Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/23 E. 2023/208 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/23 Esas
KARAR NO : 2023/208
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/01/2023
KARAR TARİHİ : 04/04/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine Antalya Genel İcra Dairesi … dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Davalı tarafından Antalya Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası kapsamında tebliğ edilen ödeme emrine karşı yapılan itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verilmiştir. Borçlu itiraz dilekçesi ile tüm tutara, asıl alacağa, asıl alacak miktarına uygulanan faize ve alacak ferilerine itiraz ederek icra takibinin durduğunu, Borçlunun Antalya Genel İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası icra dosyasındaki asıl borca, ferisi niteliğindeki faize ve işleyecek faize yönelik itirazının iptali ile alacağımızın tespitine ve tahsiline, Takibin devamına, Borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen tüm hak, alacak ve faiziyle birlikte ödemesine , haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle müvekkil tarafından, delil tespiti yapılmadan önce haklı olduğu halde, bir miktar para ödemeyi teklif etmişse de davacı şirket kabul etmediğini, Dolayısıyla müvekkilin, paranın değerinin zamanla azalarak buradan bir kar elde etme amacı bulunduğunun kabulü kesinlikle mümkün olmadığını, Müvekkil, arabuluculuk görüşmelerinde de tutarın tamamını değil ancak bir kısmı ödeyebileceğini beyan ettiğini, müvekkilinin ayıplı mal satmadığını, ve haklılığına inandığı için bu tavrı bugüne kadar sürdürdüğünü, Sulh hukuk mahkemesine tarafından yapılan ve dosya arasına alınan delil tespiti kararını kesinlikle kabul etmek mümkün olmadığını, Tekne motorunu satın alırken, bu motoru yük taşımak için kullanacakları bilgisini davalıya vermediklerini, fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydı ile işbu itirazın iptali davasının reddine ve icra takibinde kötüniyetli olan davacı-alacaklı aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden aşağıda olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, itirazın iptali davasıdır.
Davacı taraf faturadan kaynaklı başlatılan icra takibine itirazın iptalini talep etmiş, Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası getirtilmiş, davalı için tacir araştırması yapılmıştır.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1-a bendi uyarınca; tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TTK’da düzenlenen hususlardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz.
TTK’nın 4/1. maddesi uyarınca nisbi ticari dava olması için, her iki tarafın tacir olması ve davanın ticari işletmelerinden doğması gerekir. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari işletme, TTK’nın 11/1.maddesindeki tanıma göre; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Esnaf işletmesi ile ticari işletme arasındaki sınırın ise Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kararname ile belirleneceği hükme bağlanmıştır.Kanunda ticari işletme için herhangi bir miktarda gelir değil, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşar düzeyde gelir sağlama amacı aranmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 3.maddesinde; “ticari iş” kavramı açıklanmış ve “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmiştir.
Ticaret hayatının temel öznesi olan “tacir” de yine işletme kavramı bağlamında tanımlanmış ve “bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişi”ye tacir deneceği TTK’nın 12/1.maddesinde belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu tacir kavramını gerçek kişiler ve tüzel kişilerde ayrı ayrı ele almış, gerçek kişilerde tacir sıfatının kazanılması bir ticari işletmenin mevcut olması, bir ticari işletmenin işletilmesi ve ticari işletmenin kısmen de olsa o kişi adına işletilmesi unsurlarına bağlanmıştır. Tüzel kişi tacir kavramının kapsamı ise TTK’nın 16/1. maddesinde düzenlenmiştir.
Tüm açıklamalardan sonra dosya kapsamının incelenmesi neticesinde; davacı şirket ile davalı arasında faturaya istinaden mal alım satım ilişkisinin gerçekleştiği, hasar bedelinin ödenmemesi iddiası ile bedelin tahsili için Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığı, davalı borçlunun itirazı üzerine fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması kaydı ile mahkememizden itirazın iptalinin talep edildiği anlaşılmıştır. Ancak; mahkememizce yapılan tacir araştırması neticesinde davalının oda ve vergi dairesi kayıtlarının bulunmadığı, tacir sıfatının olmadığı tespit edilmiştir.
Her ne kadar talebin tekne motoru yönünden Deniz alacağı gibi düşünülmesi akla gelse de; 6102 sayılı TTK’nın 1352/1. maddesinde “Deniz alacağı; aşağıda sayılan hususların birinden veya birkaçından doğan istem anlamına gelir: ” ve aynı maddenin 1-f bendinde ” Bir çarter parti düzenlenmiş olup olmadığına bakılmaksızın, geminin kullanılması veya kiralanması amacıyla yapılmış her türlü sözleşme.” “l) Geminin işletilmesi, yönetimi, korunması veya bakımı için sağlanan eşya, malzeme, kumanya, yakıt, konteynerler dâhil teçhizat ve bu amaçlarla verilen hizmetler.” hükümleri mevcuttur. Somut olayda; takip ve dava konusu olan teknenin bakım, onarım, korunmas kapsamında olmadığı, teknenin değil, tek başına motor bloğunun satışının söz konusu olduğu dolayısıyla deniz alacağına ilişkin bir dava olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan kanun maddeleri ve tanımlar doğrultusunda olayda; dava TTK.nun 4/1-a-f bentlerinde sayılan mutlak ticari davalardan (tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın) değildir. Davacının Anonim şirket olduğu ve tacir sıfatını taşıdığı sabit ise de, davalının tacir olmadığı dolayısıyla davanın da hukuki niteliği itibariyle ticari dava olmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın mahkememiz görev alanına girmediği anlaşılmıştır.
Görev, 6100 Sayılı HMK’nın 1. maddesi hükmü gereği kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece yargılamanın her safhasında kendiliğinden gözetilmelidir. Bu durumda, davanın asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiği gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın 6100 sayılı Kanunun 114/1-c maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın görevli Nöbetçi Antalya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Taraflardan birinin, H.M.K.’nun 20. Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceği, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Dosyanın gönderilmesi için süresi içinde başvuru yapılmadığı takdirde, HMK’nun 20/1 ve 331/2 maddeleri gereğince yapılacak işlemin mahkememizce dosya ele alınarak değerlendirilmesine,
Dair, e-duruşma talep eden davacı vekili Av. … ile e- duruşma talep eden davalı vekili Av. …’nın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/04/2023

Katip …
E imzalı

Hakim …
E imzalı