Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/254 E. 2023/696 K. 29.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/254
KARAR NO : 2023/696
DAVA : Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (Menfi Tespit)
DAVA TARİHİ : 13/04/2023
KARAR TARİHİ : 29/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (Menfi Tespit) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Davalının, müvekkil hakkında Antalya Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlattığını, taraflarınca bu borcun, davalı şirkete ödendiğini ve davalı şirketin, … tarihinde, ekte sundukları borcu yoktur yazısı hazırladığını, bununla birlikte, ilgili icra dosyasının kapatıldığını, davalının, müvekkilin borcunun olmadığını bilmesine rağmen icra takibine devam ederek çeşitli hacizlerin koyulmasını talep ettiğini, müvekkilin maaşına haciz koyulmasını talep ettiğini; davalı şirketin, müvekkilin borcu olmamasına rağmen kötü niyetli hareket ederek müvekkilin sahip olduğu taşınmaz, vs. haciz koydurtarak müvekkilin mağduriyetine sebep olduğunu, davalı şirketin, … tarihinde, müvekkilin … köyünde, … numarali ada, 1 numaralı parsele haciz konulmasını talep ettiğini, … tarihinde, icra müdürlüğünce, tapu ve kadastro müdürlüğüne haciz müzekkeresi gönderildiğini, aynı tarihte, … Tapu Müdürlüğü’nce, ilgili taşınmaza haciz koyulduğunu, müvekkilin, dosyaya konu borcunu ödemesine ve davalı şirketten … tarihinde borcu yoktur yazısı almasına rağmen, davalı şirketin icra dosyasını kapatmadığını ve kötü niyetli olarak … tarihinde haciz işlemleri talep ettiğini, mahkemeden, müvekkilin borcunun olmadığının tespitine ve yukarıda esası belirtilen icra dosyasının durdurulmasına ve akabinde iptaline karar verilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; harcın tamamlattırılması gerektiğini, davaya dayanak yapılan icra dosyası borcunun müvekkil şirkete haricen ödenmesi üzerine takip dosyasına haricen tahsil bildiriminde bulunulduğunu, davacının davadaki isteminin müvekkil şirkete yapılan ödemenin istirdadı değil, takip dosyasında haciz işlemi yapıldığına yönelik olduğunu, takip dosyasında tahsil harç ve masrafları borçluya ait olmak üzere haricen tahsil bildiriminde bulunulmuş olması ve davanın asıl nedeninin müvekkile yapılan ödeme olmayıp, icra dosyasından konulan haciz işlemine ilişkin olması nedeniyle, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit davasıdır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulanmıştır. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2011/19-622 esas, 2012/9karar, Tar. 18/01/2012)
Davanın türü hakkında yapılan bu açıklamalardan sonra dosyaya dönüldüğünde; davacı vekili, özünde, icra dosyası kapsamında borçlu olmadığını değil, icra dosyasındaki borç ödenmesine rağmen takip açık bırakıldığından dolayı menfi tespit talebinde bulunmuştur.
Dilekçe eklerinden ve uyaptan icra dosyası içeriğine bakıldığında; davacının borcu yoktur yazısını davacıya temlik verenden aldığı, … tarihli yazı ile davalı vekilinin bahsi geçen taşınmaza haciz konulması talepli yazıyı icra dosyasına sunduğu, aşamalarda borçlu vekilinin dilekçesinde tahsil harcının yatırıldığının beyan edildiği, bu bildirimin tarihinin olmadığı ancak icra müdürlüğünce … tarihinde kabul kararı verildiği, … tarihinde ise haricen tahsil nedeni ile dosyanın kapatıldığı anlaşılmaktadır.
İİK’nın 15. ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/b maddeleri gereğince, tahsil harcının sorumlusu borçludur. Somut dosyada, alacaklı taraf, dosya borcunun olmadığını bilmektedir. Tahsil harcından da kural olarak sorumluluğu yoktur. İcra dosyasının kapatılmamasının sebebi tahsil harcının borçlu tarafından yatırılmaması olduğunda, borçlunun açtığı menfi tespit davasının dinlenilme imkanı hukuken yoktur. Ancak, somut olayda ise, davalı alacaklı taraf, dosya borcunun olmadığını bilmesine/bilmesi gerekmesine rağmen haciz talebini dosyaya sunmuş ve esasen borcun devam ettiği bir alacak varmış gibi icra tehdidini devam ettirmiştir. Bu nedenle, dosyada, davacının davayı açmasında hukuki yararı vardır. Dava tarihinden sonra ise borçlu davacı tarafından gerekli harç yatırılarak, icra dosyası kapanmıştır. Bu yönüyle, açık bir icra dosyası olmadığından, esasen dava konusuz kalmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Kural olarak bir davada asıl talebin konusuz hale gelmesi durumunda, bunun fer-i (yan) niteliğindeki diğer talepler hakkında yargılamaya devam edilerek, bunlar hakkında da bir karar verilmesi gerekir. Davanın konusuz kalması halinde ise, mahkemenin yargılamaya devam ederek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit edip, o tarafı yargılama giderlerine (bu arada vekalet ücretine de) mahkum etmesi gerekir. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulaması da bu yöndedir (Bkz. KURU, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. baskı, İst. 2001, c.3, s.3030 vd., ALDEMİR, Hüsnü, Hukuk Davalarında Yargılama Giderleri, 2. Baskı, s.150-151, Yarg. 14. HD. 03/03/2008, 1087-2645, 18. HD. 09/11/2006, 5557/8964, 13. HD. 02/06/2005, 3752-9494, 3. HD., 25/04/2006, 2465-4930). Yukarıdaki açıklamalar ışığında, dava tarihi itibariyle, davacı, iş bu davayı açmakta haklı olduğundan, yargılama giderlerinin davalı üzerine bırakılması ve karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm kurulması gerekmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde ayrıca kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuştur.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Anılan maddenin 5. fıkrası aynen; “Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Başka bir ifadeyle; İcra İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi hükmüne göre, menfi tespit davasının davacı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötüniyetli olması halinde, istem varsa, davacı (borçlu) lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötüniyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötüniyetli olduğunu iddia eden davacı (borçlu)’nun üzerindedir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarihli ve 2010/19-123 esas, 2010/154 karar, 07.12.2011 tarihli ve 2011/13-576 esas 2011/747 karar ve 20.03.2013 tarihli ve 2012/19-778 esas, 2013/250 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, Takibin haksız ve kötü niyetli olduğundan bahsedilemez. Çünkü, davacının da bahsettiği üzere, açılan dava borçlu olunmadığına dayanarak açılmamıştır. Yasal şartları mevcut olmayan talebin de reddi gerekmiştir.
Son olarak belirtmek gerekir ki; 26/10/2021 tarihinde RG de yayımlanan 7338 sayılı kanunun 58 inci maddesi ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu m. 143 maddesinde yapılan değişiklik sonucu; “Bu Kanun kapsamında kurulan varlık yönetim şirketleri ile 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Kurulun çıkarmış olduğu yönetmelik kapsamında kurulan varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ve bununla ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden, 492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan, kaynak kullanımını destekleme fonuna yapılacak kesintilerden ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 39 uncu maddesi hükmünden istisnadır” düzenlemesine yer verilmiştir. Mahkemelerce yargılama faaliyetinin yürütülmesi için alınan başvurma harcı ile peşin harcın alınmasına ilişkin esaslar 492 sayılı Harçlar Kanununda maktu ve nispi olarak ayrı ayrı düzenlenmiştir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesi hükmüne göre, Bankacılık Kanunu kapsamında kurulan varlık yönetim şirketleri, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre ödenecek harçlardan 5 yıl süre ile muaf tutulmuştur. (Yargıtay 12. HD’nin 2016/1823 E. – 2828 K.). Ancak daha sonra Torba Yasa ile tüm varlık şirketleri harçtan muaf tutulmuştur. (Benzer yönde harçtan muaf olduğuna ilişkin; Yargıtay 11. HD, 2022/3741 E, 2023/2829 K; 2022/2304 E, 2023/2101 K; 2022/1727 E, 2023/1913 K; 2023/1188 E, 2023/1901 K) Bu nedenle, davalı kabule göre harçtan muaf olduğundan, bu yönüyle hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KONUSUZ KALMASI NEDENİYLE KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Davacı tarafça yatırılan başvurma harcının ve peşin karar harcının, harçların bölünmezliği, davalının harçtan muaf olması dikkate alınarak, karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat ayrıntıları başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat ücreti gideri toplamı 119,75 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 10.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. … yüzüne karşı kesin olarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/11/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır