Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/178 E. 2023/624 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/178
KARAR NO : 2023/624
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/03/2023
KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkilim aynı ilçede ve yakın adreslerde esnaflık yapmaları sebebiyle tanıştıklarını, bir süre sonra davalı mali sıkıntıda olduğunu ve sahibi olduğu marketi iki yıllığına devretmek istediğini müvekkilime ifade ettiğini, bu devir işlemi için kendisinden yıllık … TL talep ettiğini, Müvekkilinin davalının bu satış teklifini kabul ettiğini, davalıya ve devir alınacak market hesabına anlaştıkları meblağın da üzerinde ödemeler yaptığını, bu ödemeler gerek banka havalesi gerek kredi kartı çekimi ve gerekse market alacaklılarının hesabına yapıldığını, müvekkilim marketi devir aldığı düşüncesi ile kendi hesabından ve çocuklarına ait olan hesaplardan market için ödemeler yapmakta çekinmediğini, Davalı, marketi devir ederken ,marketin bulunduğu dükkanın …’a ait olduğunu bu nedenle resmi olarak bir devir yapamayacağını ancak vekaletname vermek suretiyle ve zilyetliği devir ederek marketin devrini gerçekleştireceğini beyan ettiğini, ancak bu açıklamayı dükkanın zilyetliğini devir ettikten sonra ve bir kısım borçlarını müvekkilime ödettikten sonra yaptığını, bu devir işleminden sonra markete ait kira bedeli müvekkilimce … Derneği hesabına ödediğini, Davalı ,markete ilişkin işlemlerin yapılabilmesi için … şubat ayında düzenlediği vekaletnameyi müvekkiline teslim ettiğini, Bu devir teslim işleminden sonra müvekkilim ve çocukları dükkanı teslim alarak işletmeye başladıklarını, Davalıya da anlaşılan rakamın çok üzerinde pey der pey ödemeler yapıldığını, bu ödemeler izah edildiği üzere anlaşılan bedelin çok üzerinde gerçekleştiğini, Davalı ,market devri dışında şahsi borçlarını,vergi borçlarını,umre masraflarını, marketin geçmiş borçlarını yani marketin devirden önce doğan borçlarını da müvekkilime ödediğini, hatta eşi … adına alınan kredi taksitleri de 10 ay boyunca müvekkilince ödendiğini, Bir süre sonra davalı,müvekkilin kendinse bilgi ve hesap verilmediği bahanesi ile … tarihinde … Noterliğinin … yevmiye no’ lu azilnamesini ve … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ettiğini, Keşide edilen ihtarnamede müvekkilim ,iş yerinde vekil olarak gösterilmiş ve bu vekillik görevi gereği bilgi ve hesap vermediğinden bahsedildiğini, vekilin asile hesap verme yükümü anlatıldığını, davalı haksız olarak , devir sözleşmesini fesih ettiğini, ancak ,talep edilmiş olmasına rağmen müvekkilim ve oğlu tarafından yapılan ödemeler iade edilmediğini, davalı tarafından yapılan haksız fesih nedeniyle müvekkilim maddi zarara uğramış ve marketi işletemediği süre nedeniyle de müsbet zararı doğduğunu, Taraflar arasında marketin iki yıl süre ile işletilmek üzere devri konusunda anlaşılmış olmasına rağmen davalı sözleşme şartlarına uymayarak 10 ay sonra sözleşmeyi tek taraflı ve haksız olarak bozmuş ve müvekkilinin maddi zarara uğramasına neden olduğunu, öncelikle taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık nedeniyle şimdilik , … TL maddi ve … TL müsbet zararın davalıdan alınmasına, bunun kabul görmemesi halinde müvekkilin vekil olarak davalı adına ve hesabına yaptığı tüm ödemelerin davalıdan alınarak müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ve av.ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili cevap dilekçesinde; Vekalet ilişkisinden kaynaklı alacaklar 5 Yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, Davacı vekalet ilişkisinden kaynaklı olarak … TL talepli davasını … tarihinde açtığını, Davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği alacaklar da vekalet ilişkisinden kaynaklı olup … tarihli vekaletname gereğince zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın reddini talep ettiklerini, Davacının iş bu davada talebi ”öncelikle taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık nedeniyle şimdilik, … TL maddi ve … TL müsbet zararındavalıdan alınmasına, 2-bunun kabul görmemesi halinde müvekkilin vekil olarak davalı adına ve hesabına yaptığı tüm ödemelerin davalıdan alınarak müvekkile ödenmesine” dir. Davacının taleplerinin kabulü mümkün olmadığını, davayı ve talepleri kabul anlamına gelmemekle davacının eksi harcı tamamlaması gerektiğini, öncelikle görev ve yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, Mahkemeniz aksi kanaatte ise de eksik harç tamamlanmaması halinde usulden reddine veya zamanaşımı nedeniyle reddine, yapılacak yargılama neticesinde de hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, iddia, sözleşmeden kaynaklı maddi tazminat talebinden ibarettir.
Davacı vekili, işletmenin müvekkiline devredildiğini iddia etmektedir.
Türk Ticaret Kanunu m. 4 gereği; Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. İddia ve savunma içeriklerine bakıldığında, davada TTK m. 11 ve TBK m. 202 hükümlerinin değerlendirilmesinin gerektiği açıktır. İddia gereği mahkememiz dosyada görevlidir.
Davalı, vekalet ilişkisinden kaynaklı 5 yıllık zaman aşımının dolduğunu ileri sürmekte ise de davacı tarafın iddiası vekalet ilişkisi olmadığından, 5 yıllık süre uygulanamayacağından, zaman aşımı def-i yerinde değildir.
… ilçesi, ticaret mahkemeleri yargı çevresi anlamında, mahkememiz yargı çevresinde olduğundan, yetki itirazı da yerinde değildir.
Türk Ticaret Kanunu m. 11/3 şu şekildedir:
“Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.”
Türk Borçlar Kanunu m. 202 şu şekildedir:
“Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur. Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar. Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir. Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz”
TTK m. 11’de de belirtildiği üzere, yazılı şeklin geçerlilik şekli olduğu ve bu sözleşmenin aynı zamanda tasarruf işlemi niteliğindedir. Bu yazılı sözleşme ticaret siciline tescil olunur. Devir tescille hüküm ifade eder.(ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2019, s. 43). Tescil, kurucudur. (AYHAN, Rıza/ÇAĞLAR, Hayrettin/ÖZDAMAR, Mehmet., Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, 12. Bası, Ankara 2019, s. 139)
Devrolunan ticari işletmenin borçları, devrin, alacaklılara bildirilmesinden veya Ticaret Sicil Gazetesiyle ilanından itibaren devralana geçer. Devir sözleşmesinin taraflar arasında geçerliliği, bildirme ya da ilanda bulunulmuş olmasına bağlı değildir. Bildirme ya da ilan, devir sözleşmesinin, dış ilişki bakımından sonuç doğurabilmesi için şarttır. Dolayısıyla devralan bildirimde bulunmazsa, borçlardan sorumlu olmaz. Bu durumda devredenin elinde hiç bir şey kalmamış olacağından, alacaklıların devirden zarar görmeleri söz konusu olabilir. İİK’nın m. 280/IV maddesinde bu sakıncayı giderecek hüküm getirilmiştir.(ARKAN, a.g.e, s. 45 ve dpn. 4) Genellikle kabul edildiği üzere, aktifler, işletmeye açılan kredinin ve verilen borçların doğal güvencesini oluşturur. Bu itibarla devrin aktif kalemlerin yanı sıra pasifleri de kapsaması, alacaklıların korunması amacıyla kabul edilmiş emredici bir ilkedir. Sadece aktiflerin devrini öngören bir anlaşma TBK m. 202 gereği geçersizdir. (ARKAN, a.g.e, s. 43; BAHTİYAR, Mehmet., Ticari İşletme Hukuku, 17. Bası, İstanbul 2016, s. 38; POROY, Reha/YASAMAN, Hamdi., Ticari İşletme Hukuku, 14. Bası, İstanbul 2012, s. 42; İMREGÜN, Oğuz., Kara Ticaret Hukuku Dersleri, İstanbul 1989, s. 12; Azınlıkta da olsa sözleşmede öngörülmek koşulu ile pasiflerin devir kapsamı dışında tutulabileceği de savunulmaktadır)Öğretide, AYHAN/ÇAĞLAR/ÖZDAMAR’a göre de, pasiflerin devir kapsamı dışında tutulması ancak alacaklının rızası ile mümkün olabilir.(AYHAN/ÇAĞLAR/ÖZDAMAR, a.g.e, s. 127-128)
Bu genel açıklamalardan sonra dosyaya dönüldüğünde;
Dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspat yükü ise,bir olayın gerçekleşmiş olup olmadığının anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden yargıcın aleyhte bir kararıyla karşılaşmak tehlikesidir(YILMAZ,Ejder; İspat Yükü, 1980, s. 3; KURU,Baki., Hukuk Muhakemeleri Usulu, İstanbul 1990, C. 2, s. 1356 vd.) Türk Medeni Kanunu m. 6 usul hukukunda ispata ilişkin genel kuralı koymuştur. Buna göre; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. İspat konusu, 6100 sayılı kanunun ise 187 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. İspat konusunda yapılan bu genel açıklamalardan sonra dosyaya dönüldüğünde; Davalı taraf, davacının iddia ettiği hukuki ilişkiyi kabul etmemiş, vekalet ilişkisinden bahsetmektedir. Davacı ise işletme devrinden bahsetmektedir. Somut olayda ispat yükü davacıdadır. Davacı, alacağın temelini dayandırdığı işletme devri hususunu ispat etmelidir.
Somut dosyada, kurucu nitelikte aranan, ticaret siciline tescil edilen yazılı bir devir sözleşmesinin olmadığı anlaşılmaktadır. Aksi bir delil dosyada mevcut da değildir. Yazılı devir sözleşmesinin olmadığı zaten davacı vekilince de … tarihli duruşmada beyan edilmiştir. Kurucu olan tescil söz konusu olmadığından, muvafakat da olmadığından, tanık dinletme talebi uygun görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamına göre, davacı taraf üzerine düşen ispat külfetini yerine getirememiştir. İspat yükü altında bulunan tarafın başvurabileceği delillerden biri de yemin delilidir. Yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2015/22-2376 esas, 2019/370 karar)
Davacı vekili, dava dilekçesinde yemin deliline açıkça dayanmamış, “tüm yasal deliller” ibaresini kullanmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu, 03.03.2017 gün ve 2015/2 E. 2017/1 K. no’lu kararı ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olan davalarda tarafların dava ve cevap dilekçeleri ile delil listelerinde “sair deliller, her türlü delil, ve sair deliller” gibi ibarelerin bulunması halinde tarafların yemin deliline başvurmuş sayılamayacakları ve bu kapsamda hâkimin ispat yükü kendisine düşen tarafa ‘yemin teklifinde bulunma hakkı’nı hatırlatmayacağına oyçokluğu ile karar verilmiştir. Dava dilekçesinde, davacı taraf yemin deliline dayanmadığından, mahkememizce bu husus hatırlatılmamıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/1-281 E., 2010/323 K., 16.06.2010 tarih, Belirtilmelidir ki; Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları konularıyla sınırlı, gerekçeleriyle açıklayıcı, sonuçlarıyla bağlayıcıdırlar, bkz: 2797 saıyılı Yargıtay kanunu m. 45;”İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.).
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar, yasal mevzuat gereği, ispatlanamayan davanın reddi gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 179,90 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça başlangıçta yatırılan 179,90 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 89,95 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.600,00 TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 10.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/11/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır