Emsal Mahkeme Kararı Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/495 E. 2022/799 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANTALYA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/495
KARAR NO : 2022/799

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/07/2022
KARAR TARİHİ: 02/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01/03/2022 tarihli anlaşma ile …Hotel’e ait 240 odanın oda mobilyalarını ve montajı konusunda tarafların anlaştığını, anlaşma bedelinin 900.000 TL olduğunu, iş yapılırken davalının ödemelerini hep geciktirdiğini, bunun üzerine noter kanalıyla ihtarname çekildiğini, ihtarname neticesinde tarafların anlaştığını ve 220 odanın yapım montaj işi tamamladığını, kalan 20 odanın standart dışı suit oda olduğundan davalının talebi doğrultusunda yapılmadığını, ayrıca davalının talebi doğrultusunda ekstra her odanın süpürgeliğinin de yapıldığını, bunun bedelinin de belirlenmesi gerektiğini, davalı tarafından bugune kadar 175.000,00 ₺ (TL) nakit ödeme ve 97.837,11 ₺ (TL) işçi ödemesi yapıldığını, toplam ödemenin 272.837,11 ₺ (TL) olduğunu, bakiye alacağı talep ettiklerini beyan ederek; alacak talebinde bulunmuştur.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davalı ile davacı ve …arasında akdedilmiş bir sözleşme olduğunu, davacının tek başına iş bu davayı açmasının usul hukuku gereği yerinde olmadığını, müvekkil ile davacının, aralarında akdedilmiş olan sözleşme gereği …Hotel’e ait 240 odanın mobilyalarının imalatı ve bu mobilyaların odalara montajı hususunda anlaştıklarını, davacının sözleşme ile sabit ifa yükümlülüklerini eksik ifa ettiğini, müvekkili tarafca da sözlşemede belirtilen plan ve program ile paralel olacak şekilde yapılan iş oranında ödemeler yapıldığını, müvekkilinin üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkil şirketin davacıya ödemelerini yapılan iş oranında yapıldığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, eser sözleşmesine dayanan alacak talebinden ibarettir.
Mahkemelerin görevi dava şartıdır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ve yokluğu gerekli olan hallere ise dava şartları denir (KURU/Baki// ARSLAN/Ramazan/YILMAZ/Ejder., Medeni Usul Hukuku (Ders Kitabı), Ankara 2005, s. 303)Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188. maddesinde, “Hakimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2005/9-546 E.N , 2005/611 K.N., 26/10/2005). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115’e göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Görev kuralları kamu düzenindendir ve re’sen dikkate alınır, dava şartıdır.
Somut olayda; uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.(Antalya BAM 7. HD., 2020/936 E, 2022/118 K)

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1097 esas, 2019/458 karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere; Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Belirtmek gerekir ki; Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir (TTK m. 11) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir.(TTK m. 12). TTK’nin Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10 uncu maddesine göre, TTK’nin 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen Cumhurbaşkanı kararı (Bakanlar Kurulu kararı) çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemeler uygulanır.
Resmi Gazetenin 21.7.2007 tarih ve 26589 sayısında yayınlanan Bakanlar Kurulu’nun 2007/12362 Karar sayılı Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin 18.6.2007tarihinde alınan kararının “Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı” başlıklı 1 inci maddesi aynen;
“ .. (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğinikazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkârlar odalarına kaydedilmeleri, Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri,….”şeklindedir. Ayrıca, 5362 sayılı kanuna göre; Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri ifade eder.
Vergi usul kanununun 177 inci maddesinde belirtilen hadler, uygulamada yardımcı olmaktadır.
Somut olaya bakıldığında, mahkememizce tacir araştırması yaptırılmıştır. Davalı ticaret şirketidir ve tacir sıfatına sahiptir. Davacının nesnaf odasında ve ticaret odasında kaydı yoktur. Her ne kadar kişinin esnaf odasına kaydının olması veya ticaret odasına kaydının olması, onun tacir veya esnaf sıfatına sahip olduğunu tek başına göstermez ise de bu husus değerlendirmede/yorumda hukuki destek sağlar. Karaman Vergi Dairesinden gelen 01/08/2022 tarihli yazısında özetle; davacının 14/06/2003 tarihinde işe başladığı, 31/12/2008 tarihide işi terk ettiği, bu tarihlerde basit usulde vergilendirildiği, davacının 08/01/2014-25/04/2016 tarihleri arasında gerçek usulde ticari kazanç mükellefi olduğu, 2021-2022 dönemlerinde vergi kaydının bulunmadığı, anılan dönemlerde daireye tevdi edilmiş beyannamesinin bulunmadığı belirtilmiştir. Sözleşme tarihi itibariyle vergi dairesine bir beyanname dahi verilmediği belirtilmiştir. Davacının tacir sıfatına sahip olduğunu gösterir bir bilgi veya belge dosyada mevcut değildir. Davacı tacir değildir.
Tüm açıklamalar, dosya kapsamı göz önüne alınarak, davada mutlak ticari davanın söz konusu olmadığı, davalı tacir olmasına rağmen davacının olmadığı, bu nedenle nispi ticari davanın da söz konusu olmadığı, davanın, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardan olmadığı anlaşılmakla, mahkememiz görevsiz olduğundan usulden ret kararı vermek gerekmiştir.
Görevli mahkemenin tespitinde ise mahkememiz kabulüne bakıldığında;
Dava konusu talebin temelinde eser sözleşmesi vardır. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Kanunun 3. maddesi (I) bendinde, gerçek veya tüzel kişilerle tüketiciler arasında kurulan eser sözleşmelerini tüketici işlemi kapsamına almıştır. Kanunun 73/1. maddesi ise tüketici işlemlerinden doğan davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirlenmiştir.
6502 sayılı Kanunun 3. maddesi gerekçesinde eser sözleşmelerinin kanun kapsamına alınmasına ilişkin herhangi bir açıklama getirilmemiştir. Ancak kanunun sistematiği nazara alındığında kanunda zikredilen eser sözleşmelerinden kastın; ticari ve mesleki olmayan amaçlarla, salt kişisel ihtiyaçları için kullanma ve tüketme amacıyla gerçek ve tüzel kişi ile tüketici arasında yapılan eser sözleşmeleri olduğu anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri 818 sayılı BK’nın 155 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmelerinin kendine özgü bir türüdür. Bu sözleşmelerin bir tarafı arsa sahibi diğer tarafı yüklenicidir. Bu tür sözleşmelerde arsa sahibinin Tüketici Kanununda 3/k maddesindeki tüketici tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahibi açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değil arsasını değerlendirmektir. Bu nedenle arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü saikin 6502 sayılı Kanunda tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine konu işin üst düzey teknolojiyi gerektirmesi, sözleşme kapsamında taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmelerinin de bulunduğu nazara alındığında 6502 sayılı Kanunda kanun koyucunun salt kullanma ve tüketme amacına yönelik mutfak, dolap yaptırmak araç tamiri yapmak gibi dar kapsamlı eser sözleşmelerini kastettiği anlaşılmaktadır. (Yargıtay 20. HD., 2017/5103 esas, 2017/2506 karar; Yargıtay 23. Hukuk Dairesi., 2016/3675 Esas, 2016/3039 Karar; İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. HD, 2019/925 esas, 2019/512 karar; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. HD, 2019/1178 esas, 2019/1061 karar; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. HD, 2017/107 esas, 2017/69 karar) Somut olaya bakıldığında; 6502 sayılı Kanunda kanun koyucunun salt kullanma ve tüketme amacına yönelik mutfak, dolap yaptırmak araç tamiri yapmak gibi dar kapsamlı eser sözleşmelerini kastettiği göz önüne alınarak; olayda bu şekilde dar kapsamlı bir inşaat/eser sözleşmesi olduğu söylenemez. 240 otel odasını ilgilendiren/bu kapsamda bir sözleşme ilişkisinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle tüketici mahkemesi de görevli değildir. Kabule göre, dosyada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıda anlatılanlar ışığında, dosyada mahkememizin görevsiz olması, asliye hukuk mahkemesinin görevli olması karşısında, usulden ret kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM/ Ayrıntısı gerekçeli kararda acıklandığı üzere;
1- Davanın 6100 sayılı Kanunun 114/1-c maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştikten sonra talep halinde dosyanın görevli Nöbetçi Antalya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Taraflardan birinin, H.M.K.’nun 20. Maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceği, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alın
Dair, davacı vekili …ve davalı vekili …ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 6100 Sayılı Kanunun 345.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde ilgili İstinaf Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Mahkememize verilecek dilekçe ile İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı..02/11/2022

Katip…
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır