Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/84 E. 2023/443 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/84
KARAR NO : 2023/443
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 06/02/2023
KARAR TARİHİ : 13/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkili sigorta şirketinde … poliçe nolu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi bulunan … plaka sayılı aracın, … talep dışı … sevk ve idaresinde iken … ili … ilçesi … Mahallesi üzerinde iken … plaka sayılı araca çarpması yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazadan sonra tutulan Trafik Kazası Tespit Tutanağında; sigortalı araç sürücüsünün (2918 sayılı KTK’ nın 56/1-a (şerit izleme ve değiştirme) nolu maddesini ihlal ettiği; diğer araç sürücüsünün ise herhangi bir kusurunun bulunmadığının tespit edildiğini, ayrıca sigortalı araç sürücüsü talep dışı …’ ın ehliyetinin bulunmadığının tespit edildiğini, meydana gelen kaza neticesinde müvekkil sigorta şirketince; 16.221,14 TL tazminat ödendiğini, ödenen tazminatın sigortalı araç sürücüsünün ehliyetsiz olması sebebiyet verilmesi nedeniyle rücusu amacıyla Antalya Genel İcra Dairesi … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe, borçlu tarafça itiraz edilmiş ve İcra Müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini, takibin haksız olduğunu beyan ederek, itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
B. TARAF TEŞKİLİ:
Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, Kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir (H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır. Her ne kadar davalı icra dosyasına vekil aracılığı ile itiraz etmiş ise de mahkememizce asile tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır. Çünkü; Ayrıntısı 2021/1 E., 2022/3 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da anlatıldığı üzere; Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır (Benzer yönde; Yargıtay 15. HD., 02.11.2004 T., 2004/2041-5550 sayılı kararı; Yargıtay 9. HD., 18.09.2013 T., 2011/25392 E., 2013/23002 K.; Yargıtay 22. HD, 23.06.2020 T, 2017/29927 E., 2020/7453 K.; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. HD., 2019/794 E., 2019/888 K; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD., 29/12/2017 T, 2017/1262 E., 2017/1552 K.)
C.CEVAP:
Davalı her hangi bir cevap dilekçesi vermemiş ve böylelikle 6100 sayılı HMK m. 128 gereği, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
Dava, itirazın iptali talebinden ibarettir.
Belirtmek gerekir ki; Genel haciz yoluyla ilamsız icra takiplerinde borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkanlarından biri İcra İflas Kanunun 67. maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/19-2415 esas, 2015/2335 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkar tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (KURU, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul, Kasım 2004, s. 220-221). Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak ta yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2006/19-260 esas, 2006/251 karar)
Bu genel açıklamalardan sonra dosyaya dönüldüğünde; dava konusu icra dosyası uyap üzerinden eklenmiştir.
Mahkememizce deliller toplanmıştır, dosya kusur ve sigorta eksperi bilirkişiye tevdi edilmiştir.
… tarihli heyet raporunda özetle; … plakalı motosiklet sürücüsü …’ın KTK’nın 53/1-b, 67/1, a-c, 84/j maddeleri ile yönetmeliğin 95, 102, 137 maddelerini ihlal ettiği, … plakalı araç sürücüsü …’un ise aynı kanunda belirtilen, 52/1-a-b maddesi ile yönetmeliğin 95 ve 101’inci maddesini ihlal ettiği; araçta meydana gelen hasarın, parça değişimi ve hasar gören parçaların onarım ve değişim işçilikleri maliyetinin KDV dahil 10.221,15 TL, değer kaybının ise 6.000,00 TL olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili, rapora karşı beyan dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda yapılan tespitler doğrultusunda davanın haklılığına karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesinde “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Trafik kazasına etki eden ve tarafların kusur durumlarının belirlenmesinde rol oynayabilecek olan araç hızlarının tespiti, aracın teknik özelliklerine göre kazanın oluş şeklinin belirlenmesinde zorunluluk bulunması vs. gibi bir durum yoksa, kazadaki kusur oranlarını belirlemenin teknik bilgiyi gerektiren bir yönü bulunmamaktadır.(Yargıtay 17. HD., 2019/2909 E,2020/7805 K.)
Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır. … plakalı motosiklet sürücüsü …’ın KTK’nın 53/1-b, 67/1, a-c, 84/j maddeleri ile yönetmeliğin 95, 102, 137 maddelerini ihlal ettiği, … plakalı araç sürücüsü …’un ise aynı kanunda belirtilen, 52/1-a-b maddesi ile yönetmeliğin 95 ve 101’inci maddesini ihlal ettiği anlaşılmakla, davacı sigortalısının olayda % 75 kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Yargı kararlarında, öncelikle dava konusu aracın hasar geçmişine ilişkin tüm bilgi ve belgeler (tramer kaydı, sigorta şirketlerinde oluşturulan hasar dosyası, servis belgeleri, trafik denetleme şube müdürlüklerince tanzim edilen tutanaklar ve fotoğraflar vs) ilgili yerlerden getirtilip konusunda uzman ayrı bir bilirkişiye tevdi edilerek aracın markası, modeli,yaşı, kilometresi ve değere etki eden diğer özellikleri de dikkate alınarak dava konusu aracın kaza öncesi serbest piyasa koşullarındaki 2. el değeri ile aracın onarım sonrası serbest piyasa koşullarındaki 2. el değeri (kaza sonrası onarımla değişen orijinal parçalar varsa bunların araca kattığı değer de dikkate alınarak) arasındaki farkın belirlenmesi yöntemiyle değer kaybının tespiti gerektiği belirtilmektedir. Somut bilirkişi raporunda da bu şekilde belirleme yapıldığı mahkememiz kabulündedir.
Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı beyan dilekçesinde rapora itiraz etmemiştir. Davalı ise rapora beyanda bulunmamıştır. HMK’nın 281’inci maddesine göre taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. İki haftalık süre madde gerekçesinde de belirtildiği üzere hak düşürücü süredir. Taraf, iki hafta içinde bilirkişi raporuna tamamen veya kısmen itiraz etmezse rapor, itiraz etmediği kısımlar bakımından onun hakkında kesinleşir. Bilirkişi raporunda itiraz edilmeyen husus diğer taraf bakımından usuli kazanılmış hak oluşturur. (Prof.Dr. Ejder YILMAZ, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınları, 2’inci Baskı, sayfa 1279 vd.)
Trafik sigortacısı tarafından sigorta sözleşmesi uyarınca sigortalıya karşı açılan rücuen tazminat davalarında, sigortalının sorumlu olduğu miktar yapılan ödeme miktarı olmayıp gerçek zarar miktarı kadardır. Bu nedenle mahkemece, zarar görenlere yapılması gereken gerçek ödeme miktarı tespit edilerek davacı tarafça yapılan ödeme miktarı daha fazla olsa da davalının gerçek zarar miktarıyla sorumluluğuna karar verilmesi gerekir. Bu bakımdan sigorta şirketinin zarar görenlere ödemiş olduğu tazminat tutarının tamamı rücu için yeterli değildir. Zorunlu trafik sigorta şirketi ehliyetsiz araç kullanılması sebebine dayanarak kendi sigortalısına onun veya sigortalı aracın sürücüsünün kusuru oranında rücu edebilir. (Antalya BAM 11. HD, 2021/1380 Esas, 2023/723 Karar)
Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi Genel Şartlarının “tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran haller” başlıklı B.4.b. maddesinde tazminatı gerektiren olayın, aracın Karayolları Trafik Kanunu’na göre gereken sürücü belgesine haiz olmayan kimseler tarafından sevk edilmesi sonucunda meydana gelmiş ise, sigortacının bu hususu zarar görenlere karşı ileri süremeyeceği ve fakat ödemede bulunduktan sonra tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Poliçede yer alan bu şart esasen 2918 Sayılı KTK’nın 95. maddesi düzenlemesinin poliçeye aksettirilmiş bir hükmüdür.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar, kabul edildiği üzere, sigortalını olayda % 75 kusurlu olması, ehliyetsiz araç kullanılması nedeniyle davacının rücu hakkının olduğunun kabulü göz önüne alınarak, bilirkişi raporunda belirtilen rakamlar üzerinden, anılan kusur indirimi de yapılarak, Davanın kısmen kabulü ile; davalının Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile; takibin, 12.165,85 TL asıl alacak, 1.713,86 TL işlemiş faiz üzerinden aynen devamına karar vermek gerekmiştir. TTK uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren veya zarar gören yerine geçer ve dava hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu nedenle sigortacının akidine rücu edebilme tarihi, hak sahiplerine ödeme yaptığı tarihtir. Kanundan kaynaklanan bu temerrüt hali için ayrıca bir ihtara gerek yoktur. Mahkememizce kusura göre yapılan indirim sonrası, ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmiştir. Bu konuda özel ve teknik bilgi gereksinimi olmadığından usul ekonomisi de düşünülerek, bilirkişi raporu aldırılmamıştır.
“Ana Para 12.165,85 TL
Başlangıç Tarihi 01.12.2021
Bitiş Tarihi 19.10.2022
Gün Sayısı 322 gün
Faize Esas Gün 360 gün
Faiz Oranı % 15,75
Faiz Tutarı 1.713,86 TL”
Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebine gelince;
İcra inkar tazminatının şartları şunlardır: a)Geçerli ilamsız icra takibi yapılmış olmalı, b)Borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olmalı, c)Süresi içinde açılmış bir itirazın iptali davası olmalı, d)Talep olmalı, e)Borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmelidir.
Dosyaya baktığımızda; yukarıdaki unsurların mevcut olduğu, alacağın likit olduğu kanaatiyle, inkar tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalının Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile; takibin, 12.165,85 TL asıl alacak, 1.713,86 TL işlemiş faiz üzerinden aynen DEVAMINA,
2-Davacının inkar tazminatı talebinin kabulü ile, asıl alacağın %20 si üzerinden hesaplanan 2.433,17 TL inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafça yatırılan 179,90 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 223,31 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 724,81 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve yukarıda mahsubuna karar verilen toplamda 403,21 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 2.877,75 TL’nin haklılık oranı gereği; 2.158,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 3.120,00 TL’nin haklılık oranı gereği; 2.340,00 TL’sinin davalıdan, 780,00 TL’sinin davacıdan alınarak alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, (6100 sayılı HMK m. 333) ;12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacak olan gider avansının miktarı ile avansın ödenmesine ilişkin usul ve esasları belirten, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi” göz önünde tutularak; her hangi bir bankaya ait hesap numarası ve/veya herhangi bir banka hesabına ait IBAN numarası verilmesi halinde taraflara ait artan gider avansının bildirdikleri hesaba aktarılmasına, davalı tarafından yatırılan gider avansının aynı şekilde istek halinde iadesine,
11-Kararın, Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavvcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik m. 216 gereği ve Yargıtay 1. HD’nin 2016/12476 E, 2019/2779 K sayılı emsal ilamı gereği talep ve masraf bulunması halinde taraflara ve/veya Teb. K. m. 11 ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 22/01/2003, 2003/1-25 E., 2003/7 K., Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı., 10/07/1940, 1940/7 E., 1940/75 K. nolu kararları gereği vekil ile temsil edilen tarafın vekiline tebligata çıkartılmasına,(RUHİ, Ahmet Cemal., Tebligat Hukuku., 2008, 6. Baskı, s. 127); taraflardan birisi tarafından kanun yoluna başvurulması halinde bu hususun tebliğ isteği olarak değerlendirilerek, gerekçeli kararın tebliğe çıkarılmasına,
Dair, davacı vekili Sn. Av. …’in yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar KESİN olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/07/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır