Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/609 E. 2023/576 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/609
KARAR NO : 2023/576
DAVA : Banka Teminat Mektubundan Kaynaklanan Davalar (Finans İhtisas) (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 25/08/2022
KARAR TARİHİ : 17/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Teminat Mektubundan Kaynaklanan Davalar (Finans İhtisas) (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı borçlu aleyhine müvekkili banka ile aralarında imzalanan …’ın kefilliği ile … tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ve kullandırılan Zirai işletme kredisi mucibinde kullanılan krediden doğan borç hesabiyle Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi yapıldığını, borçlu … ve müşterek ve müteselsil kefil …’ın itirazı ile icra takibinin durduğunu, borçlu … ve müşterek müteselsil kefil …’a davacı … tarafından … Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini, borçlulara tebliğ edilen ihtarnamedeki borca ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi borçluların ihtarnameye ilişkin bir itirazlarının da söz konusu olmadığını, davalılarca kullanılan kredilere ilişkin ödeme yapılmaması üzerine Müvekkili banka tarafından davalı borçlular aleyhine Antalya … Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, mezkur icra dosyasından gönderilen ödeme emrine davalı borçlular … ve … tarafından borca haksız bir şekilde itiraz edildiğini, takibin durdurulduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinin de olumsuz sonuçlandığını belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davanın reddi gerektiğini, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, itiraz dilekçesinde bahsi geçen 10.000,00 TL değerindeki takibe haksız bir şekilde itiraz edildiğini, itiraz dilekçesinde bahsi geçen çekin davacı takas için sunulduktan sonra bankaca nakit olarak …’a ödendiğini iddia ettiğini, davacının iddiasının mesnetsiz olduğunu, Antalya … Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu ilamsız takipte borcun konusu teşkil eden genel kredi sözleşmesine konu borcun tamamının davacı bankaya ödendiğini, … tarihinde 4.250,00 TL, … tarihinde 4.200,00 TL … tarihinde 1.000,00 TL’nin kendisi tarafından yatırıldığını ve borcunun olmadığını belirterek, davanın reddi ile davacının kötü niyetli olması sebebiyle %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesi sunmamış, duruşmalarda alınan beyanlarında kredi borcunun asıl kredi borçlusu tarafından ödendiğini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; Antalya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası yönünden İİK’nun 67. Maddesi gereği itirazın iptali istemine ilişkindir.
Antalya … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı banka tarafından borçlular … ve … aleyhine … TL anapara, 251,65 TL anapara, 439,24 TL işlemiş akdi faiz, 5,79 TL işlemiş akdi faiz, 22,25 TL BSMV Alacağı olmak üzere toplam … TL üzerinden ilamsız icra takibine başlandığı, borçluların ayrı ayrı itiraz dilekçelerini sunmaları üzerine takibin … tarihli karar tensip zaptı ile durdurulduğu, ancak itiraz dilekçelerinin alacaklıya tebliğ edilmediğinden yasal 1 yıllık sürede eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce bankacı bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, bankacı bilirkişi … tarihli raporunda sonuç olarak; “Davalı banka borçlusu …’un gerek Ödeme Emri’ne karşılık olarak verdiği itiraz dilekçesinde, gerekse dava dilekçesine karşılık olarak verdiği cevap dilekçesinde; borcun kaynağına, temerrüde, hesaplanan faize ve hesap tarzına karşı bir itirazın bulunmaması, sadece yukarıdaki bölümlerde sözü edilen ödemelerden dolayı davacı tarafa borcunun olmadığı konusunun temel alınması, itiraz gerekçesi olan ödemelerin takibe konu alacakla ilgili olmaması, diğer taraftan; davalı kefil … …’ın icraya itiraz dilekçesinde de yine borcun kaynağına, hesaplanan faize ve hesap tarzına karşı bir itirazın yer almadığı, sadece “”bildiğim kadarıyla borçlu borcunu ödemiştir” gerekçesinin baz alınması, nedeniyle banka alacağının yeniden hesaplanmasına ihtiyaç kalmadığı ve bu durumda da; dava dilekçesinde ile cevap dilekçesinde sözü edilen ve dava dosyasında da bir sureti bulunan T.C. Antalya … Dairesi’nce … Esas numarası altında yapılan takibata ait … tarihli Ödeme Emrinde yer alan bilgilerde, herhangi bir değişiklik yapılmaksızın davacı banka alacağı olarak kabul edilmesi gerektiği” şeklinde sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce davalıların takip dosyasında borca itiraz konusu ile itiraz dilekçleri sundukları ve takipte borca itiraz ifadesinin takipteki tüm kalemleri kapsadığı kanaati ile davalı tarafın itirazları da değerlendirilmek üzere ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi … tarihli ek raporunda sonuç olarak; “Takibe konu alacağın sadece … tarihinde kullandırılan … numaralı 13.968,-TL’lık Yapılandırma Amaçlı Zirai Kredi olması ve takip öncesinde yapıldığı öne sürülen ödemelerin bu kredinin açılmış olduğu tarih öncesindeki tarihlere ait olması nedeniyle; davacı … A.Ş.’nin davalılar … ve …’ın her birinden, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, T.C. Antalya … Dairesince … Esas Sayılı dosya kapsamında davalılara gönderilen … tarihli Ödeme Emrinde yer alan;
… TL Anapara (%35 temerrüt faizi)
251,65 TL Anapara
439,24 TL işlemiş Akdi Faiz
5,79 TL İşlemiş Akdi Faiz
+ 22,25 TL BSMV
… TL Toplam Alacak (%35 Faiz talepli olarak)

şeklinde detaylandırılan alacağının, banka alacağının tamamını kapsadığını, dolayısıyla da; kök raporumuzda değişiklik yapmamızı gerektiren herhangi bir hususun bulunmadığını,” şeklinde sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce takip dosyasındaki itirazda “borca itiraz” ifadesinin takipte talep edilen tüm alacak kalemlerini (asıl alacak, faiz, masraf…vb) kalemlerini içerdiğinden davacı bankanın takipte talep ettiği bedellerin banka kayıtları ile uyumlu ve yerinde olup olmadığının tespiti için ek rapor hazırlanması istenilmiş, bilirkişi … tarihli ek raporunda sonuç olarak: Kök raporumuzun II/B Bölümünde; davalı …’a dava konusu ile ilgili olarak; … tarihinde, DAVALI BORÇLU …’un ve kefili olan davalı …’ın da Ödeme Planı Belgesi’ne imzaları alınmak suretiyle … Numarası altında yapılandırma amaçlı olarak; 13.968,-TL tutarında, … vadeli, %18 yıllık faizli, tek taksitli, esnek ödemeli Zirai İşletme Kredisi kullandırıldığı, bu kredi için temerrüt tarihinin … tarihinde başladığı belirtilmiş idi.
Bu bağlamda kullandırılan kredinin anaparasını oluşturan 13.968,-TL için … ile temerrüt tarihinin 1 gün öncesi olan … tarihi arası dönem için %18 akdi faiz uygulanması, temerrüt tarihi olan … ile takip tarihi olan arası dönem için de temerrüt faizi uygulanması gerektiği, temerrüt faiz oranı için ise, Sözleşmede;
“Temerrüt Faizi: 7.8.3. Müşteri, temerrüdün doğduğu tarihten itibaren fiili ödemeyi gerçekleştirdiği güne kadar geçecek günler için, temerrüt tarihinde aynı tür krediler ve hesaplar için Bankaca belirlenen en yüksek cari faiz oranının (%50) fazlası olarak hesaplanacak oranda Temerrüt Faizi ödeyecektir.” hükmü bulunmakta ise de, Yüksek Mahkeme Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-1650 esas, 2019-507 karar sayılı 02.05.2019 tarihli kararında;
“Yargıtay uygulamasında bankaların TC Merkez Bankasına bildirdikleri ancak müşterilerine uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizinin tespitinde esas alınmayacağı kabul edilmekte olup, sözleşmede ayrıca bir temerrüt faizi oranı da belirlenmemiştir. O halde, davacı bankanın kayıtları üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak hesabın kapatıldığı tarih itibariyle davalının kullandığı ticari krediye uygulanan akdi faiz belirlendikten sonra temerrüt tarihine kadar bulunan alacağa akdi faiz işletilip, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar sözleşmenin 45. maddesindeki anlaşma uyarınca akdi faizin %50 fazlası temerrüt faizi olarak uygulanıp takip tarihi itibariyle alacak tespit edilmeli ve takipten sonra da belirlenen temerrüt faizinin asıl alacağa uygulanmasını sağlanacak şekilde takibin devamına imkân sağlanması gerekmektedir.” şeklinde yer alan hükme göre, kredinin kapatıldığı tarihte kredi borçlusuna uygulanmakta olan %18 Akdi Faizin %50’si olan %27 oranının, Temerrüt faizi olarak uygulanması gerekeceği, buna göre de davacı …’nin; davalı … …’a kullandırdığı tek taksitli zirai krediden dolayı, takip tarihi olan … itibariyle;
… TL Anapara
2.968,22 TL Krd. Kul Tar.(…) – Tem. Tar. 1 gün öncesi (…) %18 Akdi Faiz
+ 148,42 TL Faizin vergisi
17.084,44 TL Asıl Alacak
704,74 TL (Tem. Tar. (14.07.2023) – Takip Tar.(…) için %27 Tem Faizi
+ 32,24 TL Faizin vergisi
17.821,42 TL Takip Alacağı (%27 Takip Talepli olarak)
şeklinde detaylandırılan takip alacağının bulunduğu ve sözleşme kefili olan …’ın da yine aynı miktar üzerinden, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla sorumluluğunun bulunduğu” sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Uyuşmazlık; takip tarihi itibariyle takibe dayanak genel kredi sözleşmesinden kaynaklı asıl borçlu ve kefilin sorumlu olup olmadığı varsa sorumlu olduğu alacak miktarının tespitine ilişkindir.
Akdi ilişkinin incelenmesinde; Davacı … … Şubesi ile davalı … arasında … tarihinde … TL limitli bir Genel Kredi sözleşmesi imzalandığı, söz konusu sözleşmeye davalı …’ın müteselsil kefil olduğu, bu kefaletle ilgili olarak eşi …’ın da kendi el yazısı ile muvafakatinin alındığı, bu yönüyle de, davalı …’un davacı bankanın sözleşmeden doğan ticari kredi müşterisi olduğu ve davalı …’ın da davalı kredi lehtarının yine sözleşmeden doğan müteselsil kefili olduğu anlaşılmıştır.
Kefalet sözleşmesi davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
6098 Sayılı TBK 583.Maddesinde ; “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.” düzenlemesi mevcuttur.
6098 Sayılı TBK 584.Maddesinde”Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.” düzenlemesi mevcuttur.
Davacı banka ile davalı arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesindeki davalı …’ın kefaletlerinin 6098 Sayılı TBK 583. Vd. Maddesindeki yasal düzenlemeye uygun ve geçerli olduğu görülmüştür.
Bütün dosya kapsamı, mahkememizce alınan yukarıda tarihi belirtilen bilirkişi raporu da dikkate alındığında, davalı …’un asıl borçlu, yine diğer davalı …’ın müteselsil kefil sıfatıyla kredi sözleşmesinden kaynaklı borçlu olduğunun anlaşılması ile davalılar aleyhine açılan davanın, kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar … tarihli ek bilirkişi raporu ile, … tarihli ek bilirkişi raporu arasında tespit edilen miktarlar farklı olsa da, takip konusu kredi bedelinin …-TL bedelli zirai işletme kredisi olduğu görülmekle … tarihli ek raporda belirlenen bedeller ve davacı tarafın takipte talep ettiği bedeller ile sınırlı olmak üzere karar vermek gerekmiştir. Öte yandan Davalılar her ne kadar kredi borcunun ödendiğini beyan etmişlerse de, yapılan ödemelerin takip ve dava konusu kredi sözleşmesine ilişin olmadığı ödeme tarihlerinin kredinin açılma tarihlerinden öncesine ait olduğu görülmekle, davalı savunmalarına itibar edilmemiştir.
Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebine yönelik değerlendirmede: Yargıtay 19. H.D.nin 27/02/2013 gün ve 2013/10 E. 2013/1630 K. sayılı emsal içtihatında ”…alacağın, banka kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olduğu gözetildiğinde, sözleşme hükümlerine göre her aşamada hesap edilebilir, likit bir alacak olarak kabulünün gerekçesine ve borçlunun itirazında haksız bulunmasına göre, 2004 sayılı kanunun ilgili maddesi doğrultusunda itirazın iptaline karar verilen, harcı yatırılarak dava konusu edilen bölüm üzerinden alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmetmek gerekir…” şeklindeki emsal içtihad doğrultusunda kredi sözleşmesi nedeniyle sorumluluğunun kabulüne karar verilen borçlu aleyhine hükmolunan alacağın %20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar dosya içerisinde ve sistem üzerinde arabuluculuk sarf kararı bulunmadığı tespit edilmiş ise de; Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliği’nin 26. Maddesi, HMK.nun 297/1-ç ve 326. maddeleri gözetilerek, dava öncesi ödenen arabuluculuk ücreti ile zorunlu giderlerin yargılama giderleri olarak hüküm altına alınması gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalıların, Antalya … Müdürlüğü’nün … esas numaralı dosyasına yaptığı İTİRAZIN KISMEN İPTALİ İLE; takibin, …-TL asıl alacak, 445,03-TL işlemiş akdi faiz, 22,25-TL gider vergisi olmak üzere toplam 14.435,28-TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren % 27 oranında temerrüt faizi ve faiz üzerinden % 5 gider vergisi UYGULANMASINA,
3-Davacının inkar tazminatı talebinin KABULÜ İLE, 2.887,05-TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gereken 986,07 TL harçtan peşin alınan 239,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 746,87 TL’nin davalılardan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
5-Davacının yapmış olduğu, bilirkişi ücreti, posta ve müzekkere ücretinden ibaret 1.613,70 TL’nin kısmen kabul- kısmen red oranında oranında hesaplanan 1.176,20 TL yargılama giderinin ve başta yatırılan 319,90 TL harcın davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 14.435,28 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.166,18 TL’nin davalılardan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 433,82 TL’nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
9-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan bakiye kısmın HMK 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra masrafı kendisine ait olmak üzere davacının göstereceği bir IBAN/hesap numarasına yatırılmasına ancak hesap numarası bildirilmemiş veya bildirilmez ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak gönderilmesine veya davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili Av. … ile davalılar … ve …’un yüzüne karşı verilen karar miktar itibariyle KESİN olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.17/10/2023

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza