Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/195 E. 2023/374 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/195 Esas
KARAR NO : 2023/374
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2023
KARAR TARİHİ : 09/06/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilİ şirket ile davalının “marul üretimi” hususunda anlaştıklarını, avans olarak 65.000TL bedelli çek vereceklerini, ürün üretimi için toplam hesaptan düşülmek üzere banka üzerinden avans ödemeleri yapacaklarını, müvekkil tarafından marul başına 1.40TL ödeme yapılacaklarını, bu ödeme avanslar düşüldükten sonra kalan bakiye üzerinden yapılacağını, ürünler müvekkil alıcı tarafından toplanacağını, alıcı, beğenmediği ürünleri ve kalitesiz olan ürünleri toplamakla yükümlü tutulmayacağını, davalı satıcı, ürünleri kaliteli, düzgün ve istenen büyüklüğe gelinceye kadar yetiştireceğini, yetişen ürünleri de davacı müvekkil toplayıp alacağını, davalı satıcı, ürünleri doğal afet vs nedenleri ile etkilenmesi (ürünletin teslim edilememesi) halinde aldığı avasnlar ile 1 adet marul fidesi ücreti olan 0,35TL’yi davacı/alıcıya iade edeceğini, ancak davalı yan iş bu sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenlerle Müvekkili davacının ödediği avansların iadesi için davalı aleyhine başlatılan Antalya Genel İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası ile yine müvekkilce davalıya teslim edilen marul fidelerinin bedeli için davalı aleyhine başlatılan Antalya Genel İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyalarında davalı yanca haksız yapılan itirazların iptalini, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatlarına hükmedilesini, taleplerinizin HMK 110 ve 30 gereği ayrı ayır karara bağlanmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili mahkemeye sunmuş olduğu cevap dilekçesinde,müvekkili ile davacının aralarında marul üretimi için anlaştıklarını, yapılan bu sözleşme uyarınca ürün ekimi için toplam hesaptan düşülmek üzere avans ödemeleri yapacaklarını, ürünleri parti parti hasadı yapıldıktan sonra toplam tutardan yapılan avanslar düşüldükten sonra çek verileceğini, davacı yetişen marulları tüm uyarılara, toplama yükümlülüğüne, çürümeye başladığı ihtarına rağmen toplamadığını, vekil eden ile üretim için anlaşıp vekil edenin üretim için yaptığı masrafları yapmadığını, marulların cinsi tam olarak belirtilmediğini, bu nedenlerle davacının iadesini istediği avanslar vekil edenin masraflarına sayılabileceğini, davacının avanslara ilişkin icra takibine konu taleplerinin reddini, yetişen , gerekli büyüklüğe gelen marulları toplama yükümlülüklerine rağmen toplamaya gelmeyen davacının iş bu davaya konu edebilmek için marulları kötüniyetli olarak çürümeye bıraktığı dikkate alındığında fidelerin iadesi için açılan icra takibine konu taleplerinin reddine karar verilmesini, davacının iş bu davasının reddine ,vekil eden lehine %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, İİK’nun 67. Maddesi gereği itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf faturadan kaynaklı başlatılan icra takibine itirazın iptalini talep etmiş, Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası getirtilmiştir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1-a bendi uyarınca; tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TTK’da düzenlenen hususlardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz.
TTK’nın 4/1. maddesi uyarınca nisbi ticari dava olması için, her iki tarafın tacir olması ve davanın ticari işletmelerinden doğması gerekir. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari işletme, TTK’nın 11/1.maddesindeki tanıma göre; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Esnaf işletmesi ile ticari işletme arasındaki sınırın ise Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kararname ile belirleneceği hükme bağlanmıştır.Kanunda ticari işletme için herhangi bir miktarda gelir değil, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşar düzeyde gelir sağlama amacı aranmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 3.maddesinde; “ticari iş” kavramı açıklanmış ve “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmiştir.
Ticaret hayatının temel öznesi olan “tacir” de yine işletme kavramı bağlamında tanımlanmış ve “bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişi”ye tacir deneceği TTK’nın 12/1.maddesinde belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu tacir kavramını gerçek kişiler ve tüzel kişilerde ayrı ayrı ele almış, gerçek kişilerde tacir sıfatının kazanılması bir ticari işletmenin mevcut olması, bir ticari işletmenin işletilmesi ve ticari işletmenin kısmen de olsa o kişi adına işletilmesi unsurlarına bağlanmıştır. Tüzel kişi tacir kavramının kapsamı ise TTK’nın 16/1. maddesinde düzenlenmiştir.
Tüm açıklamalardan sonra dosya kapsamının incelenmesi neticesinde; iki icra takip dosyası yönünden itirazın iptalinin talep edildiği, birinin sözleşme gereği ödenen avans iadesi kaynaklı olduğunun diğerinin yine sözleşme gereği ödenen fide ücretine ilişkin olduğu iddia edilmiştir. Dolayısı ile dava dilekçesine ekli sözleşmenin incelenmesi gerekmiştir. Dava dilekçesine ekli … tarihli sözleşmenin davacı alıcı şirket ile satıcı … arasında düzenlendiği, sözleşmenin … tarafından imzalandığı , davaya konu takip dosyasında borçlunun … … olduğu, mahkememizce yapılan tacir araştırması neticesinde davalının esnaf odası kaydı bulunsa da vergi kayıtlarında işletme hesabına göre defter tuttuğu tacir sıfatının olmadığı tespit edilmiştir.
Yukarıda açıklanan kanun maddeleri ve tanımlar doğrultusunda olayda; dava TTK.nun 4/1-a-f bentlerinde sayılan mutlak ticari davalardan (tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın) değildir. Davacının Limited şirket olduğu ve tacir sıfatını taşıdığı sabit ise de, davalının tacir olmadığı dolayısıyla davanın da hukuki niteliği itibariyle ticari dava olmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın mahkememiz görev alanına girmediği anlaşılmıştır.
Görev, 6100 Sayılı HMK’nın 1. maddesi hükmü gereği kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece yargılamanın her safhasında kendiliğinden gözetilmelidir. Bu durumda, davanın asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiği gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın 6100 sayılı Kanunun 114/1-c maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın görevli Antalya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Taraflardan birinin, H.M.K.’nun 20. Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceği, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Diğer hususların gerekçeli kararda açıklanmasına,
Dair, davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’in yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır