Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/428 E. 2023/623 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/428
KARAR NO : 2023/623
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/06/2022
KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında … tarihli Açık Satış Noktası Sözleşmesini imzalandığını, davalı, sözleşmenin 3.maddesi gereği, davacı şirketin dağıtım ve satışını gerçekleştirdiği bira ürünlerinden … litre miktarındaki ürünü müşterilere satmayı kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmenin feshi tarihine kadar ise toplam litre miktarında ürün alımı yaptığını, davalının sözleşme yürürlükte iken taahhütlerini yerine getirmediğini, … Satış Belgesi yenileme yükümlülüğünü yerine getirmeyerek Kasım 2015 tarihinden itibaren tüketici taleplerine uygun düzenli ve süreklilik arz edecek şekilde ürün almayarak ve müşteri talebini karşılayacak şekilde etkin olarak ürün bulundurmayarak ve satmayarak sözleşmenin birden fazla maddesini ayrı ayrı ihlal ettiğini, davalının kusuru nedeniyle devamı imkansız hale gelen sözleşmenin … Noterliğinin … tarih … yevmiye nolu feshi ihbar ihtarnamesi ile davacı şirket tarafından feshedildiğini, haricen edinilen bilgiye göre davalı işleticinin işletmesini çalıştırmadığı ve devrettiğini, davalı tarafa sözleşmede verilmesi planlanan … mali katkı aktarıldığını, sözleşmeyi ihlal eden davalıdan … TL’lik katkının iadesinin tahsili talebi ile … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile açılan icra takibine davalının yetkiye ve borca itirazı nedeni ile icra takibi durdurulduğunu, davalı borçlunun yetki itirazı gereği Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı dosyası üzerinden devam eden icra takibine borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptalini takibin devamını asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, ilk önce, Antalya … Asliye Hukuk mahkemesinin … esasında açılmış ve mahkemece ilk celse özetle; “…Mahkememizce davalının tacir olup olmadığı Antalya Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne sorulmuş, verilen cevapta davalının tacir olduğu anlaşılmıştır. İki tacir tarafından ticari işletmesiyle ilgili yapılan sözleşmelerden dolayı çıkan uyuşmazlıklar Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı içinde bulunduğundan…” gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuş ve dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
Görevsizlik hükmünün kesinleşme tarihi …’tür. Görevli mahkemeye dosyanın gönderilmesi talepli dilekçenin tarihi … olmakla, usulen süresindedir.
Dosya mahkememize geldiğinde, mahkememizce de tacir araştırması yaptırılmıştır. Asliye Hukuk mahkemesince sadece ticaret odası kaydının olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği görülmektedir.
Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2005/9-546 E.N , 2005/611 K.N., 26/10/2005). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115’e göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Belirtmek gerekir ki; Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir (TTK m. 11) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir.(TTK m. 12). TTK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10 uncu maddesine göre, TTK’nin 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen Cumhurbaşkanı kararı (Bakanlar Kurulu kararı) çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemeler uygulanır.
Resmi Gazetenin 21.7.2007 tarih ve 26589 sayısında yayınlanan Bakanlar Kurulu’nun 2007/12362 Karar sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin 18.6.2007tarihinde alınan kararının “Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı” başlıklı 1 inci maddesi aynen;
“ .. (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğinikazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar odalarına kaydedilmeleri, Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri,….”şeklindedir. Ayrıca, 5362 sayılı kanuna göre; Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri ifade eder.
Vergi usul kanununun 177 inci maddesinde belirtilen hadler, uygulamada yardımcı olmaktadır.
Denetime elverişlilik açısından;
Vergi usul kanununun 177 inci maddesi gereği, bilanço esasına göre defter tutma hadleri; (177/1 gereği) alış tutarı kalemlerinde, 2016 yılı ‘dir.
Taraflardan birinin ticari işletmesini ilgilendiren sözleşmeler, her ne kadar TTK m. 19/2 uyarınca diğer taraf için de ticari sayılırsa da, bu durum TTK m. 4/1’e göre davanın, nispi ticari dava sayılmasını gerektirmez.(ARKAN, SABİH., Ticari İşletme Hukuku, 25. Baskı, Ankara 2019, s.115) Yani, TTK m. 19/2 hükmüne dayanarak, davaya ticari dava nitelemesi yapılamaz.
Somut dosyaya bakıldığında; Asliye Hukuk mahkemesince sadece ticaret odası kaydının olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği görülmektedir.
Önemle söylemek gerekir ki; Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2016/19360 Esas, 2018/7312 Karar sayı ve 28.06.2018 tarih; Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 2014/42056 Esas, 2014/40558 Karar sayı ve 16.12.2014 tarih vb. içtihatlarında öngörüldüğü üzere; “Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.”
Dosyada davacı ticaret şirketidir ve tacir olduğu tartışmasızdır. Mahkememizce vergi dairesine yazı yazılmış ve verilen cevapta özetle; davalının işletme hesabına göre defter tuttuğu bildirilmiş, beyanname suretlerinden birer örnek gönderilmiştir. Davalı işletme hesabına göre defter tuttuğundan, tacir sıfatının belirlenmesi için VUK taki limitlere bakmak gerekmektedir. Eki belgelerde, davalının kazancının miktarı göz önüne alınarak, TTK m. 15 de göz önüne alınarak tacir olmadığı anlaşılmaktadır.
Somut davada, mutlak ticari dava olarak nitelendirilecek bir husus yoktur. Yukarıda da anlatıldığı üzere,h her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması/her iki tarafın tacir olması gibi bir durum da söz konusu değildir. Yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin bir dava da söz konusu değildir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde; dosyada, görevli mahkemenin Asliye hukuk mahkemesi olduğu anlaşılmakla, görevsizlik yönünde usulden ret kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1- Davanın 6100 sayılı Kanunun 114/1-c maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Taraflardan birinin, H.M.K.’nun 20. Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceği, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Mahkememiz kararı istinaf edilmeksizin kesinleşir ise olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından dosyanın re’sen Antalya Bölge Adliye Mahkemesine yargı yeri belirlenmesi için gönderilmesine,
Dair ; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/11/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır