Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/136 E. 2023/131 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/136
KARAR NO : 2023/131
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/07/2022
KARAR TARİHİ : 02/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı bankadan kredi kullandığını, ödeyemediğini, banka tarafından 2013 yılında idari ve kanuni takip başlattıklarını, davalı banka Findeks (KKB) ye veya diğer sicil kuruluşlarına bilerek kasten kötü niyetli olarak, sistemi yanıltarak ve görev ve yetkilerinizi kötüye kullanarak defalarca her ay yeniden idari ve kanuni takibe düşmüş gibi bilgi gösterildiğini, davalı bankaya sürekli başvurduğunu, … tarihinde kep adresinden ihtarname gönderdiğini, haksız fiili devam ettirerek tarafa karşı haksız fiili kasten sürdürdüğünü, davalı tarafından birçok kez maddi manevi zarara uğrattıklarını, 85 kez ayrı ayrı idari ve kanuni takibe düştüklerini, kredili mevduat kredisi bildirimde 23 kez her ay ayrı ayrı idari, kanuni takibe düştüğünü, bankalarda çok basit işlemlerde bile red yediğini, Gsm şirketlerinde faturaya ek cihaz alımlarında bile red yediğini, Alışveriş merkezlerinde alım taleplerim red edilmesine ev kiralama da bile ev sahiplerinin findeks raporu istemesi ile yakın tarihte takibe düştüğünü, ev bile kiralamadığını, kendisine zarar verilmesi için yapıldığını, normal yaşamında sıkıntı yaşamasına sebep olduğunu, maddi zararını kanıtlayamamış olsa da maddi ve manevi zarar verildiğini belirterek davanın kabulü ile 30.000,00 TL maddi tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2005/9-546 E.N , 2005/611 K.N., 26/10/2005). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115’e göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Somut davada, mutlak ticari dava olarak nitelendirilecek bir husus yoktur. Her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması/her iki tarafın tacir olması gibi bir durum da söz konusu değildir. Yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin bir dava da söz konusu değildir. Dava dilekçesi ekinde de tüketici kredisinden, bireysel kredi kartından bahsedildiği, davacının tacir olduğuna ilişkin, tacir olduğunu gösterir bir bilgi veya belge yoktur. Taraflar arasında bir hukuki ilişki olduğu açıktır. Davalı bankadan gelen yazı cevaplarından da anlaşılacağı üzere, davacı ile “tüketici kredisi anlaşması” imzalandığı, muacceliyet ihbarlarında da tüketici kredisinden bahsedildiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/13205 esas, 2018/887 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa’nın 3/k bendinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı bendinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.
Kabule göre, taraflar arasındaki ilişki tüketici ilişkisidir. (Benzer davaların da tüketici mahkemelerinde görüldüğü anlaşılmaktadır. Bkz; İstanbul BAM 18. HD., 2019/1738 E, 2021/2746 K; 2020/2158 E, 2020/1622 K; İzmir BAM 21. HD., 2021/1621 E, 2021/1805 K; İzmir BAM 13. HD, 2021/974 E, 2021/1039 K)
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar ışığında, dosyada mahkememizin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin Antalya Tüketici mahkemesi olduğu anlaşılmakla; davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Son olarak belirtmek gerekir ki; Burada, taraf teşkili sağlanmadan, görevsizlik nedeni ile usulden red kararı verilip verilmeyeceği akla gelebilir. HMK’nın 115/1 maddesi “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar, dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” hükmünü içermektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.12.2013 tarih, 4-2247 Esas, 1667 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, taraf teşkili yapılmadan, tensip ile birlikte dava şartı noksanlığından, davanın usulden reddedilmesinde HMK’nın 30. maddesine göre de bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 26.05.2015 tarih ve 2014/7272 E., 2015/3936 K. sayılı ilamında da, HMK’nın 30. ve 115/1. madde hükmü uyarınca, davanın her aşamasında, somut olayda henüz taraf teşkili yapılmadan da tensip aşamasında da HMK’nın 114/1-b ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu nedenle, usuli bir engel olmadığı kanaatiyle, mahkememizce görevsizlik yönünde usulden ret kararı verilmiştir.
HÜKÜM: Nedenleri gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın, MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZ olması nedeniyle USÜLDEN REDDİNE,
2-Dosyanın karar kesinleştiğinde NÖBETÇİ ANTALYA TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemede dikkate alınmasına,
Dair; tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır