Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/715 E. 2022/731 K. 14.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/715 Esas
KARAR NO : 2022/731
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 11/10/2022
KARAR TARİHİ: 14/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Tespit davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacı ile davalı … mevkiinde … Sokak … adresinde bulunan soğuk hava deposuna alüminyum doğrama/PVC işlerinin yapılması amacıyla anlaştıklarını, davacı işini layıkıyla yapmış, ancak yaklaşık bir saatlik işi kalmış olmasına rağmen davalı, davacıyı inşaattan kovduğunu, müvekkili işe başlarken 120.000 TL davalı tarafından ödendiğini, daha sonra ise müvekkiline 30.000 TL, 50.000 TL, 15.000 TL ödeme yapıldığını ancak ödenmemiş miktar olarak geriye bir miktarın kaldığı düşünüldüğünü, müvekkili işi zaman zaman tek başına zaman zaman ise yanında üç kişi daha getirerek tamamlandığını, müvekkili ile davalı alüminyum korkuluk yapılması konusunda ise anlaşmadıklarını, müvekkili geriye kalan parasını istediğinde ise davalı kendisine yapılan bütün işi sökerim, o zaman sen işini yapmamış olursun ben seni zarara uğratırım diyerek korkutmaya çalıştığını, bu sebeple yapılan işin tespit edilebilmesi için sökülme gerçekleşmeden soğuk hava deposu için yapılan alüminyum doğrama/PVC işlerinin tespiti amacıyla şimdilik değeri bilirkişi marifeti sonrası tespit edilecek şekilde artırılmak üzere 1000 TL lik dava açılmış, ancak müvekkilinin esas alacağı miktarın belirlenmesi ve tespit edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın, dilekçedeki iddianın içeriği ve ileri sürülüşü bakımından, tespit davası olarak açıldığı anlaşılmaktadır.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Her dava için dava şartı olan hukuki yararın, tespit davalarında da bulunması zorunludur. Hukuki ilişkinin mevcut olması tespit davası açmak için yeterli olmayıp, hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının mahkemece tespitinde davacının hukuki yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar, hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının hemen tespitine ilişkin olmalıdır. Başka bir deyişle davacının hukuki korunma ihtiyacı güncel olmalıdır. Bu korunma ihtiyacı doğmadan (yani bu hukuki korunma ihtiyacının gelecekte duyulacağından bahisle) tespit davası açılamaz. Bir hukuki ilişkinin tespit edilmesinde hukuki yararın bulunması da şu üç şartın birlikte varlığına bağlıdır:
1-Davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı,
2-Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı,
3-Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü, bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olmalıdır.
Kural olarak da gelecekteki yararlara veya zararlara dayanılarak tespit davası açılamaz.
Tespit davalarında hukuki ilişki ve hukuki yarar dava şartıdır. Hakim, bir tespit davasında bu iki şartın da var olup olmadığını yargılamanın her safhasında re’sen göz önünde bulundurmakla görevlidir. Açılan bir tespit davasında hukuki yarar yoksa dava esastan değil, dinlenemeyeceğinden (mesmu olmadığından) dolayı reddedilir.
Bir dava içerisinde iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar tespit davasının konusu olamaz. (Genel olarak Emsal Yarg. HGK 02.04.2003 T 2003/1-256 E., 2003/269 K., 24.06.1992 T 1992/1-347 E., 1992/394 K., 15. HD. 22.04.2004 T 2003/5627 E., 2004/2300 K.).
Davacı vekili, özetle; müvekkilinin ücret karşılığı iş yaptığını, alacağının bir kısmının ödenmediğini, geriye bir miktarın kaldığının düşünüldüğünü, işin sökülmesi ile tehdit edildiğini, işin yapılmasını ispat edememe durumu mevcut olduğunu beyan ederek, işin tespitini ve kalan alacağın tespitini (içeriğinde ödenen miktarın tespitini) talep etmiştir. Talep içeriğine bakıldığında, değişik iş esas numarası üzerinden delil tespiti ile amaca ulaşılabileceği, muradın bu hukuki kurum olduğu görülmektedir. Eda davası ile ulaşılabilecek hukuki sonuca tespit davası ile ulaşılamaz. Her ne kadar dava dilekçesi başında, dava değeri kısmında, dava değeri olarak 1.000,00 ₺ (TL) gösterilmiş ve kısmi dava ibaresi kullanılmış ise de mahkememizi bağlayan husus talep sonucudur ve talep sonucunda tespite yönelik talepler mevcuttur. Zira, dava konusu da tespit davası olarak belirtilmiştir. Esasen tespit davası maktu harca tabi olsa da dava değerinin, alacağın ve işin tespiti istendiğinden, bu miktarlar düşünülerek, belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davayı, belirsiz alacak davası olarak, kısmi eda külli tespit olarak da görmek mümkün değildir çünkü yukarıda da belirtildiği üzere, dava talep sonucu eda istemini içermemektedir. Belirsiz alacak davasında da eda talebi mevcuttur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlıklı 107. maddesinin 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (7251 sayılı Kanun) ile değiştirilmeden önceki metninde;
“(1)Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.(2)Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.(3)Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” düzenlemesi bulunmakta iken; 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile madde başlığı “Belirsiz alacak davası”; 2. fıkrası “(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde değiştirilmiş; maddenin 3. fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıştır.
Tüm anlatılanlar ışığında, davacının, iş bu tespit davası açmasında hukuki yararı mevcut olmadığından, hukuki yarar ise dava şartı olduğundan, davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın, hukuki yarar yokluğundan, USULDEN REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan harçların mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Açılan davada hukuki niteleme gereği zorunlu arabuluculuk kurumuna başvurulmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacıya ait gider avansının harcanmayan kısmının karar kesinleştiğinde, davacıya iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 17/10/2022
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır