Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/440 E. 2023/480 K. 05.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/440 Esas
KARAR NO : 2023/480
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 06/07/2023
KARAR TARİHİ : 05/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan “Menfi Tespit” davasının dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; davacı şirket yetkilisi …’nın “… Ltd. Şti.” nin kurucu ortaklarından biri olduğunu, … tarihinde söz konusu işletmenin Ticaret sicil Gazetesine tescil edilerek faaliyete başladığını, şirketin bir diğer kurucu ortağı olarak görünen …’ün ise şirkete ne nakdi ne de başkaca bir sermaye sağlamamasına karşın, davacının kendisine duymuş olduğu güvene istinaden yarı yarıya ortak olarak gösterildiğini, şirket için gerekli olan sermayenin tamamının davacı tarafından karşılanacağı, faaliyet sonrasında …’ün çalışarak sermaye koyma borcunu ödeyeceği hususunda anlaşmaya varılmasına karşın , …’ün sermaye koyma borcunu yerine getirmediği gibi, fiili olarak da şirkette çalışmadığını ve ayrıca % 50 ortak olduğu aynı iştigal konusunda yeni bir şirket kurarak ( … Ltd.Şti), davacı şirketteki müşterileri diğer şirkete aktardığını, davacının çabaları ile kar yapmaya başlayan şirketin içini boşaltmaya başladığını ve bu durumun davacı tarafından fark edilmesi üzerine …’e Antalya …Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile %50 şirket hissesini bedelsiz şekilde devretmesi ihtarı yapıldığını, … isimli şahsın … vade tarihli … TL bedelli kambiyo senedini … adına şirketi zarara sokma kastı ile tanzim ettiğini ve yarı hissesi davacıya ait olan işletmeyi de hukuka ve yasaya aykırı şekilde kefil olarak gösterdiğini, davalı tarafından iş bu senede istinaden Antalya Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası nezdinde icra takibi başlatıldığını, …’ün şirkette kendisine verilen imza yetkisini kötüye kullanarak şirketi borçlandırdığını ve … isimli şahıs ile muvazalı olarak senedi takibe konu ettiğini beyanla fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile davanın kabulüne, davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine, davalının kötüniyetli olmasından dolayı %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, dava masraf ve ücreti vekaletinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya ile icra takibi başlattığını ve icra takibinin kesinleştiğini, icra takip dosyasına dayanak olan senedin davacı şirket yetkilisi … tarafından imzalanıp davalıya verildiğini, davacının senedin sahte senet olduğunu ileri sürse de, senet incelendiğinde takibe konu senedin yasal tüm unsurları içeren usulüne uygun düzenlendiğini, davalı ile davacı şirket ortakları arasında borcun ödenmesi amacıyla her iki ortağın bilgisi dahilinde şirketi münferiden temsile yetkili ortak olan … tarafından davalıya verildiğini, borcun vadesinde ödenmemesi üzerine de taraflarınca Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını beyanla davacının haksız ve kötüniyetli olarak açmış olduğu menfi tespit davasının reddine, davacının ikame ettiği işbu haksız ve kötü niyetli menfi tespit davası sebebiyle aleyhine %20’den aşağı olmamak üzrere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili mahkememize sunduğu … tarihli dilekçesinde; davacı şirket tarafından davalı aleyhine menfi tespit davası açıldığını, dava açıldıktan sonra, davalı tarafından … tarihinde dosyaya ; Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası kapsamında takip edilmekte olan ve menfi tespite konu senet alacağı kapsamında asıl borcun …’e ait olduğuna, davacı şirketin davalı ile herhangi bir ticari ilişkisi ve bu ilişkiden kaynaklanan bir borcu bulunmadığına , netice olarak davalı aleyhine açılan davayı koşulsuz ve şartsız olmak üzere kabul ettiğine ve taraflarından herhangi bir masraf ve vekalet ücreti talebinin bulunmadığına dair beyan sunulduğunu, davalının kabul beyanı doğrultusunda ; davacı şirketin Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası kapsamında takip edilmekte olan ve menfi tespite konu senet kapsamında herhangi bir borcu olmadığının tespiti ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ile davalı taraftan vekalet ücreti ve yargılama gideri talepleri olmadığını beyan etmiş, … tarihli dilekçesi ile de dava dilekçesinde belirtilen kötü niyet tazminatına ilişkin taleplerinin bulunmadığını bildirmiştir.
Davalı vekili mahkememize sunduğu … tarihli dilekçesinde; mahkememiz dosyasında Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası kapsamında takip edilmekte olan ve menfi tespite konu senet alacağı kapsamında asıl borçlu … olduğunu, davacı şirketin davalı ile herhangi bir ticari ilişkisi ve bu ilişkiden kaynaklanan bir borcu bulunmadığını, bu nedenle davalı aleyhine açılan davayı koşulsuz ve şartsız olmak üzere kabul ettiklerini, karşı taraftan herhangi bir masraf ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını beyan etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE; Dava, İİK 72/3. Maddesine dayalı icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Davayı kabul yetkisi bulunan davalı vekilinin … tarihli dilekçe ile açılan menfi tespit davasını koşulsuz ve şartsız olarak kabul ettikleri, davacı vekilinin de aynı tarihli dilekçe ile davalı tarafın kabul beyanı doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi ile kötü niyet tazminatı, yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını beyan ettiği görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nun 308. maddesinde “Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur”
311. Maddesinde d “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.”
düzenlemesine yer verilmiştir.
Davayı kabul, davalının mahkemeye ulaşması gerekli tek taraflı irade beyanı ile davacının dava dilekçesindeki talep sonucu kısmına kısmen veya tamamen muvafakat etmesi şeklinde tanımlanabilir (Kuru, B.; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C. IV., İstanbul 2001, s. 3674; Tanrıver, S.; Mahkeme Huzurunda Yapılan Kabuller, AÜHFD, 1995/I, s. 221). Kabul, davayı sona erdiren usul işlemi olmasının yanı sıra aynı zamanda davalı, davacının istemiş olduğu hakkın varlığını da kabul ettiğinden bir maddi hukuk işlemidir (Kuru, s. 3677). Davayı kabul, her şeyden önce bir usul işlemi olduğundan, kabulün şartları ve etkileri usul hukuku bakımından düzenlenir.
Davayı kabulden söz edilebilmesi için dört koşulun bir arada bulunması gerekir. Bunlardan ilkini; davalı tarafından mahkemeye yöneltilmiş bulunan tek taraflı ve varması gereken bir irade beyanının mevcudiyeti oluşturur. Bu irade beyanının kendisinden beklenen hüküm ve sonuçları doğurabilmesi mahkeme veya davacı tarafından kabul edilmesine bağlı değildir. Diğer bir koşul, davayı kabule ilişkin irade beyanının, kayıtsız, şartsız ve açık olması gereklidir (6100 s. HMK m. 309/4). Usul işlemleri kural olarak şarta bağlı olarak yapılamayacağından, şarta bağlı olarak bir kabul beyanında bulunulmuş ise, davalının bu beyanının davayı kabul olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Davalının, davanın kabulüne ilişkin davayı kabul eden irade beyanının, kayıtsız, şartsız olmasının yanı sıra, açık ve tereddüte yer vermeyecek bir biçimde kesin olmalıdır. Zımni olarak davayı kabul de mümkün değildir (Kuru, 3692-3694). Diğer taraftan, davalının kabule ilişkin irade beyanının davacının talep sonucunu konu alması gerekir. Davalı sözü edilen irade beyanı ile davacının dava dilekçesinin talep sonucu kısmına rıza gösterir. Davayı kabul davacının dava dilekçesinin talep sonucunun tamamına ilişkin olabileceği gibi, talep sonucunun bir kısmına ilişkin de olabilir ( HMK m. 309/3). Son koşul olarak kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda hüküm doğurur (6100 s. HMK m. 308/2). Medeni Usul Hukukunda kural olarak tasarruf ilkesi (1086 s. HUMK m. 72, 6100 s. HMK m. 24) uygulandığından, bu ilkeden hareketle davalı da dava konusu üzerindeki tasarruf yetkisine dayanarak açılmış bir davayı kabul edebilir. Bu suretle davalının kabulü davayı sona erdirir.
Kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir ( 6100 s. HMK m. 309/1). Kabulün zamanı ise 6100 sayılı HMK’nın 310. maddesinde düzenlenmiş ve feragatta olduğu gibi hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği öngörülmüştür. Kabul, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemidir. Davayı kabul ile mevcut olduğu tespit edilen veya yeni doğan hak, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava konusu yapılamaz ( 6100 s. HMK m. 311). Davanın kabulü, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur (6100 s. HMK 311/1, 1.c)
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesinde; “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz.” düzenlenmesine yer verilmiştir.
492 sayılı Harçlar Kanununun 22. maddesine göre; Davadan feragat veya davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır.
Mahkememizce usul ekonomisi ve yargılamanın sürüncemede kalmaması ilkeleri dikkate alınarak taraf vekillerinin dilekçeleri doğrultusunda dosya üzerinden inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen kanun maddeleri ve yapılan açıklamalar doğrultusunda; Davalı tarafın … tarihli dilekçesi ile davayı kayıtsız ve şartsız kabul ettiği, davacı tarafında kötü niyet tazminatı ile yargılama giderleri ile vekalet ücreti talebinin bulunmadığı anlaşılmakla 6100 sayılı HMK’nın 311/1 fıkrası gereği kabulün kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurması ve aynı sayılı yasanın 309/2 maddesi gereği hüküm ifade etmesinin karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı olmaması sebebiyle, davanın kabul nedeniyle kabulüne, kabul beyanı ön inceleme duruşmasından önce sunulduğundan harcın buna göre belirlenmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabul nedeniyle KABULÜNE, buna göre; Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında takibe dayanak … düzenleme, … vade tarihli … TL bedelli bono yönünden davacının BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacı tarafın beyanı dikkate alınarak kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
3-Harçlar kanunu uyarınca alınması gerekli harç olan 89,95 TL’nin (Harçlar Kanunu gereği ilk celseden önce kabul olduğundan) peşin olarak alınan 34.155,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 34.065,05 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Tarafların beyanları dikkate alınarak vekalet ücretine takdirine YER OLMADIĞINA,
5-Tarafların beyanları dikkate alınarak yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde istek aranmaksızın taraflara İADESİNE,
7-Mahkememizin tensip 19 nolu ara karar gereği verilen tedbir kararına ilişkin teminat yatırılmadığından hükümsüz kalan tedbir nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,
Dair; tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/09/2023

Başkan …
¸E- İmzalı

Üye …
¸E- İmzalı

Üye …
¸E- İmzalı

Katip …
¸E- İmzalı