Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/710 E. 2023/388 K. 13.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/710 Esas
KARAR NO : 2023/388
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 10/10/2022
KARAR TARİHİ : 13/06/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)İ davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … yönetimindeki ve davalı şirket tarafından ‘‘…’’ genişletilmiş kasko sigorta poliçe numarasıyla sigortalanan ‘‘…’’ (… yarı römork) plaka sayılı araç, İdaremiz yol ağına dâhil … yolunda … tarihinde tek taraflı trafik kazasına sebebiyet verdiğini, Kaza neticesinde yolda bulunan ekipmanlar hasar görmüş ve kullanılamaz hale geldiğini, Müvekkil İdare tarafından düzenlenen kaza sonrası yaklaşık maliyet hesap cetvelinde 20.212,00-TL tutarında İdare zararı tespit edildiğini, Hasar bedelinin ödenmesi için öncelikle davalı şirkete yazılı ihtarda bulunulmuş ancak aradan geçen süre zarfında müvekkil İdarenin zararı karşılanmadığını, Sonrasında Antalya Genel İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasıyla davalıya karşı ilamsız icra takibi başlatılmış ancak davalının haksız itirazı neticesinde takibinin durdurulmasına karar verildiğini, Davalının Antalya Genel İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası için haksız olarak yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, Davalının %20 den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, Yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza sebebiyle … – … vadeli … plakalı … nolu poliçe kapsamında müvekkil şirketten davacının uğradığını iddia ettiği hasarı talep edildiğini, İzah olunacak sebeplerle müvekkil şirkete atfedilecek kusur ve sorumluluk bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, Davaya konu kaza … tarihinde gerçekleştiğini, Müvekkil şirket sigortalısı ile … no.lu Genişletilmiş Kasko Poliçesi … tarihinde tanzim edilmişse de poliçeye ilişkin taksitlendirilmiş ilk prim ödemesi … tarihinde gerçekleştirildiğini, sigorta primi ve ödeme şekli, poliçe özel şartlarında kararlaştırılır. sigorta priminin yıllık ya da aylık olarak tespit edilmesi mümkündür. sigortacının sorumluluğu, sigorta ücretinin tamamının veya taksitle ödenmesi kararlaştırılmış ise ilk taksitin poliçenin tesliminde ödenmesi ile başlayacağını, Sigortacı olarak davalı müvekkilin sorumluluğu poliçe priminin ilk taksitinin ödenmesi ile başlayacak olup taksit … tarihinde ödenmiş olduğundan sorumluluk başlangıcı bu tarih olacağını, ilgili tarihte poliçe teminatı başlamamış durumda olduğunu, bu sebeple müvekkil şirketin kaza tarihi itibariyle sorumluluğu bulunmadığını, Kaza tarihi itibari ile zarardan sorumlu olmayan müvekkil şirkete karşı açılan işbu davanın reddi gerektiğini, itirazın iptali davasına konu icra takibinin iptaline karar verilmesi gerektiğini, usule uygun başvuru yapılmadığını, ” 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” şeklindeki hükmü gereği sigorta şirketine başvuruda bulunması gerekirken işbu şart sağlanmadığından davacının davacasının usulden reddi gerektiğini, kaldı ki işbu başvurunun gerçekleşmiş olması halinde dahi başvurunun yapıldığının davacı tarafından sunulan deliller ile ispat edilmesi gerektiğini, Sigorta şirketine yapılmış olan başvurularda belirli kriterlerin sağlanması gerekmektedir. Maddi hasarın meydana geldiği değer kaybı vb. alacaklar bakımından Sigorta Tahkim Kuruluna başvuru yolu açık olup davacı işbu çözüm yoluna başvurmak yerine yargı süresini uzatmak amacı ile dava yolunu tercih ettiğini, ancak usul ekonomisi ilkesi gereği yargılamanın tahkim yolunda yapılması gerekmekte iken hukuk ilke ve esaslarına aykırı olarak açılan davanın reddini talep ettiklerini, Davacı taraf dava dilekçesinde müvekkil şirketten dava dilekçesinde müvekkil şirketten ödediğini iddia ettiği hasar bedelini talep ettiğini, Ancak davacının işbu talebi haksız olup reddi gerektiğini, Davacının talep etmiş olduğu hasar miktarı fahiş tutarda olup işbu miktarda hasar meydana geldiğinin iddia edilmesi hukuka aykırı olduğunu, Davacı her ne kadar sigortalının kusuru bulunması sebebi ile icra takibinin başlatıldığını iddia etmiş ise de işbu beyanlar gerçeği yansıtmadığından davacının icra takibinin devamı taleplerinin reddi gerektiğini, Bir aracın kaza neticesinde oluşan hasarına ilişkin bedel hesaplanırken aracın basit bir onarımla giderilemeyecek derecede kullanılamaz hale gelmiş parçalarına değişim ve değişim işçiliği bedeli yansıtılmakta; basit bir müdahale (örneğin lokal boya veyahut darbeli düzeltme) ile giderilebilecek parçalarına ise onarım ve işçilik bedeli yansıtılmaktadır. Bilirkişi, bu gibi eski hale getirme usullerini tespit ettikten sonra bir parçanın aracın markasına göre kaza tarihinde ki rayiç bedelinin ne kadar olduğu, yeni parçanın araca takılmasının ne kadar işçilik gerektirdiğini, onarım gibi maliyetlerin neler olduğunu, aracın eski hale getirilmesi için gereken sürenin ve harcanacak emeğin ne kadar olacağı gibi birçok unsuru hesaplayarak bir bedele ulaşmaktadır. Buna ek olarak görülmektedir ki davacının aracında meydana geldiği iddia edilen hasarların hiçbiri oluşmadığını, araçta meydana gelen hasarın başvuruya konu kaza ile illiyet bağı bulunmamakla birlikte müvekkil tarafından alınan ekspertiz raporu doğrultusunda başvurucuya gerekli ve ilgili ödemelerin tamamı yapıldığını, Müvekkil şirketin yapmış olduğu ödemeler değişen/onarılan parçaların piyasa rayiç değerine uygun olarak düzenlenen rapor uyarınca yapıldığını, Başvurucu tarafından sunulan fahiş katsayılarla yapılan ekspertiz hesaplamasına itiraz ettiklerini, Müvekkil Şirketin Sorumluluğu, Sigortalının Kusuru Ve Poliçe Limiti İle Sınırlıdır. Bu sebeple teminat sınırının dikkate alınmasını talep ettiklerini, Talep eden, tazminat istemi ile müvekkil şirkete müracaat etmiş ve başvuru konusu hakkında hasar dosyası açıldığını, yapılan incelemelerde talebin teminat kapsamı dışında kaldığı tespit edildiğini, Bu sebeple müvekkil sigorta şirketi başvuruyu reddetmiş olup müvekkil şirketin temerrüt halinden ve faiz sorumluluğundan bahsedilmesi olmadığını, haksız davanın sigorta şirketine başvuru yapılmamış olması sebebi ile usulden reddine, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulması gerekirken usul ekonomisine aykırı olarak dava açılmış olması sebebiyle davanın usulden reddine, zamanaşımı sebebi ile davanın reddine, takibin iptaline, icra inkar tazminatı taleplerinin reddine, İcra takibinin konusu olan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere Kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, taleplerin haksız ve hukuki gerekçelerden uzak olması sebebiyle davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Antalya Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelenmiş; alacaklının Karayolları Genel Müdürlüğü, borçlunun … Sigorta A.Ş. olduğu, 20.212,00.-TL hasar bedeli , 1.245,95-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 21.457,95-TL alacağın tahsili talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı/borçlunun … tarihli takibe itirazı nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği, borçlunun icra dairesinin yetkisine de itirazının bulunduğu, İİK’nun 67/1 maddesi gereği yasal 1 yıllık süre içerisinde itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Adli Tıp Kurumu raporunda sonuç olarak; “Kusur Yönünden;
— Sürücü …’ın %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğuna,
Hasar Yönünden;
Kaza sonucu demir bariyerlerde 20.212,00 TL tutarında hasar olduğu” sonuç ve kanaatine varmıştır.
Tüm dosya kapsamının incelenmesi neticesinde;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih E:2004/19-410 K:2004/471 sayılı kararında belirtildiği üzere; itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Bir icra takibinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise, önce, bu itiraz incelenip sonuçlandırılmalıdır. Zira yetki itirazı karara bağlanmadıkça ortada hukuken geçerli bir takip olduğu söylenemez.
Bu nedenle, itirazın iptali davasını gören mahkeme, öncelikle, bu yönü inceleyip karara bağlamalıdır. Esasen, itirazın iptali davasına bakma yetkisi takibin yapıldığı yer mahkemesine ait olduğundan, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi zorunludur.
Bu kapsamda, itirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde usulüne uygun olarak yapılmış icra takibi bulunması dava şartı olup, HMK’nın 138 ve 140. maddeleri gereğince dava şartlarının öncelikle incelenmesi gerekmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/6097 Esas – 2020/6762 Karar sayılı ilamı)
6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin birinci fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Yine aynı Kanunun 16. maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
6100 sayılı HMK’nın haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesinde HMK’nın 7/1-2. cümlesindeki düzenleme anlamında kesin yetki sözkonusu değildir. Haksız fiil halinde HMK’nın 16. maddesi gereğince birden fazla mahkemenin (icra müdürlüğünün) yetkili kılınarak davacıya bir seçimlik hak tanınmış olduğu gözönüne alındığında, davacı, bu mahkemelerden (icra müdürlüklerinden) birinde dava açmak hususunda seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemelerden (icra müdürlüklerinden) hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de (icra müdürlüğünde) açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.
İİK’nun 50/1.maddesi uyarınca para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik olunması gerekmektedir.
2918 sayılı KTK’nun “Hukuki Sorumluluk ve Sigorta” başlıklı sekizinci kısmının beşinci bölümünde “Ortak Hükümler” ana başlığı altında “Yetkili Mahkeme” alt başlıklı 110. maddesinde ise; “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” ifadesine yer verilmiştir. Anlaşılacağı üzere sigorta şirketinin tüm acenteleri değil, poliçeyi düzenleyen acentesinin bulunduğu yer yetkilidir.
Eldeki dava dosyasında, haksız fiil niteliğinde trafik kazası nedeniyle maddi tazminata dayalı takip yönünden itirazın iptali talep edildiğinden kesin yetki kuralına tabii değildir. Haksız fiil Burdur adli yargı sınırları içerisinde meydana gelmiştir. İcra takibi Antalya Genel İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasından başlatılmıştır. Davalı borçlu tarafından icra müdürlüğünün yetkisine İstanbul İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu belirterek itiraz edilmiştir. Davalı sigorta şirketinin merkezinin İstanbul İcra Müdürlüklerinin yetki çevresi içerisinde bulunduğu, sigorta acentesinin İzmir ilinde olduğu, görülmektedir. Bu durumda birden çok icra müdürlüğünün yetkili olduğu ve kesin yetki kuralının bulunmadığı bu halde davacının yetkisiz olan Antalya’da icra takibi başlatması üzerine seçim hakkı süresinde yetki itirazında bulunan davalıya geçmiş olup davalı seçimini kendi ikametgahından yana kullanmış olması nazara alındığında takibin başlatıldığı icra müdürlüğü yetkisiz olacağından; Yetkili İcra Dairesinde takip yapılmadığından davanın HMK’nın 114/2 ve 115. Maddeleri gereği usulden reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Yetkili İcra Dairesinde takip yapılmadığından davanın HMK’nın 114/2 ve 115. Maddeleri gereği USULDEN REDDİNE,
2- Davacı Karayolları Genel Müdürlüğü 6001 sayılı Kanun’un 12/2. maddesi gereğince harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden 1,560,00.-TL’nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan bakiye kısmın HMK 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra masrafı kendisine ait olmak üzere davacının göstereceği bir IBAN/hesap numarasına yatırılmasına ancak hesap numarası bildirilmemiş veya bildirilmez ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine veya davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili Av. … ile e- duruşma talep eden davalı vekili Av. …’ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/06/2023

Katip …
E imzalı

Hakim …
E imzalı