerin her türlü bilgisine sahip olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirketin ticari sırlarına nüfus etmiş olduğunu, aralarında imzalanan rekabet yasağı ticari sırların saklanması hakkındaki anlaşmanın 5. Maddesinde müvekkil şirketin müşterilerinden %10 adetinin ve/veya müşteri birikim tutarından %10 kadarının rakip şirketlerden herhangi birine geçmiş olmasının sözleşmenin ihlali sayılacağının hüküm altına alındığını, sözleşmenin ihlali halinde zararların tazmininin yanı sıra müvekkil şirketin müşterisinin birikim tutarının %50’si oranında cezai şartın ödeneceğinin kararlaştırıldığını, başka sigorta şirketlerine aktarılan fon değerinin davalının aracılık ettiği toplam fon birikim tutarının %17,40 olduğunu, aktarılan fon değeri bu tutarın %10’undan fazla olduğundan sözleşmenin ihlal edilmiş sayıldığının belirterek, şimdilik 10.000,00.-TL cezai şart alacağının hukuka aykırılığın tespit edildiği tarihten itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yetki itirazında bulunduğunu, aralarındaki sözleşmenin ilk kez 28.10.2009 tarihinde imzalatılmak istendiğini, müvekkilinin işini kaybetmemek için sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığını, imzasının altına da her nedenle ayrılırsam ayrılayım bu sözleşmenin maddeleri beni bağlamayacaktır, notunu yazdığını, aynı sözleşmenin 14.12.2009 tarihinde tekrar imzalatıldığını, bunda da müvekkilinin ihtirazı kayıtla sözleşmeyi imzaladığını, müvekkilinin işten atılacağının baskısıyla sözleşmeyi imzaladığını, iş akdinin haksız fesih edildiğini, kıdem ve ihbar tazminatlarının ödendiğini, rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, müvekkilinin davacının müşterilerinin bilgilerini ifşa etmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalının davacı şirketin bir dönem işçisi olduğu, iş ilişkisi devam ederken aralarında yukarıda incelenen rekabet yasağına dair sözleşmelerin imzalandığı, davalının 20/10/2014 tarihinde iş akdinin fesh edilmesi sonrasında 2 yıl geçmeden başka bir rakip firma olan … Emeklilik Şirketinde işe girdiği, iş yerlerinin Antalya da bulunması sebebiyle coğrafi alan sınırlaması bakımından sözleşmenin geçerli olduğu, davalının rakip firmaya geçtikten sonra sözleşmeye aykırı olacak şekilde, davacı iş yerindeyken aracılık ettiği poliçelerin 29 adetini rakip firmaya aktardığı, aktarılan bu poliçelerin toplam birikim tutarının 1.315.403,42.-TL olduğu, davalının işten ayrıldığı 20/10/2014 tarihi itibariyle davacı iş yerindeyken aracılık ettiği ve hali hazırda yürürlükte olan 423 adet BES sözleşmesinin bulunduğu, bu sözleşmelerin 20/10/2014 tarihi itibariyle toplam birikim tutarlarının ise 9.470.286,99.-TL olduğu, sözleşmenin 5.maddesine göre davalı aracının çalıştığı süre boyunca … Müşterilerinden %10 adetini ve/veya müşteri birikim tutarından %10 kadarının rakip şirketlerden herhangi birine geçmiş olmasının sözleşmenin ihlali olarak sayılıp, müşteri birikim tutarının %50’si oranında cezai şartın aracı tarafından …’ya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, somut olayda aktarımı yapılan poliçelerin davacıdaki poliçelere oranının %6,86 oranında kaldığı, ancak aktarılan poliçe birikim tutarlarının davacıdaki poliçelerin birikim tutarlarına oranının %13,89 olduğu, bu itibarla davalının sözleşmenin 5.maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle somut verilere dayalı ve denetime elverişli olan bilirkişi raporunda ödenmesi gereken cezai şartın 184.187,36.-TL olduğu hesaplanmasına rağmen taleple bağlılık gereği davacının istediği 10.000,00.-TL cezai şart tutarına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davacı şirketin müvekkiline her iki sözleşme ile ihtirazı kayıtla imzalattırdığını, bu kayıtların müvekkilinin sözleşmeleri imzalamak istemediğini gösterdiğini bu nedenle geçersiz olduğunu, sözleşmede vekalet yasağının uygulanacağı yerinde belirtilmediğini, TBK 445/1.maddesine bu nedenle aykırı olduğunu, geçersiz sözleşmeye dayanılarak davalı aleyhine cezai şarta hükmedilmeyeceğini, davacı işverenin haklı bir neden olmadan müvekkilinin sözleşmesinin 20/10/2014 tarihinde feshettiğini, bu nedenle müvekkiline kıdem tazminatı ödendiğini, fesihte haklı olsa kıdem tazminatı ödemeyeceğini, Yargıtay içtihatlarına göre iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi halinde rekabet yasağının uygulanamayacağını, işverenin tek taraflı feshinin haksız bir fesih olduğunu, rekabet yasağının uygulanabileceği yer belirtilmediği için davalının tüm Türkiye aynı konumda çalışamaması sonucunu doğuracağını, davalının aracılık ettiği bildirilen bireysel emekliklik sistemine göre bireysel emeklilik yaptıranların her yıl üç defa şirket değiştirme ve aktarma hakkının bulunduğunu, davacı şirketin bireysel emeklilik sisteminden ayrılan müşterilerinin kendi iradeleri ile mi davalının iradesiyle ayrıldığının araştırılmadığını, müşterinin ayrılmasından sonra davalının aracılık hizmeti sunması rekabet yasağına aykırı oluşturmayacağını, sözleşmede kararlaştırılan %50 cezai şart tazminatının çok yüksek olduğunu, davalının ekonomik olarak zor duruma düşmesine neden olacağını, TBK 20.madde gereğince genel işlem şartına da aykırı olduğunu, istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
Dava, rekabet yasağına aykırı nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taraflar arasında 28/10/2009 ve 14/12/2009 tarihli rekabet yasağı ticari sırların saklanması hakkında anlaşma sözleşmelerinin imzalandığı, davalının, davacı şirkette 14/08/2000 tarihinde çalışmaya başladığı, 20/10/2014 tarihinde işten ayrıldığı uyuşmazlık konusu olmayıp tarafların kabulündedir.
Dairemiz kararından sonra emeklilik gözetim merkezinin cevabi yazısına göre, aldırılan bilirkişi raporunda davalının davacı şirketten ayrılarak davacı şirketteki aynı iş kolundaki … Emeklilik şirketinde portföy yönetici olarak çalışmaya devam ettiği, davacı şirketten davalının porföy yöneticisi olduğu 29 poliçenin yeni çalışmaya başladığı şirkete aktarıldığı, böylece sözleşmenin 5.maddesini ihlal ettiği, aldırılan bilirkişi raporuna göre 29 poliçenin toplam birikim tutarlarının davalının şirkette ayrıldığı tarihi itibariyle aracılık etmiş olduğu yürürlükteki poliçenin %13,89’u oranında olduğu cezai şarta göre de davacı şirkete 184,187,36 TL tazminat ödemesi gerektiği, davalı taraf her ne kadar işten davacı tarafça işçilik alacakları tarafına ödenerek çıkartıldığını, bu nedenle TBK 447/2.maddesi gereğince rekabet yasağının koşullarının oluşmadığını iddia etmiş ise de, dosya arasında bulunan davalıya hitaben yazılmış davacı şirketin 20/10/2014 tarihli fesih bildiriminde davalının performans düşüklüğü nedeniyle iş sözleşmesinin feshedildiğinin belirtildiği dinlenen tanık beyanlarında da davalının acenta açacağı için bilinçli bir şekilde performans düşüklüğü yaptığının ifade edilmesi birlikte gözetildiğinde iş akdinin davacı işverence haklı bir neden olmaksızın feshedildiği söylenemeyeceğinden İlk Derece Mahkemesinin talep ile bağlı kalarak davanın kabulüne karar vermesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı davalı vekilinin istinaf taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 683,10 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 170,78 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 512,32 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince davalı tarafından peşin yatırılan ve harcanmayan istinaf gider avansının İlk Derece Mahkemesince davalıya iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve 362/1-a maddesi gereğince dava değeri 78.630,00 TL’nin altında olduğundan KESİN olmak üzere karar verildi.
15/10/2021

……