Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/26 E. 2023/227 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/26
KARAR NO : 2023/227
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/01/2023
KARAR TARİHİ : 12/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu senetin, … A.Ş tarafından … lehine keşide edildiğini, daha sonra … adlı şahsın; senedi önce kendisinin ciroladığını, kendi cirosundan sonra da müvekkilin imzasını taklit etmek suretiyle müvekkil adına senedi, hukuka aykırı bir şekilde, ciro ettiğini, en sonunda …’nün, senedi davalı …’a verdiğini ve davalının da senedi ciro ederek Antalya … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden, kötü niyetli bir şekilde, kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığını, dava konusu senetin arkasında bulunan imzanın, kesinlikle müvekkile ait olmadığını, dolayısıyla müvekkilin herhangi bir borcunun olmadığını, durum böyle olunca taraflarınca … tarihinde Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na, resmi evrakta sahtecilik suçu sebebiyle, suç duyurusunda bulunulduğunu, buna ek olarak, söz konusu ödeme emrinin müvekkile usulsüz bir şekilde tebliğ edildiğinden, taraflarcınca icra hukuk mahkemesinde gecikmeli bir şekilde imzaya itiraz edildiğini; yine aynı zamanda usulsüz tebligat nedeniyle de icra hukuk mahkemesine başvurulduğunu, bunun üzerine Antalya … Hukuk Mahkemesi … esas sayılı dosya üzerinden yapmış olduğu inceleme neticesinde … tarihli ve … sayılı karar ile tebligatın usulsüz olmadığına hükmettiğini, yine Antalya … Hukuk Mahkemesi de imzaya itirazlarını; … esas sayılı dosya üzerinden incelemiş, … tarihli ve … sayılı karar ile 5 günlük itiraz süresinin geçtiğinden bahisle başvuruyu usulden reddettiğini, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı, … numaralı dosya üzerinden soruşturma başlattığını, soruşturma işlemleri kapsamında söz konusu imzanın müvekkile ait olup olmadığının tespiti için bilirkişiye başvurulmduğunu, … tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu senet arkasında bulunan imzanın müvekkile ait olmadığının tespit edildiğini, bunun üzerine savcılık makamı tarafından … tarihli iddianame düzenlenmiş ve kamu davası açıldığını, Antalya … Ceza Mahkemesinin, … esas sayılı dosya üzerinden yargılama yapmaya başladığını, mahkemenin, yargılama sonucunda söz konusu imzanın müvekkil …’e ait olmadığına, bu imzanın sanık … elinden çıktığına kanaat getirdiğini, böylece Antalya … Ceza Mahkemesi … esas & … karar sayılı ve … tarihli ilamı ile … hakkında 1 yıl 8 ay hapis cezasına hükmettiğini, görüleceği üzere müvekkilin bahsi geçen imzayı atmadığı, dolayısıyla herhangi bir borcu bulunmadığının yapılan bu ceza yargılaması ile de tespit edildiğini, davalılar tarafından başlatılmış olan takibin kötü niyetli olduğunu, zira … tarafından resmi evrakta sahtecilik suçu işlenmiş olup buna binaen söz konusu takip başlatıldığını, davalı … …’ın da durumun böyle olduğunu bilerek … ile fikir ve eylem birliği içerisinde olduğunu, böylece icra dairesi eliyle müvekkilden haksız menfaat elde etmeye çalıştığını, kaldı ki, kesinlikle kabul etmemekle birlikte, … iyi niyetli olsa dahi söz konusu imzanın sahte olduğunu, imzanın sahte olması sebebiyle ileri sürülen def’inin bir mutlak def’i olduğunu, bilindiği üzere mutlak def’inin herkese karşı ileri sürülebilen bir def’i olduğunu ve bu durumda iyi niyetli üçüncü kişinin korunması gibi bir durum söz konusu olmadığını, bu sebepledir ki müvekkilin, iyi niyetli olsa dahi, davalı …’a herhangi bir ödeme yapma zorunluluğu olmadığını beyan ederek; menfi tespit talebinde bulunmuştur.
B. TARAF TEŞKİLİ:
Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. (H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
Davalı her hangi bir cevap dilekçesi vermemiş ve böylelikle 6100 sayılı HMK m. 128 gereği, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
Dava, menfi tespit talebinden ibarettir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulanmıştır. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2011/19-622 esas, 2012/9karar, Tar. 18/01/2012)
Dava konusu icra dosyası içeriği uyap üzerinden dosya arasına alınmıştır.
Dava dilekçesinde geçen icra hukuk mahkemesi dosyaları uyaptan istenmiştir.
Aşamalarda, dava dilekçesinde bahsedilen ceza dosyası, Antalya … Ceza mahkemesinin … esas, … karar sayılı dosyası iş bu dosya arasına alınmıştır. Dosyada bakıldığında özetle; katılanın, iş bu davanın davacısı … olduğu, sanık olarak yer alanın … isimli kişi olduğu, atılı suçun “resmi belgede sahtecilik” olduğu, iş bu davaya konu da olan … tarihli ve … TL meblağlı senedin katılan adına sahte şekilde ciro edilerek icraya konulduğu iddiasıyla yargılama yapıldığı, yargılama sonunda özetle; “….yapılan yargılama, sanığın savunması, katılanın beyanı, emanet kaydı, bilirkişi raporu, Antalya Bölge Kriminal Polis Lab. Müdürlüğünün … – … tarih, … sayılı uzmanlık raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; suç tarihinde borçlusu … A.Ş., alacaklısı sanık …(… …) olan, … düzenleme tarihli ve … ödeme tarihli, … TL bedelli senedin katılanın bilgisi ve rızası dışında ciro edilerek icraya konulduğu, ciranta listesinde katılandan önce …’nün senedi ciro ettiğinin anlaşıldığı, Antalya Bölge Kriminal Polis Lab. Müdürlüğünün … – … tarih, … sayılı uzmanlık raporunda suça konu senetteki tüm yazı ve imzalar ile katılana ait mukayese yazı ve imzalar arasında uygunluk bulunmadığının belirtildiği, soruşturma aşamasında adli tıp uzmanı bilirkişi …’dan temin edilen bilirkişi raporunda senetteki imza ve yazı örneklerinin katılana ait olmadığı, senedin ön yüzündeki lehtar yazısı ve arka yüzündeki yazı, rakam ve imzaların sanığın eli ürünü olduğunun tespit edildiği, mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller, uzmanlık raporu, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından sanığın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği sabit olduğundan bu suçtan cezalandırılmasına…” karar verildiği, sonuç olarak sanık hakkında 1 yıl 8 ay hapis cezası verildiği, karara karşı katılan iş bu davanın da davacısı olan … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, sanık tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığı, aşamalarda istinaf kanun yoluna başvuran katılan iş bu davanın da davacısı olan … tarafından istinaf kanun yolundan vazgeçilmesi dilekçesi verildiği, Antalya BAM … Ceza Dairesinin … esas, … karar sayılı ilamı ile özetle; kanun yoluna başvurudan feragat nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, kararın kesinleşme tarihinin … olduğu hususları anlaşılmaktadır.
Dava konusu icra takibine bakıldığında, dava/takip konusu senetin, … A.Ş tarafından keşide edildiği, lehtarın … olduğu, ciro silsilesinin …, sonrasında … ve iş bu davanın davalısı olduğu görülmektedir.
Davacı imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmekle, sahtelik itirazında bulunmaktadır. Yargıtay kararlarında da bahsedildiği üzere; Sahtelik defi mutlak defi olup herkese karşı ileri sürülebilir.
Hukuk yargılamasının ceza yargılaması ile ilişkisi de temel olarak 6098 sayılı “Türk Borçlar Kanunu”nda (m. 74) düzenlenmiştir. Buna göre;
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”
Ayrıca; aynı ilke hukuk uygulamasında yenleşmiş olmakla; T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/17-50 esas , 2011/231 karar nolu 27/04/2011 karar tarihli mahkememizce de emsal görülen kararından özetle belirtildiği üzere, ceza mahkemesince verilen beraat kararı , kusur ve derecesi , zarar tutarı, temyiz gücü ve isnat yeterliliği , illiyet gibi esaslar hukuk hakimini bağlamaz.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.1.975 tarihli, 1971/T-406 E. ve 1975/1 K; 23.1.1985 tarihli, 1983/10-372 E. ve 1985/21 K.; 27.04.2011 tarihli, 2011/17-50 E. ve 2011/231 K.; 03.04.2013 tarihli, 2012/19-873 E.,2013/433 K. sayılı kararları).
Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, BK’nın 53.maddesi bir engel oluşturmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.1981 tarihli, 1979/1-131 E. ve 1981/587 K., 27.04.2011 tarihli 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 03.04.2013 tarihli, 2012/19-873 E., 2013/433 K. sayılı kararları; Çenberci, M: Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965,s.22 vd).
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 472 K.; 27.04.2011 tarihli, 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 03.04.2013 tarihli ve 2012/19-873 E., 2013/433 K. sayılı kararları).
Bu temel belirlemeler ışığında dosyaya dönüldünde; Antalya … Ceza mahkemesinin … esas, … karar sayılı dosyasındaki yargılama sonunda, “….yapılan yargılama, sanığın savunması, katılanın beyanı, emanet kaydı, bilirkişi raporu, Antalya Bölge Kriminal Polis Lab. Müdürlüğünün … – … tarih, … sayılı uzmanlık raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; suç tarihinde borçlusu … inş. San. ve Tic. A.Ş., alacaklısı sanık … olan, … düzenleme tarihli ve … ödeme tarihli, … TL bedelli senedin katılanın bilgisi ve rızası dışında ciro edilerek icraya konulduğu, ciranta listesinde katılandan önce …’nün senedi ciro ettiğinin anlaşıldığı, Antalya Bölge Kriminal Polis Lab. Müdürlüğünün … – … tarih, … sayılı uzmanlık raporunda suça konu senetteki tüm yazı ve imzalar ile katılana ait mukayese yazı ve imzalar arasında uygunluk bulunmadığının belirtildiği, soruşturma aşamasında adli tıp uzmanı bilirkişi …’dan temin edilen bilirkişi raporunda senetteki imza ve yazı örneklerinin katılana ait olmadığı, senedin ön yüzündeki lehtar yazısı ve arka yüzündeki yazı, rakam ve imzaların sanığın eli ürünü olduğunun tespit edildiği, mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller, uzmanlık raporu, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından sanığın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği sabit olduğundan bu suçtan cezalandırılmasına…” karar verildiği anlaşılmaktadır. Yargılamada, ceza mahkemesi, katılanın (iş bu davacının davacısının) bilgisi ve rızası dışında ciro edilerek icraya konulduğu, ciranta listesinde katılandan önce …’nün senedi ciro ettiğinin anlaşıldığı, Antalya Bölge Kriminal Polis Lab. Müdürlüğünün … – … tarih, … sayılı uzmanlık raporunda suça konu senetteki tüm yazı ve imzalar ile katılana ait mukayese yazı ve imzalar arasında uygunluk bulunmadığının belirtildiği, soruşturma aşamasında adli tıp uzmanı bilirkişi …’dan temin edilen bilirkişi raporunda senetteki imza ve yazı örneklerinin katılana ait olmadığı, senedin ön yüzündeki lehtar yazısı ve arka yüzündeki yazı, rakam ve imzaların sanığın eli ürünü olduğunun tespit edildiği hususlarında kabule gitmiş ve söz konusu tespitlerde bulunmuştur. Bir başka deyişle, iş bu davaya da konu olan senette davacının imzasının bulunmadığını tespit etmiştir.
Her ne kadar iş bu davanın davalısı ceza mahkemesinde yer almasa da söz konusu tespitler uyuşmazlığa sebep senet hakkındadır. Ceza mahkemesince verilen ve hukuk dünyasında kesinleşen karar gereği senette davacının imzasının olmadığı sabittir. Maddi vakıaya ilişkin olan ve kesinleşen bu tespit kabule göre iş bu davanın davalısını da (herkesi de) hukuken bağlar niteliktedir.
“Hakim; insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalpler içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa “insan kokusu” taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır.”(T.C. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi., 1976/9370 Esas, 1976/13138 Karar, Tar. 31/12/1976 )”Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” (T.C. Anayasa m. 141/son, HMK m. 30)
Tüm bu açıklamalar ışığında, kesinleşen ceza mahkemesindeki hukuki maddi vakıa tespiti, bir başka deyişle iş bu davaya da konu olan senette davacının imzasının bulunmadığının tespiti göz önüne alınarak, mahkememizce tekrar bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar, iş bu davaya da konu olan senette davacının imzasının bulunmadığının ceza mahkemesince tespiti ve ayrıca kesinleşen ceza mahkemesi hükmünde senedin suç konusu olması nedeniyle … Adli Emaneti’nin … sırasında kayıtlı senet aslının dosyada delil olarak saklanmasına da karar verilmesi göz önüne alınarak, davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde ayrıca kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuştur.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 esas, 2010/154 karar, 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 esas 2011/747 karar ve 20.03.2013 tarihli ve 2012/19-778 esas, … sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında bakıldığında, davacının davasının kabul edilmesi nedeniyle takibin haksız olduğu anlaşılmıştır. Davalıya senedin geçmesi şeklen … imzası ile olduğundan, senedi alan davalının cirolayanın kimliğini teyit etmesi gerekmektedir. Kıymetli evrak hukuku ilkeleri de bunu gerektirir. İmzanın davacıya ait olmadığı anlaşıldığından, davalının da imza sahibinin davalı olmadığını bilmesi gerektiğinden, bu senede bağlı olarak davacı aleyhine takip yapmasında kötü niyetli olduğu da anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, davacının kötü niyet tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE, davacının, Antalya Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı (Eski Esas Antalya … İcra Dairesinin …) dosyasına konu … düzenleme tarihli … ödeme tarihli … TL bedelli bonodan dolayı davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin KABULÜ İLE, 38.200,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacı tarafça yatırılan 179,90 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 3.261,81 TL peşin harcın, alınması gerekli toplam 13.047,21 TL’den mahsubu ile hazineye gelir kaydına, alınması gerekli bakiye 9.785,40 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 3.441,71 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat ücreti gideri toplamı 467,75 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 29.650,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, e-duruşma talep eden davacı vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/04/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır