Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/78
KARAR NO : 2023/341
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/02/2023
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkil firmanın; fuar standı üretim, kurulum, iç mimari dekorasyon, uygulama ve tadilat işlerinde faaliyet gösterdiğini, müvekkil firmanın işi kapsamında; … tarihli, … organizasyonlarında stant montaj ve söküm konulu sözleşmesi kapsamında davalı tarafa stant montaj ve söküm hizmeti verildiğini, dava dilekçesi ekinde yer alan sözleşme kapsamında, toplam anlaşma bedeli olan 81.420 TL’ nin yarısı 40.710 TL sözleşme tarihinde ödenmiş; kalan yarısının … tarihinde ödenmesi hususunda anlaştıklarını, bu hizmete istinaden … fatura numaralı, … fatura tarihli, … ödeme tarihli fatura düzenlendiğini, T.T.K 21/2 uyarınca 8 günlük yasal süresi içerisinde itiraz- iade edilmemesi sebebiyle fatura kabul edildiğini; müvekkil firmanın sözleşme kapsamındaki tüm yükümlülüklerini eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini, sözleşmede belirtildiği şekilde onayı alınan projeye uygun olarak ahşap kongre standı uygulaması yaptığını, süresinde ve eksiksiz bir şekilde teslim ettiğini, teslimata ilişkin dilekçe ekinde yer alan video ve fotoğraflar çekildiğini, davalı tarafa bildirildiğini, davalı tarafça onaylandığını ve fuar başlangıç gününde stantlarında hazır bulunduklarını, bu süre zarfında davalı tarafça … tarihli sözleşmeden kaynaklanan; eksik, hatalı ya da zamanında teslim edilmediğine dair ne sözlü ne de yazılı bildirimde bulunulmadığını, müvekkil firmanın fuardan sonra; “… Stant yapımı konulu sözleşmenin yerine getirilmemesinden doğan zararlar konulu” ihtarnameyi tebliğ aldığını, noter kanalıyla gönderilmemiş olan işbu ihtarnamede sözleşmedeki ürünün tam ve zamanında teslim edilmediği iddiası ile ödeme yapılmayacağının bildirildiğini, teslimatın eksik, hatalı ya da zamanında yapılmış olması ihtimalinde yazılı bildirimin fuar tarihi itibari ile yapılması gerekirken; fuar ve akabinde tüm süreçler sorunsuz bir şekilde tamamlandıktan sonra yapılması işbu ihtarın ve eldeki davaya konu icra takibine yapılan itirazın tamamen kötüniyetli, haksız kazanç sağlama amaçlı olduğunun göstergesi olduğunu, müvekkil firmanın sözleşmeden kaynaklanan tüm edimleri zamanında ve eksiksiz bir şekilde yerine getirmesine rağmen, davalı/ borçlu tarafça kabul edilmiş olan … fatura tarihli, … numaralı fatura ödemesinin bakiye meblağı ödenmediğini, bunun üzerine davalı/ borçlu aleyhine Antalya Genel İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapılmış ve borçluya ödeme emri gönderildiğini, davalı/ borçlu söz konusu ödeme emrine itiraz ettiğini, davalı/ borçlunun itirazının, icra takibini sürüncemede bırakma, oyalama amacına dayalı olup itirazı haksız ve kötüniyetli olduğunu, bu sebeple; Antalya Genel İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalı/ borçlunun alacağımızın % 20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini ettiklerini beyan etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi ve karşı dava dilekçesinde (aynı dilekçe) özetle; Müvekkil ile davalının ticari iş gereği … Tarihinde … Stant yapımına ilişkin eser sözleşmesi akdettiklerini, akdedilmiş olan sözleşme gereğince davacının taahhüt etmiş olduğu projeyi tam ve eksiksiz bir şekilde en geç … tarihine kadar teslim etme borcu altına girdiğini, müvekkilinin sözleşmenin 5.2. Bendi gereğince proje başlangıç tarihi olan … tarihinde ücretin yarısını … Bankasının … numaralı IBAN hesabına yatırdığını, bunun üzerine projenin yapımı için gerekli işlemlerin başlatıldığını, ancak davacının akdedilen sözleşme gereğince davaya konu projeyi başlangıç tarihinden 1 gün önce (22.11.2021) teslim etmesi gerekirken geç ifa etttiğini, müvekkilinin ifanın geç teslim edilmesine projenin kontrolü sırasında sessiz kaldığını, müvekkilin ifa edilen eseri kontrol ettiği sırada işin, onayı alınan projeye uygun yapılmadığını tespit ettiğini, müvekkilin söz konusu eksik işi tespit etmesine müteakip davalı ile anlaşmış olduğu 81.420,00 TL bedelin 40.710,00 TL’sini ödemeyeceğini beyan ederek eksik ifa nedeniyle sözleşmeden döndüğünü bildirdiğini, ancak davalının söz konusu hususu kabul etmediğini, eserin eksiksiz bir şekilde teslim edildiğini, ücretin geri kalan kısmının yatırılmadığı takdirde cebr-i icra yoluna gideceğini beyan ettiğini, bunun üzerine davalıya hitaben … tarihli ihtarname yazılarak talep etmiş olduğu bedelin kendisine ödenmeyeceğinin bildirildiğini beyan ederek davanın reddini; karşı dava olarak; Müvekkil …’nin profesyonel fotoğraf çekimleri ile geçimini sağlayan bir firma olup fotoğrafların daha iyi çekilebilmesi adına davalı ile stant yapımı konusunda sözleşme akdettiğini, müvekkilin genellikle moda şirketleri ile çalışmakta ve bu sebeple fotoğraf çekerken stant gibi malzemelere ihtiyaç duyduğunu, lakin davalının davaya konu eseri geç ve eksik ifa etmesinden dolayı müvekkilinin fotoğraf çekim tarihlerini ileriye atmak zorunda kaldığını, bu durumun müvekkilin ticari itibarını zedeleyerek iş çevresi bakımından kötü bir intiba yarattığını, bu hususların meydana gelmesinin sebebinin ise davalının eseri geç ve eksik ifa ederek basiretli bir tacir gibi davranmamasından olduğunu, dolayısıyla davalı her ne kadar sözleşme gereğince alacaklarını talep etse de yukarıda izah edilen nedenlerden dolayı kendisinin müvekkilden talep edebileceği herhangi bir alacağının olmadığını, müvekkilinin davaya konu standın geç ve eksik ifa edilmesine rağmen davalıya iyi niyetli bir şekilde yaklaştığını, kaldı ki sözleşme gereğince ödemiş olduğu 40.710,00 TL’nin iadesini bile istemeyerek basiretli bir tacirin yükümlülüklerini yerine getirdiğini, lakin davalı eksik ve geç ifa ettiği eserin ücretini tahsil etmek adına icra yoluna başvuracağını bildirdiğini; bunun üzerine … tarihinde davalıya hitaben eserin geç ve eksik ifa edildiğine dair ihtarname gönderilerek müvekkilin sözleşmeden döndüğünün bildirildiğini, söz konusu ihtarnamenin TTK hükümleri gereğince eserin tesliminden itibaren 2 gün içinde gönderildiğini, zira davaya konu eserdeki ayıp, eksik iş durumları yadsınamayacak kadar fazla olup nesafet kesintisi ilkesinin uygulanamaması sebebiyle müvekkil sözleşmeden dönme hakkını kullandığını beyan ederek; karşı davanın kabulüne, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin feshine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2005/9-546 E.N , 2005/611 K.N., 26/10/2005). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115’e göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Belirtmek gerekir ki; Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir (TTK m. 11) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir.(TTK m. 12). TTK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10 uncu maddesine göre, TTK’nin 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen Cumhurbaşkanı kararı (Bakanlar Kurulu kararı) çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemeler uygulanır.
Resmi Gazetenin 21.7.2007 tarih ve 26589 sayısında yayınlanan Bakanlar Kurulu’nun 2007/12362 Karar sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin 18.6.2007tarihinde alınan kararının “Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı” başlıklı 1 inci maddesi aynen;
“ .. (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğinikazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar odalarına kaydedilmeleri, Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri,….”şeklindedir. Ayrıca, 5362 sayılı kanuna göre; Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri ifade eder.
Vergi usul kanununun 177 inci maddesinde belirtilen hadler, uygulamada yardımcı olmaktadır.
Denetime elverişlilik açısından;
Vergi usul kanununun 177 inci maddesi gereği, bilanço esasına göre defter tutma hadleri; (177/1 gereği) alış tutarı kalemlerinde, 2016 yılı … TL, 2017 yılı … TL, 2018 yılı … TL, 2019 yılı … TL, 2020 yılı … TL, 2021 yılı için ise … TL, 2022 yılı …’dir. Satış tutarı kalemlerinde, 2016 yılı … TL, 2017 yılı … TL, 2018 yılı … TL, 2019 yılı … TL, 2020 yılı … TL, 2021 yılı ise … TL, 2022 yılı … TL’dir. Kanunun 177/2 maddesi gereği, yıllık gayrisafi iş hasılatı hadleri; 2016 yılı … TL, 2017 yılı … TL, 2018 yılı … TL, 2019 yılı … TL, 2020 yılı … TL, 2021 yılı … TL, 2022 yılı … TL’dir. Kanunun 177/3 maddesi gereği, 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması halinde İş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı hadleri; 2016 yılı için … TL, 2017 yılı için … TL, 2018 yılı için … TL, 2019 yılı için … TL, 2020 yılı için … TL, 2021 yılı için … TL, 2022 yılı … TL’dir.
Taraflardan birinin ticari işletmesini ilgilendiren sözleşmeler, her ne kadar TTK m. 19/2 uyarınca diğer taraf için de ticari sayılırsa da, bu durum TTK m. 4/1’e göre davanın, nispi ticari dava sayılmasını gerektirmez.(ARKAN, SABİH., Ticari İşletme Hukuku, 25. Baskı, Ankara 2019, s.115) Yani, TTK m. 19/2 hükmüne dayanarak, davaya ticari dava nitelemesi yapılamaz.
Somut olayda, davacı ticaret şirketidir ve tacir olduğu hususunda uyuşmazlık yoktur. Davalı için ise mahkememizce tacir araştırması yaptırılmıştır. Davacının ticaret odası ve esnaf odası kaydı yoktur. Ancak, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2016/19360 Esas, 2018/7312 Karar sayı ve 28.06.2018 tarih; Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 2014/42056 Esas, 2014/40558 Karar sayı ve 16.12.2014 tarih vb. içtihatlarında öngörüldüğü üzere;”Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.” Bu nedenle, vergi dairesi ile de VUK 177 gereği değerlendirme yapılabilmesi için yazışma yapılmış, gelen cevaplar dosya arasına alınmıştır. Vergi dairesi yazısında özetle; davalının 2 inci sınıf tüccar (esnaf) olduğu, işletme hesabına göre defter tuttuğu vergi beyannamesinin örneğinin gönderildiği belirtilmiştir. Davacının kazancı, vergi kayıtlarına göre, yukarıda belirtilen VUK’taki sınırı kabule göre aşmamaktadır.
Davacının 2.sınıf tacir olmasına, ticaret sicil müdürlüğünde ve esnaf odasında kaydının bulunmamasına, yıllık mal alışlarının esnaf sınırını aşmamasına göre, davacının tacir sıfatı yoktur.
Somut olayda her iki dava bakımından da mutlak ticari dava, nispi ticari dava şartları mevcut değildir. Yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin dava da söz konusu değildir. Tüm açıklamalar ışığında, davada mahkememizin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin Asliye Hukuk mahkemesi olduğu anlaşılmakla; davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
(Asıl dava yönünden)
1-Davanın 6100 sayılı Kanunun 114/1-c maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Taraflardan birinin, H.M.K.’nun 20. Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceği, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
(Karşı dava yönünden)
1-Davanın 6100 sayılı Kanunun 114/1-c maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Taraflardan birinin, H.M.K.’nun 20. Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceği, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, davacı karşı davalı vekili Sn. Av. … ile e- duruşma talep eden davalı karşı davacı vekili Sn. Av. … yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/05/2023
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır