Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/186 E. 2023/725 K. 13.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/186
KARAR NO : 2023/725
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/03/2023
KARAR TARİHİ : 13/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
1.Davacı vekili , dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı sadece … tarihinde …-TL. tutarında tüketici kredisi kullandığı, ticari kredi kullanmadığı halde toplam 1.968,75-TL. kredi tahsis ve değerlendirme ücreti kesildiğini, diğer pek çok bankanın böyle bir ücret almadığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50,00-TL.’nin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
B. TARAF TEŞKİLİ:
2.Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir(H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
3.Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır.
C.CEVAP:
4.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinde ve Ticari Müşteri Sözleşmesinde hangi kesintilerin yapılacağının açıkça belirtildiğini, yine bankanın internet sitesinde ve tüm şubelerde hizmet ücretlerinin teşhir edildiğini, davacının tacir olduğunu, TTK 20.maddesi gereğince ücret istemenin mümkün olduğunu, Bankalar Kanunu 144.madde, Bakanlar Kurulu Kararı ve TCMB tebliğleri uyarınca bankaların azami faiz oranlarını, bankacılık işlem ve hizmet ücretlerini belirlemesinin yasal olduğunu, yapılan kesintilerin bankacılık hizmet bedeli olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D.YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
5.Dava, davalı … kullandırılan ticari krediler nedeniyle haksız tahsil edildiği iddia edilen dava konusu kesintilerin istirdadı istemine ilişkindir.
6.09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de Merkez Bankası tarafından yayınlanan 2006/1 sayılı Tebliğin 6/2. maddesi “Bankalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirdikleri azami oranları aşmamak kaydıyla, mevduat ve kredi işlemlerinde uygulayacakları faiz oranlarını ve katılma hesaplarında uygulayacakları kâr ve zarara katılma oranlarını vadelerine göre tüm şubelerinde halkın görebileceği şekilde ilan eder ve bu oranları internet sitelerinde yayımlar” şeklinde değiştirilmiştir. Bu durumda, ticari kredilerde bankalar tarafından alınacak olan masrafların hukukilik denetimi yapılırken anılan düzenleme gereğince ilan ve yayım yapılmışsa, bankaların bu oranlar üzerinden masraf vb. alabileceğinin kabulü ile hüküm kurulması, yapılmamışsa emsal banka uygulamaları araştırılması, alınan masrafların emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 11. HD., 2018/3567 Esas, 2018/5113 Karar)
7.Mahkememizce, taraf delilleri toplanmış, emsal kesintileri gösterir bilgi/belgelerin dosyaya girebilmesi amacıyla bankalarla yazışmalar yapılmış, gelen belgeler dosyaya alınmıştır.
8.Kural olarak belirtmek gerekir ki; 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden önce akdedilmiş olan sözleşmeler, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesinde düzenlenen ”Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmü uyarınca; sözleşme tarihi itibariyle 818 sayılı BK yürürlükte ise bu kanunun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. (Yargıtay 11. HD., 2018/3594 Esas, 2018/5920 Karar)
9.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 20. Maddesinde ise genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri olarak tanımlanmış, aynı Kanun’un 21. maddesinde ise, karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlı olduğu, aksi takdirde, genel işlem koşullarının yazılmamış sayılacağı, sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşullarının da yazılmamış sayılacağı düzenlenmiştir. Genel işlem koşulu olduğu tespit edilen sözleşme hükümlerinin, sözleşmenin kapsamında kalması için, bu hükümlerin, taraflar arasında sonuca etkili şekilde müzakere edilmiş ve düzenleyenin genel işlem koşulu hakkında yaptığı bilgilendirmenin açık olması gerekir. Aksi takdirde, genel işlem koşullarının yazılmamış sayılacağı tartışmasızdır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/01/2017 tarih ve 2016/981 Esas ve 2017/293 Karar) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 20. ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem koşulları, ancak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra akdedilen sözleşmelere uygulanacak olup taraflar arasındaki 2009 ve 2010 yıllarına ait genel kredi sözleşmelerinin, kanunun yürürlük tarihinden önce akdedildiği gözönüne alındığında 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 20. ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem koşullarının bu sözleşmelere uygulanmasının mümkün bulunmadığından bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
10.Bu temel belirlemeler ışığında, mahkememizce dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir.
11.Bilirkişi raporunda özetle; her ne kadar sözleşmelerde faiz ve komisyon oranları ile ücret ve masrafların hangi oranda yazılı olacağı belirtilmemiş olsa da bankaların tüketici kredilerinin dışında kalan diğer bütün kredi işlemlerinde serbestçe faiz, komisyon ve masraf alınmasının mümkün olduğu, bankaların faiz dışındaki gelirlerinin açılan kredinin üzerinden maktu ve nispi oranda komisyon niteliğinde olabileceği veya kredi işleminde fiilen yapılan herhangi bir masrafın karşılanması amacıyla masraf alınabileceği ve bu husustaki tarifelerin banka şubelerinde ve web sitelerinde ilan edildiği, alınan faiz dışı gelirlerin komisyon niteliği gösterdiği bilinmekle beraber Yargıtay emsal kararlarında da yer aldığı üzere, Genel bankacılık uygulamalarında tahsil edilen tutarların makul sınırlarda kabul edilebilecek oranlarda olması gerektiği, ayrıca, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 20. maddesinde genel işlem koşulları tanımlanmış, buna göre Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri olduğu, bu kalıp sözleşmelerin uygulamada tip, norm ve benzeri adlar altında ifade edildiği, 21. maddede ise Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıd olduğu, aksi takdirde, genel işlem koşullarının yazılmamış sayılacağı , 23 üncü maddede, Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır. Hükümlerinin yer aldığı, davalı bankanın, davacı vadesiz hesabından “ Kredi Tahsis ve Değerlendirme Ücreti” adı altında toplam 1.968,75-TL. ücret tahsil ettiği, yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere, davacı müşterinin 2015 yılında kredi kullandığı ve taraflar arasında imzalanan Ticari Kredi Komisyon formunda dönemsel olarak kredi tahsis ve değerlendirme ücretinin 100,00-TL. olarak kararlaştırıldığı ve yılda 4 dönem olmak üzere toplam 400,00-TL. yıllık kredi tahsis ve değerlendirme ücretinin tahsil edilebileceği,
ancak 2016 ve 2020 yıllarında davacı … müşterisine yeni limit tahsisi yapıldığı, mevcut limitin yenilendiği ya da güncellendiğine dair bir belgenin dosya yer almadığı, bu durumda Genel İşlem Koşullarından hareketle “Kredi Tahsis ve Değerlendirme Ücreti adı altında tahsil edilen kalan 1.568,75’nin haksız şart niteliği gösterdiği hususları belirtilmiştir.
12.Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, itirazlar,beyanlar alınmıştır.
13.Davacı vekili, taleplerini ıslah etmiştir.
14.Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide Akyol, bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, Şener :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır.“Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen).
15.Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporunun hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmıştır.
16.Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporu dikkate alınarak, Davanın kabulü ile ; 1.568,75.-TL nin, 425,00.-TL sine …, 293,75.-TL sine …, 425,00..-TL sine …, 425,00.-TL sine … tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE ; 1.568,75.-TL nin, 425,00.-TL sine …, 293,75.-TL sine …, 425,00..-TL sine …, 425,00.-TL sine … tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 179,90 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 179,90 TL karar harcı ve aşamalarda yatan 26,00 TL ıslah harcı toplamı 205,90 TL’nin mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 63,95 TL nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 385,80 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.308,75 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 3.120,00 TL nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 1.568,75.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. … ve davalı vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı kesin olarak verilen karar açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/12/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır