Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/586 E. 2023/193 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/586
KARAR NO : 2023/193
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/08/2022
KARAR TARİHİ : 29/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A.TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin boya , hırdavat , mobilya aksesuarları ve inşaat malzemeleri sattığını, Davalının müvekkilinden malzeme aldığını, ancak bedelini ödemediğini, bu nedenle cari hesap ekstresine dayalı olarak … tarihinde Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasıyla cari hesap ekstresine dayalı olarak icra takibi yapıldığını, Davalıya ödeme emrinin … tarihinde tebliğ olduğunu, Davalı borçlunun … tarihinde borçları olmadığı gerekçesiyle borca ve ferilerine itiraz ettiğini, Davalı tarafın kötüniyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini, Davalının kötüniyetli itirazı sonucunda arabuluculuğa başvurulduğunu, Antalya Arabuluculuk Bürosu’nun … dosya no, … başvuru dosya nolu dosyasıyla olumsuz olarak sonuçlandığını, tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesini talep ettiklerini, defter kayıtları ve irsaliyeli faturalar incelendiği zaman davalının haksız ve yersiz olarak itiraz ettiği görüleceğini, açıklanan nedenlerle Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile yapılan takibin devamına ve alacağın %20’ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, arabuluculuk vekalet ücretine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B. TARAF TEŞKİLİ:
Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, Kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir (H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273)(bkz; İNCEOĞLU,Sibel., İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, İstanbul 2008, 3. Baskı, s. 260-261)
Bu açıklamalar ışığında, mahkememizce dosyada taraf teşkili sağlanmıştır. Her ne kadar davalı icra dosyasına vekil aracılığı ile itiraz etmiş ise de mahkememizce asile tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır. Çünkü; Ayrıntısı 2021/1 E., 2022/3 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da anlatıldığı üzere; Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır (Benzer yönde; Yargıtay 15. HD., 02.11.2004 T., 2004/2041-5550 sayılı kararı; Yargıtay 9. HD., 18.09.2013 T., 2011/25392 E., 2013/23002 K.; Yargıtay 22. HD, 23.06.2020 T, 2017/29927 E., 2020/7453 K.; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. HD., 2019/794 E., 2019/888 K; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD., 29/12/2017 T, 2017/1262 E., 2017/1552 K.)
C.CEVAP:
Davalı her hangi bir cevap dilekçesi vermemiş ve böylelikle 6100 sayılı HMK m. 128 gereği, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
D. YARGILAMA SÜRECİ/HUKUKİ NİTELEME/MAHKEME KABULÜ:
Dava, itirazın iptali talebinden ibarettir.
Belirtmek gerekir ki; Genel haciz yoluyla ilamsız icra takiplerinde borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkanlarından biri İcra İflas Kanunun 67. maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/19-2415 esas, 2015/2335 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkar tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (KURU, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Türkmen Kitabevi, İstanbul, Kasım 2004, s. 220-221). Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak ta yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu., 2006/19-260 esas, 2006/251 karar)
Bu genel açıklamalardan sonra dosyaya dönüldüğünde; davaya konu icra dosyası, uyap sistemi üzerinden, eklenmiştir.
Mahkememizce tarafların ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla ara karar kurulmuştur.
HMK m. 222 gereği; Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın kanuni şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. 7251 sayılı kanunla, 6100 sayılı Kanunun 222 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir; “Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.” Usul hükümleri derhal uygulanırlılık ilkesine tabidir.
Davacı taraf ticari defterlerinin inceleneceği yeri mahkememize bildirmiştir. Davalı taraf ise ticari defterlerini sunmamakla beraber, incelenebileceği bir yer de bildirmemiştir.
… tarihli bilirkişi raporunda özetle; Antalya Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü … vergi kimlik numarasında kayıtlı kurumlar vergisi mükellefi Davacı … TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ ’nin incelemeye ibraz ettiği 2021 yılı ticari defter kayıtlarını 1 Seri No lu Elektronik Defter Tutma Genel Tebliğ uyarınca elektronik ortamda (e-Defter) tuttuğu, bu hususla ilgili Mali Mühür, E İmza, Berat ve Elektronik Sisteme sahip olduğu, Davacı tarafın 2021 yılı ticari defterlerinin TTK’na göre usulüne uygun tutulduğu, sahibi lehine delil olma niteliğini taşıdığı, Davacı tarafça Davalı adına düzenlenen faturaların e-Arşiv Faturalar olduğu, davacının 2021 yılı ticari defter kayıtlarında Davalıya ait carisinin muavin kaydını … hesap kodundan takip ettiği, davacının 2021 yılı ticari defter kayıtlarına göre Davacı ile Davalının açık cari hesap çalıştığı, yukarıda yer alan muavin kaydından da görüleceği üzere Davacının 2021 yılı ticari defter kayıtlarına göre Davacının Davalıdan takip tarihi olan … tarihi itibariyle 3.757,76 TL Asıl Alacaklı olduğu gözüktüğü, Davacı tarafın Davalı tarafı yasanın öngördüğü şekilde takip öncesi temerrüde düşürdüğüne dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılamadığı, bu nedenle asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren tarafların tacir olması ve yapılan işinde ticari olması nedeniyle takipte talep edilen reeskont avans faizi talep edilebileceği, Ancak Mahkeme Asıl Alacak tutarına fatura tarihlerinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği kanaatinde ise bu durumda asıl alacak tutarına fatura tarihlerinden itibaren işlemiş faiz tutarlarının yukarıda tabloda yer aldığı gibi 591,38 TL olduğu, fakat takip talebinde Davacı tarafça asıl alacak tutarına 539,00 TL işlemiş faiz talep edildiği, Bu durumda taleple bağlılık ilkesi kapsamında Davacının Davalıdan takip tarihi itibariyle asıl alacağının 3.757,76 TL, asıl alacağa işlemiş faizin 539,00 TL olmak üzere takip tarihi itibariyle toplam alacağının 4.296,76 TL olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili, rapora karşı itirazlarını/beyanlarını sunmuştur.
Temel olarak belirtmek gerekir ki; 6098 sayılı Borçlar Kanununun 117/1. Maddesinde ; “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” denilmiştir.
Dosyada taraflar ticaret şirketidirler ve tacirdirler.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” denilmek suretiyle mülga TTK’ya göre kısım değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişiklikler madde gerekçesinde, “… Bu maddenin üçüncü fıkrasında üç köklü değişiklik yapılmıştır. (1)Hükümdeki şekil, geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmış, ispat şartına dönüştürülmüştür. Bu amaçla eski metinde yer alan “muteber olması için” ibaresine metinde yer verilmemiştir. Bu değişikliğin sebebi, geçerlik şartının artık haklı bir gerekçesinin bulunmaması ve teknikteki hızlı gelişmedir. Ayrıca hiçbir modern kanunda bu kadar ağır bir geçerlilik şartı yer almamaktadır. Şartın tacir gibi basiretli bir işadamı için öngörülmüş olması da anlamsız bulunmuştur. (2) İadeli taahhütlü mektup taahhütlüye dönüştürülmüştür. Çünkü , burada varma teorisinin kabulünü haklı gösterecek bir gerekçe mevcut değildir. (3) Güvenli elektronik imza hem Borçlar Kanununda kabul edilmiş hem de düzenli bir sisteme bağlanmıştır. Hükme bu olanak da eklenmiştir.” şeklinde açıklanmış ve böylece tacirler arasında ihtar ve ihbarlar için öngörülen şekil şartı geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmıştır.
Bu belirlemeler ışığında, davacı tarafın davalıyı takipten önce temerrüde düşürdüğüne ilişkin bir bilgi veya belge, delil dosyada mevcut değildir. Bu husus, davacı tarafça, TTK m. 18 veya kanunun izin verdiği her hangi bir şekilde ispatlanamamıştır.
Davacı vekili, aşamalarda, davalının, TTK 1530. Maddesi gereğince hiçbir ihtara gerek olmadan temerrüde düştüğünü ve müvekkili şirketin faize hak kazandığını ileri sürmüştür.
Davacının özellikle itiraz ettiği husus; takip dayanağı alacak bakımından TTK’nın 1530/2 maddesi gereğince davacının, davalıdan faiz talep edip edemeyeceğine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 1530.maddesi; “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.” düzenlemesini haizdir. Madde hükmü, yalnızca mal ve hizmet tedariki amacıyla akdedilen sözleşmelerde, mal veya hizmet karşılığı ödenecek bedelde temerrüde düşüldüğü durumda ve iki ticari işletme arasında akdedilen sözleşmeler bakımından uygulanır. Madde, borcunu zamanında ödemeyen borçlunun ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşmesi ve faize hak kazanmasını öngörür. Ancak TTK’nın 1530/2. maddesi mal ve hizmet tedarik sözleşmesine ilişkindir. Söz konusu maddenin gerekçesinde de; hükmün üreticileri, KOBİ’leri ve ödeme talepleri karşılığı hizmet veren ticari işletmeler ile kişileri, şartları dayatma konumları güçlü ticari işletmeler, özellikle market, süper market, hiper market gibi alışveriş merkezleri karşısında koruma amacıyla, üreticiler ile KOBİ’lerin ticari olarak büyük ve güçlü konumda bulunan işletmelere mal / hizmet tedarik etmesi halinde, teslim ettikleri mal ve hizmetlerin bedellerini zamanında tahsil etmesine olanak sağlanması amacıyla ihdas edildiği belirtilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, kabule göre ticari alım satım ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Somut olayda, tarafların konumu ve aralarındaki işlem hacmi de dikkate alındığında, ilişkinin TTK’nın 1530. maddesi anlamında mal veya hizmet tedariki olarak nitelendirilmesi kabule göre mümkün değildir. TTK 1530.maddenin konuluş amacına bakıldığnında, mal tedarik sözleşmeleri kapsamında küçük ve orta ölçekli tedarikçiyi, büyük şirketlere karşı korumak amacıyla getirilmiş bir hüküm olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı alacaklının bu madde kapsamında faiz talep hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda davalı alacaklının davacıdan faiz talep edebilmesi için, TBK’nın 117. maddesi uyarınca davalı borçluya bir temerrüt ihtarı tebliği veya borcun ifa tarihinin bir sözleşme hükmüyle tayin edilmiş olması gerekmektedir. Ancak, yukarıda da belirtildiği üzere, davacıya keşide edilmiş bir ihtar bulunmadığı gibi, bu hususta akdedilmiş bir sözleşme de bulunmamaktadır. Bu nedenle takip tarihinden önceki dönem için davalı alacaklının davacı borçludan takipten önce faiz talep etmesi mümkün değildir. Davacının, somut olayda, TTK m. 1530 hükmünün uygulanması gerektiği yönündeki talebi hukuken yerinde değildir. Somut olay bakımından uygulanma yeri yoktur.
Tüm dosya kapsamı, yukarıdaki açıklamalar, bilirkişi rapor içeriği, davalının ticari defterlerini sunmaması nedeniyle davacı ticari defterlerinin kendi lehine delil olma özelliği göz önüne alındığında, davanın Kısmen kabulü ile, davalının Antalya genel icra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile, takibin 3.757,76 TL asıl alacak üzerinden aynı şartlarda devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebine gelince;
Alacaklının icra dairesine yapacağı takip talebi ile başlayan, takibin durması için borçlunun itirazının yeterli olduğu ve cebri icraya devam edilebilmesi için alacaklının harekete geçmesinin gerekli olduğu ilamsız icra usulunde; gerek alacaklının haksız ve kötüniyetli takipte ve gerekse borçlunun haksız itirazda bulunmasını önlemek amacıyla icra tazminatına hükmolunması esası kabul edilmiştir. Anlaşıldığı üzere alacaklı lehine hükmolunacak icra tazminatının amacı, gerçekten borçlu olduğunu bildiği halde, süre kazanmak kasdı ile ya da başka bir sebeple icra takibini haksız olarak engelleyen kişinin, alacaklının hakkına kavuşmasını geciktirmeye yönelik kötü niyetli davranışlarını önlemektir. Borçlunun itirazının haksızlığı, itirazın yapıldığı andaki duruma göre tespit edilir. Borçlu hakkında tazminatına hükmedilmesi için, onun ödeme emrine “kötüniyet”le itiraz etmiş olması şart değildir. Borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmiş olmalıdır. Alacaklının bir zarar görmüş olması da şart değildir.
Öğretide, hakim görüşe göre (POSTACIOĞLU, İlhan, İcra Hukuku Esasları, İstanbul, 1982, s. 184 vd., KURU, Baki, İcra ve İflas Hukuku, C. I, 3. Bası, İstanbul 1988, s. 304 vd., UYAR, Talih, İcra Hukukunda İtiraz, s. 215 vd.) itirazın haksız olup olmadığı, takip konusu yapılan ve borçlunun itiraz ettiği alacağın likit olup olmadığına göre belirlenmelidir. Alacak likit ise borçlu itirazında haksızdır, alacak likit değilse borçlu itirazında haklıdır. Öğreti, likit alacağı, miktarı belirli veya belirlenebilir olan ve bunun için tarafların anlaşmalarına veya böyle bir anlaşma olmazsa mahkeme kararına gerek olmayan alacak olarak tanımlamışlardır. Buna göre; borçlu alacağın gerçek miktarını tayin için bütün unsurları bildiği veya bilmesi gerektiği halde ödeme emrine itiraz ederse itirazında haksızdır; şayet diğer şartlarda gerçekleşmiş ise yargılama sonunda icra tazminatı ödemeye mahkum edilir. Alacağın gerçek miktarını tayin için tarafların anlaşmasına veya mahkeme kararına ihtiyaç varsa itiraz haklıdır ve borçlu itirazın iptali davasını kaybetse bile icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilemez. İcra inkar tazminatının şartları şunlardır:
a)Geçerli ilamsız icra takibi yapılmış olmalı,
b)Borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz etmiş olmalı,
c)Süresi içinde açılmış bir itirazın iptali davası olmalı,
d)Talep olmalı,
e)Borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmelidir.
Dosyaya baktığımızda; yukarıdaki şartların var olduğu, alacağın likit olduğu kanaatiyle, davacının inkar tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalının Antalya Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın KISMEN İPTALİ İLE, takibin 3.757,76 TL asıl alacak üzerinden aynı şartlarda DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Davacının inkar tazminatı talebinin KABULÜ İLE, 751,55 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacı tarafça yatırılan 80,70 TL başvurma harcının mahsubu ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 80,70 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, hüküm gereği alınması gerekli bakiye 175,99 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, (hüküm gereği alınması gerekli toplam harç 256,69 TL’dir)
5-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince; bakiye harcın, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerektiğinden, kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmeyen harç için -kanunen belirlenen sınır göz önünde tutularak- “harç tahsil müzekkeresi” yazılmasına, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceğinin bu şekilde hükümde belirtilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve mahsup edilen toplamda 161,40 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça dosyada yapılan ve mahkememizce uyap sisteminden kontrol edilen (denetime elverişlilik açısından, uyap ekranında harç-masraf bölümü altında tahsilat reddiyat bilgileri başlığının içeriğinde masraflar açıkça yazmaktadır) posta-tebligat-bilirkişi ücreti gideri toplamı 1.062,50 TL’nin, haklılık durumu gereği; 929,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/13 ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26/2. Maddeleri, 6100 sayılı HMK 297/1-ç, 326.maddeleri uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre ileride haksız çıkan taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği öngörüldüğünden; 1.560,00 ₺ (TL) nin haklılık durumu gereği, 1.365,00 TL’sinin davalıdan, 195,00 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; 3.757,76 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafça yatan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde UYAP üzerinden kontrolü de sağlanarak davacı tarafa iadesine, karardan sonra tebligat ve benzeri masraflar için gider avansının kullanılması davacı tarafından istenirse tebligat ve benzeri için yapılacak masraflar düşüldükten sonra arta kalan miktarının UYAP üzerinden kontrolü sağlanarak karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Sn. Av. …’ın yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar miktar itibariyle KESİN olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır