Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/64 E. 2023/164 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/64
KARAR NO : 2023/164
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 27/01/2023
KARAR TARİHİ : 15/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkil işletmesine yani rent a car’a ait plakalı araç ile davalıya … plakalı araçların … tarih saat: … meydana gelen maddi hasarlı kaza nedeniyle, davalı ait … plakalı aracın %100 kusurlu olmasından kaynaklı hasar gören müvekkile ait … plakalı aracın 15 günlük servisde kalması nedeniyle oluşan kazanç kaybı nedeniyle müvekkil aracın kullanmaktan mahrum kaldığını, bu nedenle … ltd.şti mahrumiyet raporu aldırdığını, söz konusu raporda gerekli araştırmalar yapılmış akabinde 15 gün kullanamamadan mahrum kalması nedeniyle günlük 400×15=6.000 tl (kdv dahil) bedel tespit edildiğini, söz konusu mahrumiyet bedelinin sigorta firmalarından talep edilmediği için , kazaya sebebiyet veren sürücüden tahsil edilmekte olduğunu, aynı zamanda müvekkilinin şahıs işletmesine sahip olup, araç kiralama işi yapmakta olduğundan sigorta şirketleri ikame araç tahsis etmediğini, müvekkilinin bu işlemi şahıs işletmesi adına yaptığından mütevellit ticaret kanunu ve usulüne tabi olduğundan söz konusu itirazın iptali davasını açmak zorunda olduğunu, açıklanan olaylar çevresinde Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibin devamına ve alacağın %20’ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin görevsiz olduğunu, davacı sigortasının davaya dahil edilmesi gerektiğini, davada ıslah hakkı olmadığını, gerekli araştırmanın yapılması gerektiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, itirazın iptali talebinden ibarettir.
Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Belirtmek gerekir ki; Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir (TTK m. 11) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir.(TTK m. 12). TTK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10 uncu maddesine göre, TTK’nin 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen Cumhurbaşkanı kararı (Bakanlar Kurulu kararı) çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemeler uygulanır.
Resmi Gazetenin 21.7.2007 tarih ve 26589 sayısında yayınlanan Bakanlar Kurulu’nun 2007/12362 Karar sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin 18.6.2007 tarihinde alınan kararının “Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı” başlıklı 1 inci maddesi aynen;
“ .. (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğinikazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar odalarına kaydedilmeleri, Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri,….”şeklindedir. Ayrıca, 5362 sayılı kanuna göre; Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri ifade eder.
Vergi usul kanununun 177 inci maddesinde belirtilen hadler, uygulamada yardımcı olmaktadır.
Denetime elverişlilik açısından;
Vergi usul kanununun 177 inci maddesi gereği, bilanço esasına göre defter tutma hadleri; (177/1 gereği) alış tutarı kalemlerinde, 2016 yılı … TL, 2017 yılı … TL, 2018 yılı … TL, 2019 yılı … TL, 2020 yılı … TL, 2021 yılı için ise … TL, 2022 yılı …’dir. Satış tutarı kalemlerinde, 2016 yılı … TL, 2017 yılı … TL, 2018 yılı … TL, 2019 yılı … TL, 2020 yılı … TL, 2021 yılı ise … TL, 2022 yılı … TL’dir. Kanunun 177/2 maddesi gereği, yıllık gayrisafi iş hasılatı hadleri; 2016 yılı … TL, 2017 yılı 90.000,00 TL, 2018 yılı … TL, 2019 yılı … TL, 2020 yılı … TL, 2021 yılı … TL, 2022 yılı … TL’dir. Kanunun 177/3 maddesi gereği, 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması halinde İş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı hadleri; 2016 yılı için … TL, 2017 yılı için … TL, 2018 yılı için … TL, 2019 yılı için … TL, 2020 yılı için … TL, 2021 yılı için … TL, 2022 yılı … TL’dir.
Taraflar gerçek kişilerdir ve mahkememizce tacir araştırması yaptırılmıştır.
Antalya Ticaret odasının cevap yazısında özetle; davalının kaydına rastlanmadığı, davacının da şahsi kaydına rastlanmadığını beyan etmiştir. … vergi dairesinin yazısında, davalının potansiyel vergi mükellefi olarak kayıtlı olduğunu, her hangi bir vergilendirme rejimine tabi olmadığı belirtilmiştir. Üçkapılar vergi dairesinin cevap yazısında, davacının bilanço esasına göre defter tuttuğu anlaşılmaktadır.
Davacı, tacirdir ancak davalı tacir değildir. İhtisas mahkemesi olarak uyuşmazlığın ticaret mahkemesinde görülmesi için kanun şartlarının net olması gerekir. Davacının tek başına tacir olması davayı ticari dava haline getirmez. Taraflardan birinin ticari işletmesini ilgilendiren sözleşmeler, her ne kadar TTK m. 19/2 uyarınca diğer taraf için de ticari sayılırsa da, bu durum TTK m. 4/1’e göre davanın, nispi ticari dava sayılmasını gerektirmez.(ARKAN, SABİH., Ticari İşletme Hukuku, 25. Baskı, Ankara 2019, s.115) Yani, TTK m. 19/2 hükmüne dayanarak, davaya ticari dava nitelemesi yapılamaz.
Tüm bu açıklamalar ışığında, davada mahkememiz görevsiz olduğundan, görevli mahkeme Asliye hukuk mahkemesi olduğundan, davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın 6100 sayılı Kanunun 114/1-c maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Taraflardan birinin, H.M.K.’nun 20. Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceği, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, davacı vekili Sn. Av. …’nın yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar KESİN olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır